‹flte flu bahiste, haflir meselesinde, Kur’ân-› Hakîm
haflri ispat için, yedi sekiz surette, muhtelif bir tarzda is-
pat ediyor.
Evvelâ nefl’e-i ulây› nazara verir, der ki: “Nutfeden ala-
kaya, alakadan mudgaya, mudgadan tâ hilkat-i insaniye-
ye kadar olan nefl’etinizi görüyorsunuz. Nas›l oluyor ki,
nefl’e-i uhray› inkâr ediyorsunuz? O, onun misli, belki
daha ehvenidir.”
Hem, Cenab-› Hak insana karfl› etti¤i ihsanat-› azîme-
yi
1
Gk
QÉn
fp
ôn
°†r
Nn
’r
Gp
ôn
és
°ûdG n
øp
e r
ºo
µ
n
d n
?n
©n
L …/
ò s
dn
G
kelimesiyle ifla-
ret edip, der: “Size böyle nimet eden Zat, sizi bafl›bofl b›-
rakmaz ki, kabre girip kalkmamak üzere yatas›n›z.”
Hem, remzen der: “Ölmüfl a¤açlar›n dirilip yeflillen-
mesini görüyorsunuz. Odun gibi kemiklerin hayat bul-
mas›n› k›yas edemeyip, istib’at ediyorsunuz. Hem, se-
mavat ve arz› halk eden, semavat ve arz›n meyvesi olan
insan›n hayat ve memat›ndan âciz kal›r m›? Koca a¤ac›
idare eden, o a¤ac›n meyvesine ehemmiyet vermeyip
baflkas›na mal eder mi? Bütün a¤ac›n neticesini terk et-
mekle, bütün eczas›yla hikmetle yo¤rulmufl hilkat flecere-
sini abes ve beyhude yapar m› zannedersiniz?”
Der: “Haflirde sizi ihya edecek Zat, öyle bir Zatt›r ki,
bütün kâinat Ona emirber nefer hükmündedir. Emr-i
2
o
¿ƒo
µ n
«n
a r
øo
c
’e karfl› kemal-i ink›yat ile serfüru eder. Bir ba-
har› halk etmek, bir çiçek kadar Ona ehven gelir. Bütün
hayvanat› icat etmek, bir sinek icad› kadar kudretine
abes:
bofl, lüzumsuz ve gayesiz
ifl.
âciz:
güçsüz, zay›f.
alâka:
kan p›ht›s›.
arz:
yeryüzü.
bahis:
konu.
beyhude:
boflu bofluna, bofl yere.
Cenab-› Hak:
do¤ru, gerçek, hak-
k›n tâ kendisi olan, fleref ve aza-
met sahibi yüce Allah.
ecza:
cüzler, parçalar.
ehemmiyet:
önemli.
ehven:
daha kolay.
emirber:
emir alt›nda, emre
uyan.
emr-i kün feyekûn:
“ol deyince
oluvermesi” emri.
evvelâ:
ilk önce.
halk:
yaratma.
haflir:
Allah’›n, ölüleri diriltip
mahflere ç›karmas›.
hayvanat:
hayvanlar.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak, manal›, faydal› ve
tam yerli yerinde olmas›.
hilkat:
yarat›l›fl.
hilkat-i insaniye:
insan›n yarat›l›-
fl›.
hükmünde:
gibi.
icat:
yoktan var etme.
idare:
yönetme, çekip çevirme.
ihsanat-› azîme:
büyük ihsanlar.
ihya:
diriltme.
inkâr:
reddetme, inanmama.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me, kan›tlama.
istib’at:
ak›ldan uzak görme.
kabir:
mezar.
kâinat:
evren, tüm varl›klar.
kemal-i ink›yat:
tam itaat, mü-
kemmel ve kusursuz boyun e¤-
me.
k›yas:
karfl›laflt›rma, benzetme.
kudret:
Allah’›n bütün varl›¤› çev-
releyen ezelî kuvveti.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
memat:
ölüm.
mesele:
konu.
misil:
benzer.
mudga:
et parças›.
muhtelif:
çeflit çeflit.
nazar:
bak›fl.
nefer:
er.
nefl’e-i uhra:
öldükten sonra ikin-
ci defa dirilme.
nefl’e-i ulâ:
ilk yarat›l›fl.
nefl’et:
ç›kma, meydana gelme.
netice:
sonuç.
nimet:
lütuf, ba¤›fl.
nutfe:
sperm, meni.
remzen:
iflaretle.
semavat:
gökler.
serfüru:
bafl e¤me.
suret:
biçim.
flecere:
a¤aç.
tarz:
biçim, suret.
terk:
b›rakma.
zan:
sanma.
Zat:
azamet ve ululuk sahibi
kifli, Allah.
1.
Odur ki, yem yeflil a¤açtan size atefl ç›kar›r. (Yâsin Suresi: 80.)
2.
“Ol!” der; oluverir. (Yâsin Suresi: 82.)
688 | SÖZLER
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ