kabiliyeti olmad›¤›ndan, su gelmiyor, gönderiliyor de-
mektir. Hem, toprak, nebatat›yla aç›l›p, r›zk›n›z oradan
geliyor. Hissiz, fluursuz toprak sizin r›zk›n›z› düflünüp flef-
kat etmek kabiliyetinden pek uzak oldu¤undan, toprak
kendi kendine aç›lm›yor, birisi o kap›y› aç›yor, nimetleri
ellerinize veriyor. Hem, otlar, a¤açlar sizin r›zk›n›z› düflü-
nüp merhameten size meyveleri, hububat› yetifltirmek-
ten pek çok uzak oldu¤undan, ayet gösteriyor ki, onlar
bir Hakîm-i Rahîm’in perde arkas›ndan uzatt›¤› ipler ve
fleritlerdir ki, nimetlerini onlara takm›fl, zîhayatlara uzat›-
yor. ‹flte flu beyanattan, Rahîm, Rezzak, Mün’im, Kerîm
gibi çok esman›n matlâlar› görünüyor.
Hem meselâ:
…n
ôn
àn
a Ék
eÉn
c o
Q o
¬ o
?n
©r
én
j s
º o
K o
¬n
ær
«n
H o
? u
dn
D
ƒo
j s
º o
K Ék
HÉn
ë°n
S ? /
Lr
õo
j %G s
¿
n
G n
ôn
J r
ºn
dn
G
m
On
ôn
H r
øp
e Én
¡«/
a m
?Én
Ñp
L r
øp
e p
ABÉ n
ª°s
ùdG n
øp
e o
?u
õn
æo
jn
h /
¬p
dn
Óp
N r
øp
e o
ê o
ôr
în
j n
¥r
On
ƒ r
dG
o
Ön
g r
òn
j /
¬p
br
ôn
H Én
æn
°S o
OÉn
µ`n
j o
ABÉ°n
ûn
j r
øn
e r
øn
Y o
¬o
ap
örr
ün
jn
h o
ABÉ°n
ûn
j r
øn
e /
¬p
H o
Ö«°/
üo
«n
a
p
‹ho
’p
k
In
ôr
Ñp
©n
d n
?p
d '
P /
‘
s
¿p
G n
QÉn
¡ s
ædGn
h n
? r
« s
dG *G o
Ö u
?n
?o
j @ p
QÉ°n
ür
Hn
’r
Ép
H
/
¬p
æ r
£n
H '
¤n
YÀ/
ûr
Án
r
øn
e r
ºo
¡r
æp
ªn
a m
ABÉ n
e r
øp
e m
á s
H B G n
O s
?o
c n
?n
?n
N *Gn
h @ p
QÉ°n
ür
Hn
’r
G
*G o
? o
?r
în
j m
™n
Hr
Qn
G = '
¤n
YÀ/
ûr
Án
r
øn
e r
ºo
¡r
æp
en
h p
ør
« n
?r
Lp
Q '
¤n
Y À/
ûr
Án
r
øn
e r
ºo
¡r
æp
en
h
1
l
ôj/
ón
b m
Ar
Àn
T pq
?o
c '
¤n
Y %G s
¿p
G o
ABÉ°n
ûn
j Én
e
‹flte flu ayet, mu’cizat-› rububiyetin en mühimlerinden
ve hazine-i rahmetin en acip perdesi olan bulutlar›n
acip:
tuhaf, hayret veren.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümlesi.
beyanat:
aç›klamalar, bildiriler.
esma:
isimler.
Hakîm-i Rahîm:
her fleyi gaye ve
hikmetlerle yaratan, çok çok
merhametli, Allah.
hazine-i rahmet:
rahmet hazine-
si.
his:
duygu.
hububat:
tah›llar, taneler.
kabiliyet:
istidat, yetenek.
Kerîm:
sonsuz ikram ve gerçek
zenginlik sahibi olan Allah.
matlâ:
do¤ufl yeri.
merhameten:
ac›yarak.
mu’cizat-› rububiyet:
Allah’›n
her bir varl›¤a yarat›l›fl gayelerine
ulaflmalar› için muhtaç oldu¤u
fleyleri vermesinin, onlar› terbiye
edip idaresi ve egemenli¤i alt›nda
bulundurmas›n›n mu’cizesi.
mühim:
önemli.
Mün’im:
nimet veren, Allah.
nebatat:
bitkiler.
nimet:
Allah’›n ba¤›fllad›¤› maddî
ve manevî lütuf ve ikramlar; insa-
n›n yarar›na olan her fley.
Rahîm:
sonsuz merhamet sahibi
olan Allah.
Rezzak:
bütün yarat›lm›fllar›n r›z-
k›n› veren ve ihtiyaçlar›n› karfl›la-
yan Allah.
r›z›k:
yiyecek, içecek fley.
flefkat:
karfl›l›k beklemeden yar-
d›m etme.
fluur:
idrak, bilinç.
zîhayat:
yaflayan her canl›, hayat
sahibi.
1.
Görmedin mi ki Allah bulutlar› diledi¤i yere sevk eder, sonra onlar› birlefltirir ve üst üste y›-
¤ar. Sonra da onun aras›ndan ya¤mur tanelerinin süzüldü¤ünü görürsün. Gökteki da¤ gibi bu-
lutlardan Allah dolu taneleri indirir ki, onu diledi¤ine isabet ettirir, diledi¤inden de onu uzak
tutar. fiimfle¤in par›lt›s› ise neredeyse gözleri al›verir. • Allah geceyi ve gündüzü birbirine çe-
virir. fiüphesiz ki bunda gören gözler için bir ibret vard›r. • Allah, hareket eden her canl›y› bir
çeflit sudan yaratm›flt›r. Onlardan kimi karn› üstünde sürünür, kimi iki ayak üstünde yürür, ki-
mi dört ayak üstünde yürür. Allah diledi¤ini diledi¤i flekilde yarat›r. Allah’›n kudreti muhak-
kak ki her fleye yeter. (Nur Suresi: 43-45.)
686 | SÖZLER
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ