Sözler - page 703

Bin üç yüz elli senedir, Kur’ân-› Hakîm, bütün hakaik›-
n› kâinat çarfl›s›nda aç›p teflhir etti¤i hâlde; herkes, her
millet, her memleket onun cevahirinden, hakaik›ndan al-
m›flt›r ve al›yorlar. Hâlbuki, ne o ülfet, ne o mebzuliyet,
ne o mürur-u zaman, ne o büyük tahavvülâtlar, onun k›y-
mettar hakaik›na, onun güzel üslûplar›na halel vereme-
mifl, ihtiyarlatmam›fl, kurutmam›fl, k›ymetten düflürme-
mifl, hüsnünü söndürmemifltir. fiu hâl tek bafl›yla bir
i’cazd›r.
fiimdi, biri ç›ksa, Kur’ân’›n getirdi¤i hakaikten bir k›s-
m›na kendi hevesince çocukça bir intizam verse,
Kur’ân’›n baz› ayat›na muaraza için nispet etse,
“Kur’ân’a yak›n bir kelâm söyledim” dese, öyle ahmaka-
ne bir sözdür ki; meselâ, tafllar› muhtelif cevahirden bir
saray-› muhteflemi yapan ve o tafllar›n vaziyetinde,
umum saray›n nukufl-u âliyesine bakan mizanl› nak›fllar
ile tezyin eden bir ustan›n sanat›yla, o nukufl-u âliyeden
fehmi kas›r, o saray›n bütün cevahir ve ziynetlerinden bî-
behre bir adî adam, adî hanelerin bir ustas›, o saraya gi-
rip, o k›ymettar tafllardaki ulvî nak›fllar› bozup, çocukça
hevesine göre adî bir hanenin vaziyetine göre bir inti-
zam, bir suret verse ve çocuklar›n nazar›na hofl görüne-
cek baz› boncuklar› taksa, sonra, “Bak›n›z, o saray›n us-
tas›ndan daha ziyade maharet ve servetim var ve k›ymet-
tar ziynetlerim var” dese, divanece bir hezeyan eden bir
sahtekâr›n nispet-i sanat› gibidir.
@@@
SÖZLER | 703
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
sahtekâr:
sahte ifl yapan.
sanat:
ustal›k, marifet.
saray:
görkemli, iyi döflenmifl ya-
p›; hükümdarlar›n oturdu¤u bü-
yük yap›.
saray-› muhteflem:
ihtiflaml› sa-
ray.
servet:
zenginlik.
suret:
biçim, flekil.
tahavvülât:
tahavvüller, de¤ifl-
meler.
teflhir:
sergileme.
tezyin:
süsleme.
ulvî:
yüksek, yüce.
umum:
bütün.
ülfet:
al›flma.
üslûp:
ifade tarz›.
vaziyet:
durum.
ziyade:
çok, fazla.
ziynet:
süs.
adî:
baya¤›, de¤ersiz.
ahmakane:
ahmakças›na.
ayat:
Kur’ân ayetleri.
bîbehre:
mahrum.
cevahir:
cevherler.
divanece:
delice.
fehim:
anlay›fl.
hakaik:
hakikatler, gerçekler.
halel:
bozukluk, eksiklik.
hâlet:
durum, hâl.
hane:
ev, mesken.
heves:
arzu, zevk.
hezeyan:
saçmalama.
hüsün:
güzellik.
i’caz:
mu’cize.
intizam:
düzen, tertiplilik.
kâinat:
bütün âlemler, varl›k-
lar.
kas›r:
k›sa, noksan.
kelâm:
söz, lâf›z.
k›ymet:
de¤er.
k›ymettar:
k›ymetli.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve
suresinde say›s›z hikmet ve
faydalar bulunan Kur’ân.
maharet:
mahirlik, ustal›k.
mebzuliyet:
bolluk, çokluk.
memleket:
yurt, diyar.
meselâ:
misal olarak.
millet:
s›n›f, topluluk, halk.
mizan:
ölçü.
muaraza:
karfl› gelme, müca-
dele.
muhtelif:
çeflitli.
mürur-u zaman:
zaman›n
geçmesi.
nak›fl:
süs.
nazar:
bak›fl.
nispet:
yak›nl›k, ölçü.
nispet-i sanat:
sanat ba¤›.
nukufl-u âliye:
yüksek nak›fl-
lar.
1...,693,694,695,696,697,698,699,700,701,702 704,705,706,707,708,709,710,711,712,713,...1482
Powered by FlippingBook