zikretmifliz; onlara müracaat edilebilir. Yaln›z, burada bir
iki cüz’ünün, hem yaln›z bir iki tabakas›n›n hisse-i fehmi-
ne iflaret ederiz.
•
Meselâ
:
1
l
ón
Mn
G Gk
ƒo
Ø`o
c o
¬ n
d r
øo
µ n
j r
º n
dn
h @ r
ó n
dƒo
j r
º n
dn
h r
óp
?n
j r
º n
d
Kesretli tabaka olan avam tabakas›n›n flundan hisse-i
fehmi: “Cenab-› Hak, peder ve veletten ve akrandan ve
zevceden münezzehtir.”
Daha mutavass›t bir tabaka flundan, “‹sa Aleyhisselâ-
m›n ve melâikelerin ve tevellüde mazhar fleylerin ulûhi-
yetini nefyetmektir.” Çünkü, muhal bir fleyi nefyetmek,
zahiren faydas›z oldu¤undan, belâgatte medar-› fayda
olacak bir lâz›m-› hüküm murat olunur. ‹flte cismaniyete
mahsus velet ve validi nefyetmekten murat ise, velet ve
validi ve küfvü bulunanlar›n nefy-i ulûhiyetleridir ve
ma’bud olmaya lây›k olmad›klar›n› göstermektir. fiu s›r-
dand›r ki, Sure-i ‹hlâs, herkese, hem her vakit fayda ve-
rebilir.
Daha bir parça ileri bir tabakan›n hisse-i fehmi: “Ce-
nab-› Hak mevcudata karfl› tevlit ve tevellüdü iflmam ede-
cek bütün rab›talardan münezzehtir. fierik ve muinden
ve hemcinsten müberrad›r. Belki mevcudata karfl› nispe-
ti, hallâk›yettir; emr-i
2
o
¿ƒo
µ n
«n
a r
øo
c
ile, irade-i ezeliyesiyle,
ihtiyar›yla icat eder. ‹cabî ve ›zt›rarî ve sudûr-u gayriihti-
yarî gibi münafi-i kemal her bir rab›tadan münezzehtir.”
SÖZLER | 667
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
densellik.
cüz:
parça.
hallâk›yet:
yarat›c›l›k.
hemcins:
ayn› cinsten olan.
hisse-i fehim:
anlay›fl hissesi, an-
lama pay›.
›zt›rarî:
zorunluluk, mecburiyet.
icabî:
lâz›m, zaruretle ilgili.
icat:
yoktan yaratma.
ihtiyar:
tercih, hür irade.
irade-i ezelîye:
varl›¤›n›n bafllan-
g›c› olmayan Allah’›n iradesi.
iflmam:
duyurma, hissettirme.
kesret:
çokluk.
küfüv:
denk.
lây›k:
uygun.
lâz›m-› hüküm:
hükmün gere¤i,
bir hükmün aç›k manas›n›n d›fl›n-
da gerektirdi¤i baflka manas›.
ma’bud:
kendisine tap›n›lan.
mahsus:
has, özel olan.
mazhar:
nail olma, ulaflma, erme.
medar-› fayda:
faydaya sebep.
melâike:
melekler.
meselâ:
misal olarak.
mevcudat:
var olan her fley.
muhal:
imkâns›z.
muin:
yard›mc›.
murat:
istenen fley.
mutavass›t:
orta dereceli, orta
hâlli.
müberra:
fenal›klardan ar›nm›fl,
uzak, müstesna.
münafi-i kemal:
olgunlu¤a engel,
z›t.
münezzeh:
tenzih edilmifl, uzak.
müracaat:
baflvurma.
nefiy:
inkâr etme, reddetmek.
nefy-i ulûhiyet:
ilâhl›¤›n inkâr›.
nispet:
k›yas, ölçü.
peder:
baba.
rab›ta:
ba¤, ilgi.
s›r:
bir iflin dikkat, tecrübe anlafl›-
labilen en zor ve en ince yan›.
sudûr-u gayriihtiyarî:
istem d›-
fl›nda fiilde bulunmak.
Sure-i ‹hlâs:
‹hlâs suresi.
flerik:
ortak.
tabaka:
s›n›f, derece, katman.
tevellüt:
do¤ma.
tevlit:
do¤urma.
ulûhiyet:
ilâhl›k, Allahl›k.
vakit:
zaman.
valid:
baba.
velet:
çocuk.
zahiren:
görünüflte.
zevce:
kad›n, efl.
zikir:
anma, bildirme.
akran:
efller, eflitler.
avam:
cahil halk tabakas›.
belâgat:
sözün düzgün, ku-
sursuz, yerinde olmas›n› ö¤-
reten ilim.
Cenab-› Hak:
do¤ru, gerçek,
hakk›n tâ kendisi olan, fleref
ve azamet sahibi yüce Allah.
cismaniyet:
cisimli olufl, be-
1.
Do¤urmam›fl ve do¤urulmam›flt›r. • Hiçbir fley de Onun dengi de¤ildir. (‹hlâs Suresi: 3-4.)
2.
“Ol!” der; oluverir. (Yâsin Suresi: 82.)