Sözler - page 691

Birinci
: Evet, Cenab-› Hak taraf›ndan adem ve esir ve
sema perdelerini aç›p, günefl gibi dünyay› ›fl›kland›ran
p›rlantamisal bir lâmbay›, hazine-i rahmetinden ç›kar›p
dünyaya gösterdi. Dünya kapand›ktan sonra, o p›rlanta-
y› perdelerine sar›p kald›racak.
‹kinci
: Veya, ziya meta›n› neflretmek ve zeminin kafa-
s›na ziyay› zulmetle münavebeten sarmakla muvazzaf bir
memur oldu¤unu ve her akflam o memura meta›n› top-
latt›r›p gizletti¤i gibi, kâh olur bir bulut perdesiyle al›fl ve-
riflini az yapar, kâh olur ay onun yüzüne karfl› perde olur,
muamelesini bir derece çeker, meta›n› ve muamelât def-
terlerini toplad›¤› gibi, elbette o memur bir vakit o me-
muriyetten infisal edecektir. Hatta hiçbir sebeb-i azil bu-
lunmazsa, flimdilik küçük, fakat büyümeye yüz tutmufl
yüzündeki iki leke büyümekle, günefl, yerin bafl›na izn-i
‹lâhî ile sard›¤› ziyay› emr-i Rabbanî ile geriye al›p, güne-
flin bafl›na sar›p, “Haydi, yerde iflin kalmad›,” der, “Ce-
henneme git, sana ibadet edip senin gibi bir memur-u
musahhar› sadakatsizlikle tahkir edenleri yak” der.
1
r
än
Qp
q
ƒ o
c
¢ o
ù r
ª s
°ûdG Gn
P p
G
ferman›n›, lekeli siyah yüzüyle, yü-
zünde okur.
Do k uzun c u nük t e - i b e l âga t :
Kur’ân-› Hakîm,
kâh olur cüz’î baz› maksatlar› zikreder. Sonra o cüz’iyat
vas›tas›yla küllî makas›da zihinleri sevk etmek için, o
cüz’î maksad›, bir kaide-i külliye hükmünde olan Esma-i
Hüsna ile takrir ederek tespit eder, tahkik edip ispat
eder.
SÖZLER | 691
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
isimleri.
ferman:
emir, buyruk.
hazine-i rahmet:
rahmet hazine-
si.
hüküm:
de¤er.
ibadet:
tapma.
infisal:
ayr›lma, azledilme.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
izn-i ‹lâhî:
Allah’›n izni.
kâh:
zaman olur, bazen.
kaide-i külliye:
genifl, umumî ku-
ral.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
küllî:
büyük ve kapsaml›.
makam:
mevki.
maksat:
kastedilen fley.
memur-u musahhar:
emre itaat
eden memur.
memuriyet:
memurluk.
meta:
eflya, madde.
muamelât:
ifller.
muamele:
davran›fl, ifl.
muvazzaf:
vazifeli, görevli.
münavebeten:
s›rayla, nöbetle-
flerek.
neflir:
yaymak.
nükte-i belâgat:
ince ve zarif
mana.
perde:
örtü.
p›rlanta:
yontulmufl parlak el-
mas.
p›rlantamisal:
p›rlanta gibi.
sadakat:
tam ve mükemmel
ba¤l›l›k.
sebeb-i azil:
bir görevden uzak-
laflt›r›lma sebebi.
sema:
gökyüzü.
sevk:
yönlendirme.
tahkik:
do¤rulu¤unu araflt›rma,
inceleme.
tahkir:
hakaret, afla¤›lama.
takrir:
anlatma, bildirme, sa¤lam-
laflt›rma.
tespit:
belirleme.
vakit:
zaman.
vas›ta:
arac›.
zemin:
yeryüzü.
zihin:
bilinç, anlay›fl.
zikir:
anma, bildirme.
ziya:
›fl›k.
zulmet:
karanl›k.
adem:
yokluk.
Cenab-› Hak:
do¤ru, gerçek,
hakk›n tâ kendisi olan, fleref
ve azamet sahibi yüce Allah.
cüz’î:
k›ymetsiz, önemsiz.
cüz’iyat:
küçük ve ferdî fley-
ler.
derece:
miktar.
emr-i Rabbanî:
her fleyin
Rabbi olan Allah’›n emri.
esir:
kâinatta ki boflluklar›
dolduran, havadan hafif olup
›s› ve ›fl›¤› nakleden cevher,
madde..
Esma-i Hüsna:
Allah’›n güzel
1.
Günefl dürülüp topland›¤›nda. (Tekvir Suresi: 1.)
1...,681,682,683,684,685,686,687,688,689,690 692,693,694,695,696,697,698,699,700,701,...1482
Powered by FlippingBook