Sözler - page 431

Elhâs›l
: Ey nefis! Bil ki, dünkü gün senin elinden ç›k-
t›; yar›n ise, senin elinde senet yok ki, ona maliksin. Öy-
le ise, hakikî ömrünü bulundu¤un gün bil. Lâakal, günün
bir saatini ihtiyat akçesi gibi, hakikî istikbal için teflkil olu-
nan bir sandukça-i uhreviye olan bir mescide veya bir
seccadeye at.
Hem bil ki, her yeni gün, sana, hem herkese bir yeni
âlemin kap›s›d›r. E¤er namaz k›lmazsan, senin o günkü
âlemin zulümatl› ve periflan bir hâlde gider. Senin aley-
hinde âlem-i misalde flahadet eder. Zira herkesin, her
günde, flu âlemden, bir mahsus âlemi var.
Hem o âlemin keyfiyeti o adam›n kalbine ve ameline
tâbidir. Nas›l ki âyinende görünen muhteflem bir saray,
âyinenin rengine bakar. Siyah ise, siyah görünür; k›rm›-
z› ise, k›rm›z› görünür. Hem, onun keyfiyetine bakar; o
âyine fliflesi düzgün ise saray› güzel gösterir, düzgün de-
¤il ise çirkin gösterir. En nazik fleyleri kaba gösterdi¤i
misillü, sen kalbinle, akl›nla, amelinle, gönlünle kendi
âleminin fleklini de¤ifltirirsin; ya aleyhinde, ya lehinde
flahadet ettirebilirsin. E¤er namaz› k›lsan, o namaz›n ile,
o âlemin Sâni-i Zülcelâl’ine müteveccih olsan, birden
sana bakan âlemin tenevvür eder. Âdeta, namaz›n, bir
elektrik lâmbas› ve namaza niyetin, onun dü¤mesine do-
kunmas› gibi o âlemin zulümat›n› da¤›t›r. Ve o hercü-
merc-i dünyeviyedeki karma kar›fl›k periflaniyet içindeki
tebeddülât ve harekât, hikmetli bir intizam ve manidar
bir kitabet-i kudret oldu¤unu gösterir,
SÖZLER | 431
Y
‹RM‹
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
lâakal:
en az›ndan.
leh:
ondan yana.
mahsus:
kifliye özel.
malik:
sahip.
manidar:
ince mânâl›.
mescit:
ibadet edilen yer, küçük
cami.
misillü:
benzeri.
muhteflem:
ihtiflaml›, görkemli.
müteveccih:
yönelerek.
namaz:
‹slâm›n befl flart›ndan bi-
ri.
nazik:
ince, zarif.
nefis:
kötülükleri emreden, ba-
¤›ms›z düflünen, bafl›na buyruk
duygu; kendisi, flahs›.
niyet:
namaz k›lmaya ve oruç
tutmaya karar verme ve bu iba-
detlere bafllamadan evvel bun-
larla ilgili dua okuma.
periflaniyet:
da¤›n›kl›k.
sandukça-i uhreviye:
ahiret
amellerini içine alan manevî san-
d›kç›k.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, her fleyi sanatla güzel ya-
ratan, Allah.
saray:
hükümdarlar›n veya dev-
let baflkanlar›n›n oturdu¤u büyük
yap›.
seccade:
üzerinde namaz k›l›nan
küçük namazl›k.
senet:
güvence, bilet.
flahadet:
flahitlik.
tâbi:
ba¤lanan.
tebeddülât:
de¤ifliklikler.
tenevvür:
nurlanmak, ayd›nlan-
mak.
teflkil:
flekillenip kurulan.
zira:
çünkü.
zulümat:
karanl›klar.
âdeta:
sanki.
âlem:
dünya, ömür dünyas›.
âlem-i misal:
görüntüler âle-
mi, dünyadaki ifllerin görün-
tülendi¤i ve gözlendi¤i, ruhla-
r›n bulundu¤u yer.
aleyh:
karfl›, z›t.
amel:
fiil, ifl.
âyine:
ayna.
elhâs›l:
netice, sonuç olarak.
hakikî:
gerçek.
harekât:
hareketler.
hercümerc-i
dünyeviye:
dünyadaki kar›fl›kl›klar.
hikmet:
‹lâhî gaye ve mak-
sat.
ihtiyat akçesi:
gelece¤i düflü-
nerek, zaman› gelince harca-
mak için tutulan para.
intizam:
düzgünlük.
istikbal:
gelecek.
keyfiyet:
nitelik, durum.
kitabet-i kudret:
kudret ka-
lemiyle yaz›lm›fl kitabet.
1...,421,422,423,424,425,426,427,428,429,430 432,433,434,435,436,437,438,439,440,441,...1482
Powered by FlippingBook