olan niamat-› ‹lâhiyeyi zikir ve tadat edip, ilim ve hikmet
ile, onu, âbâ ve ecdad›n› mümtaz etti¤ini zikrediyor; son-
ra, “Senin Rabbin Alîm ve Hakîm’dir,” der. “Onun rubu-
biyeti ve hikmeti iktiza eder ki, seni ve âbâ ve ecdad›n›
Alîm, Hakîm ismine mazhar etsin.” ‹flte o mufassal ni-
metleri, flu fezleke ile icmal eder.
Hem meselâ:
1
o
ABÉ°n
ûn
J r
øn
e n
?r
?o
Ÿr
G?p
Jr
D
ƒo
J p
?r
?o
Ÿr
G n
?p
dÉn
e -G p
?o
b
‹flte flu ayet, Cenab-› Hakk›n nev-i beflerin hayat-› içti-
maiyesindeki tasarrufat›n› flöyle gösteriyor ki: ‹zzet ve zil-
let, fakr ve servet do¤rudan do¤ruya Cenab-› Hakk›n
meflietine ve iradesine ba¤l›d›r; demek, “Kesret-i tabaka-
t›n en da¤›n›k tasarrufat›na kadar mefliet ve takdir-i ‹lâhi-
ye iledir, tesadüf kar›flamaz.” fiu hükmü verdikten sonra,
insaniyet hayat›nda en mühim ifl, onun r›zk›d›r; flu ayet,
beflerin r›zk›n› do¤rudan do¤ruya Rezzak-› Hakikî’nin
hazine-i rahmetinden gönderdi¤ini bir iki mukaddeme ile
ispat eder. fiöyle ki:
Der: “R›zk›n›z, yerin hayat›na ba¤l›d›r. Yerin dirilmesi
ise, bahara bakar. Bahar ise, flems ve kameri teshir
eden, gece ve gündüzü çeviren Zat›n elindedir. Öyle ise,
bir elmay› bir adama hakikî r›z›k olarak vermek, bütün
yeryüzünü bütün meyvelerle dolduran o Zat verebilir; ve
O ona hakikî Rezzak olur.” Sonra da,
2
m
ÜÉn
°ùp
M p
ôr
«n
¨p
H o
ABÉ°n
ûn
J r
øn
e o
¥o
Rr
ôn
Jn
h
der. Bu cümlede, o tafsilâtl›
fiilleri icmal ve ispat eder. Yani, “
Size hesaps›z r›z›k ve-
ren Odur ki, bu fiilleri yapar
.”
âbâ:
babalar, bir kimsenin yak›n
atalar›.
Alîm:
her fleyi hakk›yla bilen Al-
lah.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümlesi.
befler:
insanl›k.
Cenab-› Hak:
hakk›n tâ kendisi
olan, fleref ve azamet sahibi yüce
Allah.
ecdat:
atalar.
fakr:
fakirlik.
fezleke:
muhtasar, özet.
fiil:
ifl, amel.
hakikî:
gerçek.
Hakîm:
her fleyi bir maksada uy-
gun ve hikmetle yaratan Allah.
hayat:
dirilik, canl›l›k.
hayat-› içtimaiye:
sosyal hayat,
toplum hayat›.
hazine-i rahmet:
rahmet hazine-
si.
hikmet:
say›s›z mana ve faydalar
bulunan, ‹lâhî gaye.
hüküm:
karar.
icmal:
ayr›nt›lar›na girmeme.
iktiza:
gerektirme.
ilim:
bilgi.
insaniyet:
insanl›k.
irade:
dileme, isteme.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
izzet:
fleref, yücelik.
kamer:
ay.
kesret-i tabakat:
çokluk tabaka-
lar›.
mazhar:
nail olma, flereflenme.
meselâ:
misal olarak.
mefliet:
dileme, irade.
mufassal:
tafsilâtl› olarak aç›kla-
nan, ayr›nt›l›.
mukaddeme:
ön söz.
mühim:
önemli.
mümtaz:
seçkin.
nev-i befler:
bütün insanlar, in-
sanl›k.
nimet:
iyilik, lütuf, ihsan.
niamat-› ‹lâhiye:
Allah’›n verdi¤i
nimetler, ihsanlar.
nimet-i ‹lâhiye:
Allah’›n nimeti.
Rab:
yaratan, büyüten, terbiye
eden, Allah.
Rezzak:
bütün yarat›lm›fllar›n r›z-
k›n› veren Allah.
Rezzak-› hakikî:
gerçek r›z›k ve-
rici olan Allah.
r›z›k:
bütün nimetler.
rububiyet:
kâinat› yarat›p yönet-
me sevk ve idare etme Rabl›k,
ilâhl›k.
servet:
zenginlik.
flems:
günefl.
tadat:
saymak, s›ralamak.
tafsilât:
tafsiller, etrafl› aç›klama-
lar.
takdir-i ‹lâhiye:
Allah’›n takdiri.
tasarrufat:
tasarruflar, idareyle
kullanmalar.
tesadüf:
rastlant›.
teshir:
cezp etme, çekim.
Zat:
azamet ve ululuk sahibi
kifli.
zikir:
anma, bildirme.
zillet:
hakirlik, afla¤›l›k.
1.
De ki: Ey mülkün hakikî sahibi olan Allah’›m! Sen mülkü diledi¤ine verirsin. (Âl-i ‹mran Su-
resi: 26.)
2.
Diledi¤ini de hesaps›z flekilde r›z›kland›r›rs›n. (Âl-i ‹mran Suresi: 27.)
678 | SÖZLER
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ