Sözler - page 660

Amma hikmet-i Kur’âniye ise, nokta-i istinad› kuvvet
yerine hakk› kabul eder, gayede menfaat yerine fazilet ve
r›za-i ‹lâhîyi kabul eder, hayatta düstur-u cidal yerine düs-
tur-u teavünü esas tutar, cemaatlerin rab›talar›nda unsu-
riyet ve milliyet yerine rab›ta-i dinî ve s›n›fî ve vatanî ka-
bul eder. Gayat›, hevesat-› nefsaniyenin nameflru tecavü-
zat›na set çekip ruhu maâliyata teflvik ve hissiyat-› ulviye-
sini tatmin etmektir ve insan› kemalât-› insaniyeye sevk
edip insan etmektir.
Hakk›n fle’ni ise, ittifakt›r; faziletin fle’ni, tesanüttür;
teavünün fle’ni, birbirinin imdad›na yetiflmektir; dinin
fle’ni, uhuvvettir, incizapt›r; nefs-i emmareyi gemlemek-
le ba¤lamak, ruhu kemalâta kamç›lamakla serbest b›rak-
man›n fle’ni, saadet-i dâreyndir.
‹flte, medeniyet-i hâz›ra, edyan-› sab›ka-i semaviye-
den, bahusus Kur’ân’›n irfladat›ndan ald›¤› mehasinle be-
raber, Kur’ân’a karfl›, böyle hakikat nazar›nda ma¤lûp
düflmüfltür.
Üçüncü derece
: Binler mesailinden yaln›z numune
olarak üç dört meseleyi gösterece¤iz.
Evet, Kur’ân’›n düsturlar›, kanunlar› ezelden geldi¤in-
den, ebede gidecektir. Medeniyetin kanunlar› gibi ihtiyar
olup ölüme mahkûm de¤ildir; daima gençtir, kuvvetlidir.
Meselâ, medeniyetin bütün cemiyat-› hayriyeleri ile,
bütün cebbarâne fledit inzibat ve nizamatlar›yla, bütün
ahlâkî terbiyegâhlar›yla, Kur’ân-› Hakîm’in iki meselesi-
ne karfl› muaraza edemeyip ma¤lûp düflmüfllerdir.
ahlâkî terbiyegâh:
ahlâkla ilgili
e¤itimin verildi¤i yer.
bahusus:
hususiyetle, özellikle.
cebbarâne:
zorbal›kla.
cemaat:
topluluk.
cemiyat-› hayriye:
hay›r cemi-
yetleri, kurulufllar›.
derece:
basamak, aflama.
düstur:
kaide, prensip.
düstur-i cidal:
mücadele prensi-
bi.
düstur-i teavün:
yard›mlaflma
kanunu.
ebed:
sonsuzluk.
edyan-› sab›ka-i semaviye:
eski
semavî dinler.
esas:
as›l.
ezel:
bafllang›c› olmayan geçmifl
zaman.
fazilet:
erdem, üstün nitelik.
gayat:
gayeler, amaçlar.
gaye:
maksat, amaçlanan.
hakikat:
gerçek.
hevesat-› nefsaniye:
nefsin gelip
geçici olan çirkin arzular›.
hikmet-i Kur’âniye:
Kur’ân’›n
hikmeti, Kur’ân’a mahsus himet.
hissiyat-› ulviye:
yüce duygular.
incizap:
cezp edilme, çekilme,
kap›lma.
inzibat:
asayiflle ilgili düzeni sa¤-
lama.
irfladat:
do¤ru yolu göstermeler.
ittifak:
fikir birli¤i etme.
kemalât:
mükemmellikler, ol-
gunluklar.
kemalât-› insaniye:
insana ait
mükemmellik ve olgunluklar.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
ma¤lûp:
yenilmifl.
mahkûm:
hükümlü.
medeniyet:
uygarl›k.
medeniyet-i hâz›ra:
flimdiki me-
deniyet.
mehasin:
güzellikler.
menfaat:
fayda, yarar.
mesail:
meseleler.
meselâ:
misal olarak.
mesele:
çözülmesi istenilen fley;
önemli ifl.
milliyet:
bir kavim ve cinsiyetten
olma.
muaraza:
karfl› gelme.
nameflru:
meflru olmayan, helâl
olmayan.
nazar:
bak›fl, görüfl.
nefs-i emmare:
insan› kötülü¤e
sürükleyen nefis.
nizamat:
nizamlar, düzenler.
nokta-i istinat:
dayanak noktas›.
numune:
örnek.
rab›ta:
ba¤, birlik vesilesi.
rab›ta-i dinî:
din ba¤›.
rab›ta-i s›n›fî:
s›n›f ba¤›.
rab›ta-i vatanî:
vatanla ilgili
ba¤.
r›za-i ‹lâhî:
Allah’›n r›zas›.
ruh:
hayat›n temeli ve sebebi
olan can, bedenin hayat gücü
maddî olmayan öz cevher.
ruhu maâliyata teflvik:
ru-
hun yüceliklere yönlendiril-
mesi.
saadet-i dâreyn:
iki cihan sa-
adeti.
sevk:
yönlendirme.
fledit:
fliddetli, sert.
fle’n:
özellik, durum, yap›, ge-
rek.
tatmin:
kalbin manevî olarak
doymas›.
teavün:
yard›mlaflma.
tecavüzat:
tecavüzler.
tesanüt:
dayan›flma.
uhuvvet:
kardefllik.
unsuriyet:
›rkç›l›k.
660 | SÖZLER
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
1...,650,651,652,653,654,655,656,657,658,659 661,662,663,664,665,666,667,668,669,670,...1482
Powered by FlippingBook