Sözler - page 692

Meselâ:
*Gn
h $G n
‹p
G ? = /
µ n
à°r
ûn
Jn
h Én
¡p
Lr
hn
R »/
a n
?o
dp
OÉn
éo
J»/
à s
dG n
?r
ƒn
b *G n
™ p
ª°n
S r
ón
b
1
l
Ò°/
ün
H l
™«/
ª°n
S %G s
¿
p
G
É n
ª o
c
n
Qo
hÉn
ën
J o
™n
ª°r
ùn
j
‹flte, Kur’ân der: “Cenab-› Hak,
Semî-i Mutlak
’t›r, her
fleyi iflitir, hatta en cüz’î bir macera olan ve zevcinden te-
flekki eden bir zevcenin sana karfl› mücadelesini
Hak
is-
miyle iflitir. Hem, rahmetin en lâtif cilvesine mazhar ve
flefkatin en fedakâr bir hakikatine maden olan bir kad›-
n›n hakl› olarak zevcinden davas›n› ve Cenab-› Hakka
flekvas›n› umur-u azîme suretinde
Rahîm
ismiyle ehem-
miyetle iflitir ve
Hak
ismiyle ciddiyetle bakar.”
‹flte, bu cüz’î maksad› küllîlefltirmek için, mahlûkat›n
en cüz’î bir hâdisesini ifliten, gören kâinat›n daire-i imkâ-
nîsinden hariç bir zat, elbette her fleyi iflitir, her fleyi gö-
rür bir Zat olmak lâz›m gelir. Ve kâinata
Rab
olan, kâinat
içinde mazlum küçük mahlûklar›n dertlerini görmek, fer-
yatlar›n› iflitmek gerektir. Dertlerini görmeyen, feryatla-
r›n› iflitmeyen
Rab
olamaz. Öyle ise
2
l
Ò°/
ün
H l
™«/
ª°n
S %G s
¿
p
G
cümlesiyle iki hakikat-i azîmeyi tespit eder.
Hem meselâ:
p
óp
é°r
ùn
Ÿr
G n
‹p
G p
?Gn
ôn
?r
G p
óp
é°r
ùn
Ÿr
G n
øp
e k
Ó r
« n
d /
?p
ór
Ñn
©p
H …'
ör
Sn
G …= /
ò s
dG n
¿Én
ër
Ñ°o
S
3
o
Ò°/
ü n
Ñ r
dG o
™«/
ª° s
ùdGn
ƒo
g o
¬s
fp
G BÉ n
æp
JÉn
j'
G r
øp
e o
¬n
jp
ôo
æp
d o
¬ n
dr
ƒn
M Én
ær
c n
QÉn
H …/
ò s
dG Én
°ür
bn
’r
G
Cenab-› Hak:
do¤ru, gerçek, hak-
k›n tâ kendisi olan, fleref ve aza-
met sahibi yüce Allah.
ciddiyet:
ciddîlik.
cilve:
tecelli.
cüz’î:
küçük, önemsiz, ufak tefek.
daire-i imkânî:
bir fleyin var veya
yok olabilme ihtimallerini içine
alan daire, kâinat.
ehemmiyet:
önem.
fedakâr:
feda eden.
feryat:
ba¤›r›p ça¤›rmak.
hâdise:
vak›a, olay.
Hak:
her hakk›n sahibi olan Allah.
hakikat:
gerçek.
hakikat-i azîme:
büyük gerçek.
hariç:
d›fl›nda.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
küllîlefltirmek:
genellefltirmek.
lâtif:
hofl, güzel.
macera:
olay.
maden:
kaynak.
mahlûk:
Allah taraf›ndan yarat›l-
m›fl.
mahlûkat:
Allah taraf›ndan yara-
t›lanlar.
maksat:
kastedilen fley, gaye.
mazhar:
görünüm ve yans›ma
yeri.
mazlum:
zulme u¤ram›fl.
Mescid-i Aksâ:
Kudüs’teki büyük
cami.
Mescid-i Haram:
Mekke flehrin-
deki k›blemiz olan Kâbe.
muhakkak:
gerçek, mutlaka, ke-
sinlikle.
mücadele:
çekiflme, kavga.
münezzeh:
ar›nm›fl, temiz, uzak
müracaat:
baflvurma.
Rab:
her fleyin maliki, yaratan,
terbiye eden Allah.
Rahîm:
sonsuz merhamet sahibi
olan Allah.
rahmet:
Allah’›n kullar›n› esirge-
mesi, onlara ac›y›p ba¤›fllamas›.
Semî-i Mutlak:
her fleyi ifliten Al-
lah.
flefkat:
ac›ma, merhamet etme.
flekva:
flikâyet.
flikâyet:
s›zlanma, yak›nma.
tespit:
belirleme.
teflekki:
flikâyet etme.
umur-u azîme:
büyük ifller.
zat:
kifli.
zevce:
kar›, efl.
zevç:
efl, koca.
1.
Kocas› hakk›nda defalarca sana müracaat eden ve Allah’a flikâyette bulunan kad›n›n sözü-
nü Allah iflitti. Zaten Allah sizin konuflmalar›n›z› iflitiyordu. Muhakkak ki Allah her fleyi hakk›y-
la iflitir, her fleyi hakk›yla görür. (Mücadele Suresi: 1.)
2.
Muhakkak ki Allah her fleyi hakk›yla iflitir, her fleyi hakk›yla görür. (Mücadele Suresi: 1.)
3.
Ayetlerimizden bir k›sm›n› ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haramdan al›p,
çevresini mübarek k›ld›¤›m›z Mescid-i Aksâ’ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan mü-
nezzehtir. fiüphesiz ki O her fleyi hakk›yla ifliten, her fleyi hakk›yla görendir. (‹sra Suresi: 1.)
692 | SÖZLER
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
1...,682,683,684,685,686,687,688,689,690,691 693,694,695,696,697,698,699,700,701,702,...1482
Powered by FlippingBook