Evet, envar-› hidayeti ilham eden ve flems ve kamerin
Hâl›k-› Zülcelâl’inin kelâm› olan Kur’ân’›n melâikemisal
zîhayat kelimat› nerede; beflerin, hevesat›n› uyand›rmak
için, sehhar nefisleriyle, müzevver incelikleriyle ›s›r›c› ke-
limat› nerede?
Evet, ›s›r›c› haflerat ve böceklerin mübarek melâike ve
nuranî ruhanîlere nispeti ne ise, beflerin kelimat›
Kur’ân’›n kelimat›na nispeti odur.
fiu hakikatleri Yirmi Beflinci Söz ile beraber, geçen
yirmi dört adet Sözler ispat etmifltir. fiu davam›z mücer-
ret de¤il; bürhan›, geçmifl neticedir.
Evet, her biri cevahir-i hidayetin birer sadefi ve haka-
ik-› imaniyenin birer menba› ve esasat-› ‹slâmiyenin birer
madeni ve do¤rudan do¤ruya arflürrahmandan gelen ve
kâinat›n fevkinde ve haricinde, insana bak›p inen ve ilim
ve kudret ve iradeyi tazammun eden ve hitab-› ezelî olan
elfaz-› Kur’âniye nerede; insan›n hevaî hevaperestâne,
vâhî hevesperverâne elfaz› nerede?
Evet, Kur’ân bir flecere-i Tuba hükmüne geçip, flu
âlem-i ‹slâmiyeyi bütün maneviyat›yla, fleair ve kemalâ-
t›yla, desatir ve ahkâm›yla yapraklar suretinde neflredip,
asfiya ve evliyas›n› birer çiçek hükmünde o a¤ac›n âb-›
hayat›yla taze, güzel gösterip, bütün kemalât ve hakaik-›
kevniye ve ‹lâhiyeyi semere verip, meyvelerindeki çok
çekirdekleri amelî birer düstur, birer program hükmüne
geçip, yine meyvedar a¤aç hükmünde müteselsil hakaik›
gösteren Kur’ân nerede; beflerin malûmumuz olan kelâ-
m› nerede?
1
És
jn
ôt
ãdG n
øp
e …'
ôs
ãdG n
ør
jn
G
.
âb-› hayat:
hayat suyu.
ahkâm:
emirler, hükümler.
âlem-i ‹slâmiye:
‹slâmiyet âlemi.
amelî:
uygulamal›, pratik.
arflürrahman:
Rahman olan Al-
lah’›n arfl›.
asfiya:
safiyet, kemalât ve takva
sahibi olan zatlar.
befler:
insanl›k.
bürhan:
delil.
cevahir-i hidayet:
hidayet cev-
herleri.
dava:
iddia.
desatir:
düsturlar.
düstur:
kaide, kural.
elfaz:
kelimeler.
elfaz-› Kur’âniye:
Kur’ân’›n lâf›z-
lar›, manalar›n›n simgesi olan söz-
leri.
envar-› hidayet:
hidayet nurlar›.
esasat-› ‹slâmiye:
‹slam esaslar›.
evliya:
velîler, Allah dostlar›.
fevk:
üst.
hakaik:
hakikatler, gerçekler.
hakaik-› ‹lâhiye:
Allah’›n Kur’ân’-
da aç›klad›¤› ince hakikatler.
hakaik-› imaniye:
iman hakikat-
leri.
hakaik-› kevniye:
yarat›l›fla ait
olan hakikatler.
hakikat:
gerçek, esas.
Hâl›k-› Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi ve yoktan yaratan Allah.
hariç:
d›fl.
haflerat:
haflereler, küçük böcek-
ler.
hevaî:
nefsine düflkün.
hevaperestâne:
gayr-i meflru
lezzet ve isteklerin peflinde olur-
cas›na.
hevesat:
hevesler.
hevesperverâne:
hevesine düfl-
kün bir flekilde.
hitab-› ezelî:
varl›¤›n›n bafllang›c›
olmayan Allah’›n cin ve inse bir
hitab› olan Kur’ân.
hüküm:
de¤er, yerinde.
ilham:
içe, gönüle do¤ma, kalbe
gelme, Allah taraf›ndan insan›n
kalbine veya zihnine indirilen
mana.
ilim:
bilgi.
irade:
dileme, isteme.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
kamer:
ay.
kelâm:
söz, lâf›z.
kelimat:
kelimeler, sözler.
kemalât:
faziletler, mükemmel-
likler.
kudret:
kuvvet, iktidar.
maden:
kaynak.
malûm:
bilinen.
maneviyat:
ruha ve manaya
ait olan hususlar.
melâike:
melekler.
melâikemisal:
melekler gibi.
menba:
kaynak
meyvedar:
meyveli.
mübarek:
bereketli, kutlu.
mücerret:
soyut.
müteselsil:
zincirleme.
müzevver:
uydurulmufl.
nefis:
kötü vas›flar› kendinde
toplayan, kötülü¤e sevk
eden, flehevî istekleri kamç›-
lay›p hay›rl› ifllerden al›koyan
güç.
neflir:
yayma, saçma.
netice:
sonuç.
nispet:
ölçü.
nuranî:
nurlu.
program:
plân.
ruhanî:
gözle görülmeyen,
cismi olmayan varl›klar.
sadef:
sedef, inci kabu¤u.
sehhar:
büyüleyici.
semere:
meyve, netice.
suret:
biçim, görünüfl.
fleair:
dinin alâmetleri.
flecere-i Tuba:
Cennetteki
Tuba a¤ac›.
flems:
günefl.
tazammun:
içine alma.
vâhî:
bofl, faydas›z.
zîhayat:
hayat sahibi.
1.
Yer nerede, Süreyya y›ld›z› nerede? (Arap atasözü)
702 | SÖZLER
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ