bostanlar, hububat, yüksek leziz meyveli hurma gibi
a¤açlar halk edip, ibadma rzk onunla gönderiyorum,
yetifltiriyorum.
Hem görmüyor musunuz, o su ile ölmüfl memleketi
ihya ediyorum, binler dünyevî haflirleri icat ediyorum?
Nasl bu nebatat, kudretimle bu ölmüfl memleketten ç-
karyorum; sizin haflirdeki hurucunuz da böyledir. Kya-
mette, arz ölüp, siz sa¤ olarak çkacaksnz.
flte flu ayetin ispat- haflirde gösterdi¤i cezalet-i beya-
niyeki, binden birisine ancak iflaret edebildiknerede;
insanlarn bir dava için serdettikleri kelimat nerede?
@@@
fiu risalenin baflnda, flimdiye kadar tahkik namna bî-
tarafâne muhakeme suretinde, Kurânn icazn muan-
nit bir hasma kabul ettirmek için, Kurânn çok hukuku-
nu gizli braktk. O günefli mumlar srasna getirip muva-
zene ediyorduk. fiimdi tahkik vazifesini ifa edip, parlak
bir surette icazn ispat etti. fiimdi ise, tahkik namna de-
¤il, hakikat namna, bir iki söz ile, Kurânn muvazene-
ye gelmez hakikî makamna iflaret edece¤iz:
Evet, sair kelâmlarn Kurânn ayatna nispeti, flifleler-
deki görünen yldzlarn küçücük akisleriyle yldzlarn ay-
nna nispeti gibidir.
Evet, her biri birer hakikat-i sabiteyi tasvir eden, gös-
teren Kurânn kelimat nerede; beflerin, fikri ve duygu-
larnn âyineciklerinde, kelimatyla tersim ettikleri mana-
lar nerede?
SÖZLER | 701
Y
RM
B
EfiNC
S
ÖZ
huruç:
çkfl.
ibad:
kullar.
icat:
vücuda getirme.
icaz:
mucizeli olufl.
ifa:
yerine getirme.
ihya:
diriltme.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
ispat-i haflir:
haflrin ispat.
kelâm:
söz.
kelimat:
kelimeler.
kyamet:
dünyann sonu.
kudret:
Allahn bütün varl¤ çev-
releyen ezelî kuvveti.
leziz:
lezzetli.
makam:
mevki.
mana:
anlam.
memleket:
diyar.
muannit:
inatç.
muhakeme:
akl süzgecinden ge-
çirme, de¤erlendirme; mukayese,
ölçme, karfllafltrma.
nam:
ad.
nebatat:
bitkiler.
nispet:
ölçü, oran.
rzk:
Allah tarafndan her canl
için ayrlmfl nimet.
risale:
belli bir konuda yazlmfl
küçük kitap, 25. Söz.
sair:
di¤er, baflka.
serd etme:
tertipli ve güzel bir
flekilde konuflma, söz söyleme.
suret:
biçim.
tahkik:
do¤ru olup olmad¤n
arafltrma.
tasvir:
resmini yapma, bir fleyi
yazyla veya çeflitli ifade tarzlary-
la anlatma.
tersim:
resimleme.
vazife:
görev.
akis:
yansma.
arz:
yeryüzü.
ayat:
Kurân ayetleri.
ayet:
Kurânn her bir cümle-
si.
âyine:
ayna.
befler:
insanlar.
bîtarafâne:
tarafszca.
bostan:
sebze bahçesi.
cezalet-i beyaniye:
anlatm-
daki güzellik.
dava:
iddia.
dünyevî:
dünyaya ait.
fikir:
düflünce.
hakikat:
gerçek.
hakikat-i sabite:
sabit, de¤ifl-
mez hakikat.
hakikî:
gerçek.
halk:
yaratma.
hasm:
muhalif, düflman.
haflir:
Allahn, ölüleri diriltip
mahflere çkarmas.
hububat:
habbeler, taneler.
hukuk:
kaideler, esaslar.