Sözler - page 713

etmifl; hem, rububiyet ve ulûhiyetin fluunat›n› kemal-i
muvazene ile cem etmifltir. ‹flte flu muhafaza ve muvaze-
ne ve cem, bir hasiyettir; kat’iyen beflerin eserinde mev-
cut de¤il ve eaz›m-› insaniyenin netaic-i efkâr›nda bulun-
muyor. Ne melekûta geçen evliyalar›n eserinde, ne umu-
run bât›nlar›na geçen ‹flrakiyyunun kitaplar›nda, ne
âlem-i gayba nüfuz eden ruhanîlerin maarifinde hiç bu-
lunmuyor. Güya bir taksimüla’mal hükmünde, her bir
k›sm› hakikatin flecere-i uzmas›ndan yaln›z bir iki dal›na
yap›fl›yor, yaln›z onun meyvesiyle, yapra¤›yla u¤rafl›yor;
baflkas›ndan ya haberi yok, yahut bakm›yor.
Evet, hakikat-i mutlaka, mukayyet enzar ile ihata edil-
mez. Kur’ân gibi bir nazar-› küllî lâz›m ki, ihata etsin.
Kur’ân’dan baflka, çendan Kur’ân’dan da ders al›yorlar,
fakat hakikat-i külliyenin, cüz’î zihniyle, yaln›z bir iki ta-
raf›n› tamamen görür, onunla meflgul olur, onda hapso-
lur, ya ifrat veya tefrit ile hakaik›n muvazenesini ihlâl
edip, tenasübünü izale eder. fiu hakikat Yirmi Dördüncü
Sözün ‹kinci Dal›nda acip bir temsil ile izah edilmifltir.
fiimdi de baflka bir temsil ile flu meseleye iflaret ederiz.
Meselâ, bir denizde hesaps›z cevherlerin aksam›yla
dolu bir definenin bulundu¤unu farz edelim. Gavvas dal-
g›çlar, o definenin cevahirini aramak için dal›yorlar. Göz-
leri kapal› oldu¤undan, el yordam›yla anlarlar. Bir k›sm›-
n›n eline uzunca bir elmas geçer. O gavvas hükmeder ki,
bütün hazine uzun direk gibi bir elmastan ibarettir. Arka-
dafllar›ndan, baflka cevahiri iflitti¤i vakit, hayal eder ki, o
SÖZLER | 713
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
gavvas:
bir fleyi ç›karmak üzere
suya dalan kimse; dalgݍ.
güya:
sanki.
hakaik:
hakikatler, gerçekler.
hakikat:
gerçek.
hakikat-i külliye:
çok büyük ve
umumî hakikat.
hakikat-i mutlaka:
sonsuz ve s›-
n›rs›z gerçek.
hasiyet:
bir fleye has vas›f.
hayal:
insan›n zihninde canlan-
d›rd›¤› fley.
hazine:
define.
hesaps›z:
say›s›z.
hüküm:
de¤er, yerine; karar.
ibaret:
meydana gelen.
ifrat:
afl›r›l›k.
ihata:
kuflatma.
ihlâl:
bozma.
‹flrakiyyun:
bilginin kayna¤›n›n
manevî ayd›nlanma, sevgi ve il-
ham oldu¤u görüflüne dayanan
felsefe.
izah:
aç›klama.
izale:
yok etme, giderme.
kat’iyen:
kesin olarak.
kemal-i muvazene:
tam bir den-
ge.
lâz›m:
gerekli.
maarif:
marifetler, bilgiler.
melekût:
ruhlar âlemi.
mesele:
önemli ifl, konu.
meflgul:
bir iflle u¤raflan.
mevcut:
var olan.
muhafaza:
koruma.
mukayyet:
kay›tl›, s›n›rl›.
muvazene:
denge.
nazar-› küllî:
her fleyi görebilen
bak›fl.
netaic-i efkâr:
fikirlerin neticele-
ri, sonuçlar›.
nüfuz:
içe geçme, iflleme.
rububiyet:
rabl›k, ilâhl›k.
ruhanî:
gözle görülmeyen, cismi
olmayan varl›klar.
flecere-i uzma:
en büyük a¤aç.
fluunat:
ifller, emirler, kas›tlar, ta-
lepler.
taksimüla’mal:
ifl bölümü.
tefrit:
normalin alt›nda kalma.
temsil:
misal getirme.
tenasüp:
uygunluk.
ulûhiyet:
‹lâhl›k, Allahl›k.
umur:
ifller, hususlar.
vakit:
zaman.
yordam:
al›flkanl›k, yatk›nl›k, ka-
rar.
zihin:
ak›l, idrak.
acip:
hayrette b›rakan.
aksam:
parçalar, k›s›mlar.
âlem-i gayp:
görünmeyen
âlem.
bât›n:
iç yüz.
befler:
insanl›k.
cem:
toplama.
cevahir:
cevherler, k›ymetli
tafllar.
cevher:
elmas, de¤erli tafl.
cüz’î:
küçük.
çendan:
gerçi.
define:
hazine.
eaz›m-› insaniye:
insanl›¤›n
ileri gelen büyükleri.
elmas:
k›ymetli bir mücev-
her.
enzar:
bak›fllar.
eser:
bas›lm›fl kitap; bir kim-
senin meydana getirdi¤i
mahsul, tesir, etki.
evliya:
velîler, Allah dostlar›.
farz etmek:
varsaymak, öyle
kabul etmek.
1...,703,704,705,706,707,708,709,710,711,712 714,715,716,717,718,719,720,721,722,723,...1482
Powered by FlippingBook