Evet, nas›l ki sema, günefller, y›ld›zlar denilen nurefflan
kelimat›yla, hikmet ve intizam›yla Onu takdis ediyor,
vahdetine flahadet ediyor; ve cevv-i hava dahi, bulutlar›n
sesiyle, berk ve ra’d ve katrelerin kelimat›yla Onu tesbih
ve takdis ve vahdaniyetine flahadet eder; öyle de zemin,
hayvanat ve nebatat ve mevcudat denilen hayattar keli-
mat›yla Hâl›k-› Zülcelâl’ini tesbih ve tevhit etmekle bera-
ber; her bir a¤ac›, yaprak ve çiçek ve meyvelerin kelima-
t›yla, yine tesbih edip birli¤ine flahadet eder. Öyle de, en
küçük mahlûk, en cüz’î bir masnu, küçüklü¤ü ve cüz’iye-
tiyle beraber, tafl›d›¤› nak›fllar ve keyfiyetler iflaretiyle pek
çok esma-i külliyeyi göstermek ile, Müsemma-i Zülcelâl’i
tesbih edip vahdaniyetine flahadet eder.
‹flte, bütün kâinat birden, bir lisan ile, müttefikan Hâ-
l›k-› Zülcelâl’ini tesbih edip, vahdaniyetine flahadet ede-
rek, kendilerine göre muvazzaf olduklar› vazife-i ubudi-
yeti kemal-i itaatle yerine getirdikleri hâlde, flu kâinat›n
hulâsas› ve neticesi ve nazdar bir halifesi ve nazenin bir
meyvesi olan insan, bütün bunlar›n aksine, z›dd›na ola-
rak, ettikleri küfür ve flirkin ne kadar çirkin düflüp, ne de-
rece cezaya flayeste oldu¤unu ifade edip, bütün bütün
ye’se düflürmemek için; hem flunun gibi nihayetsiz bir ci-
nayete, hadsiz çirkin bir isyana Kahhar-› Zülcelâl nas›l
meydan verip, kâinat› bafllar›na harap etmedi¤inin hik-
metini göstermek için,
1
k
Qƒo
Øn
Z Ék
ª«
p
?n
M n
¿Én
c o
¬s
fp
G
der. O hatime
ile hikmet-i imhali gösterip, bir rica kap›s› aç›k b›rak›r.
aksi:
z›dd›.
berk:
flimflek.
cevv-i hava:
hava bofllu¤u.
cinayet:
a¤›r suç.
cüz’î:
küçük, basit.
cüz’iyet:
basitlik, küçüklük.
derece:
miktar.
esma-i külliye:
küllî, umumî
isimler.
hadsiz:
s›n›rs›z.
Hâl›k-› Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi ve yoktan yaratan Allah.
halife:
yeryüzünde Allah ad›na
hareket eden, insan.
harap:
y›kma, alt üst etme.
hatime:
son, bitifl.
hayattar:
canl›.
hayvanat:
hayvanlar.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak, manal›, faydal› ve
tam yerli yerinde olmas›.
hikmet-i imhal:
zaman tan›ma-
n›n amac›, gayesi.
hulâsa:
bir fleyin özü.
ifade:
anlatma.
intizam:
düzgünlük, tertipli olma.
isyan:
baflkald›rma, itaatsizlik.
Kahhar-i Zülcelâl:
büyüklük sa-
hibi ve her fleye mutlak galip ge-
len Allah
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
katre:
damla.
kelimat:
kelimeler, sözler.
kemal-i itaat:
tam ve mükem-
mel itaat.
keyfiyet:
vas›f, nitelik, özellik.
küfür:
Allah’›n varl›¤›na, birli¤ine
inanmama.
lisan:
dil.
mahlûk:
Allah taraf›ndan yarat›l-
m›fl.
masnu:
sanatla yap›lm›fl.
mevcudat:
var olan her fley,
mahlûklar.
muvazzaf:
vazifeli.
müsemma-i Zülcelâl:
güzel isim-
lerin sahibi ve sonsuz büyüklük
sahibi olan Allah.
müttefikan:
hep birlikte, birlefle-
rek.
nak›fl:
süsleme.
nazdar:
nazl›.
nazenin:
ince, nazik.
nebatat:
bitkiler.
netice:
sonuç.
nihayetsiz:
sonsuz.
nurefflan:
nur saçan.
ra’d:
gök gürültüsü.
rica:
ümit.
sema:
gökyüzü.
flahadet:
flahitlik.
flayeste:
lây›k, münasip.
flirk:
Allah’a ortak koflma.
takdis:
Allah’› kusur ve noksan-
lardan pak ve yüce bilme.
tesbih:
Allah’› bütün kusur ve
noksan s›fatlardan uzak tut-
ma, Sübhanallah deme.
tevhit:
Allah’›n bir oldu¤una
inanma.
vahdaniyet:
Allah’›n birli¤i.
vahdet:
birlik.
vazife-i ubudiyet:
kulluk va-
zifesi.
yeis:
ümitsizlik.
zemin:
yeryüzü.
1.
fiüphesiz ki O halimdir, ceza vermekte acele etmez; gafurdur, günahlar› çokça ba¤›fllar. (‹s-
ra : 44.)
696 | SÖZLER
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ