etmifl; hem, rububiyet ve ulûhiyetin fluunatn kemal-i
muvazene ile cem etmifltir. flte flu muhafaza ve muvaze-
ne ve cem, bir hasiyettir; katiyen beflerin eserinde mev-
cut de¤il ve eazm- insaniyenin netaic-i efkârnda bulun-
muyor. Ne melekûta geçen evliyalarn eserinde, ne umu-
run bâtnlarna geçen flrakiyyunun kitaplarnda, ne
âlem-i gayba nüfuz eden ruhanîlerin maarifinde hiç bu-
lunmuyor. Güya bir taksimülamal hükmünde, her bir
ksm hakikatin flecere-i uzmasndan yalnz bir iki dalna
yapflyor, yalnz onun meyvesiyle, yapra¤yla u¤raflyor;
baflkasndan ya haberi yok, yahut bakmyor.
Evet, hakikat-i mutlaka, mukayyet enzar ile ihata edil-
mez. Kurân gibi bir nazar- küllî lâzm ki, ihata etsin.
Kurândan baflka, çendan Kurândan da ders alyorlar,
fakat hakikat-i külliyenin, cüzî zihniyle, yalnz bir iki ta-
rafn tamamen görür, onunla meflgul olur, onda hapso-
lur, ya ifrat veya tefrit ile hakaikn muvazenesini ihlâl
edip, tenasübünü izale eder. fiu hakikat Yirmi Dördüncü
Sözün kinci Dalnda acip bir temsil ile izah edilmifltir.
fiimdi de baflka bir temsil ile flu meseleye iflaret ederiz.
Meselâ, bir denizde hesapsz cevherlerin aksamyla
dolu bir definenin bulundu¤unu farz edelim. Gavvas dal-
gçlar, o definenin cevahirini aramak için dalyorlar. Göz-
leri kapal oldu¤undan, el yordamyla anlarlar. Bir ksm-
nn eline uzunca bir elmas geçer. O gavvas hükmeder ki,
bütün hazine uzun direk gibi bir elmastan ibarettir. Arka-
dafllarndan, baflka cevahiri iflitti¤i vakit, hayal eder ki, o
SÖZLER | 713
Y
RM
B
EfiNC
S
ÖZ
gavvas:
bir fleyi çkarmak üzere
suya dalan kimse; dalgç.
güya:
sanki.
hakaik:
hakikatler, gerçekler.
hakikat:
gerçek.
hakikat-i külliye:
çok büyük ve
umumî hakikat.
hakikat-i mutlaka:
sonsuz ve s-
nrsz gerçek.
hasiyet:
bir fleye has vasf.
hayal:
insann zihninde canlan-
drd¤ fley.
hazine:
define.
hesapsz:
saysz.
hüküm:
de¤er, yerine; karar.
ibaret:
meydana gelen.
ifrat:
aflrlk.
ihata:
kuflatma.
ihlâl:
bozma.
flrakiyyun:
bilginin kayna¤nn
manevî aydnlanma, sevgi ve il-
ham oldu¤u görüflüne dayanan
felsefe.
izah:
açklama.
izale:
yok etme, giderme.
katiyen:
kesin olarak.
kemal-i muvazene:
tam bir den-
ge.
lâzm:
gerekli.
maarif:
marifetler, bilgiler.
melekût:
ruhlar âlemi.
mesele:
önemli ifl, konu.
meflgul:
bir iflle u¤raflan.
mevcut:
var olan.
muhafaza:
koruma.
mukayyet:
kaytl, snrl.
muvazene:
denge.
nazar- küllî:
her fleyi görebilen
bakfl.
netaic-i efkâr:
fikirlerin neticele-
ri, sonuçlar.
nüfuz:
içe geçme, iflleme.
rububiyet:
rablk, ilâhlk.
ruhanî:
gözle görülmeyen, cismi
olmayan varlklar.
flecere-i uzma:
en büyük a¤aç.
fluunat:
ifller, emirler, kastlar, ta-
lepler.
taksimülamal:
ifl bölümü.
tefrit:
normalin altnda kalma.
temsil:
misal getirme.
tenasüp:
uygunluk.
ulûhiyet:
lâhlk, Allahlk.
umur:
ifller, hususlar.
vakit:
zaman.
yordam:
alflkanlk, yatknlk, ka-
rar.
zihin:
akl, idrak.
acip:
hayrette brakan.
aksam:
parçalar, ksmlar.
âlem-i gayp:
görünmeyen
âlem.
bâtn:
iç yüz.
befler:
insanlk.
cem:
toplama.
cevahir:
cevherler, kymetli
tafllar.
cevher:
elmas, de¤erli tafl.
cüzî:
küçük.
çendan:
gerçi.
define:
hazine.
eazm- insaniye:
insanl¤n
ileri gelen büyükleri.
elmas:
kymetli bir mücev-
her.
enzar:
bakfllar.
eser:
baslmfl kitap; bir kim-
senin meydana getirdi¤i
mahsul, tesir, etki.
evliya:
velîler, Allah dostlar.
farz etmek:
varsaymak, öyle
kabul etmek.