Elhâsl
: Ey nefis! Bil ki, dünkü gün senin elinden çk-
t; yarn ise, senin elinde senet yok ki, ona maliksin. Öy-
le ise, hakikî ömrünü bulundu¤un gün bil. Lâakal, günün
bir saatini ihtiyat akçesi gibi, hakikî istikbal için teflkil olu-
nan bir sandukça-i uhreviye olan bir mescide veya bir
seccadeye at.
Hem bil ki, her yeni gün, sana, hem herkese bir yeni
âlemin kapsdr. E¤er namaz klmazsan, senin o günkü
âlemin zulümatl ve periflan bir hâlde gider. Senin aley-
hinde âlem-i misalde flahadet eder. Zira herkesin, her
günde, flu âlemden, bir mahsus âlemi var.
Hem o âlemin keyfiyeti o adamn kalbine ve ameline
tâbidir. Nasl ki âyinende görünen muhteflem bir saray,
âyinenin rengine bakar. Siyah ise, siyah görünür; krm-
z ise, krmz görünür. Hem, onun keyfiyetine bakar; o
âyine fliflesi düzgün ise saray güzel gösterir, düzgün de-
¤il ise çirkin gösterir. En nazik fleyleri kaba gösterdi¤i
misillü, sen kalbinle, aklnla, amelinle, gönlünle kendi
âleminin fleklini de¤ifltirirsin; ya aleyhinde, ya lehinde
flahadet ettirebilirsin. E¤er namaz klsan, o namazn ile,
o âlemin Sâni-i Zülcelâline müteveccih olsan, birden
sana bakan âlemin tenevvür eder. Âdeta, namazn, bir
elektrik lâmbas ve namaza niyetin, onun dü¤mesine do-
kunmas gibi o âlemin zulümatn da¤tr. Ve o hercü-
merc-i dünyeviyedeki karma karflk periflaniyet içindeki
tebeddülât ve harekât, hikmetli bir intizam ve manidar
bir kitabet-i kudret oldu¤unu gösterir,
SÖZLER | 431
Y
RM
B
RNC
S
ÖZ
lâakal:
en azndan.
leh:
ondan yana.
mahsus:
kifliye özel.
malik:
sahip.
manidar:
ince mânâl.
mescit:
ibadet edilen yer, küçük
cami.
misillü:
benzeri.
muhteflem:
ihtiflaml, görkemli.
müteveccih:
yönelerek.
namaz:
slâmn befl flartndan bi-
ri.
nazik:
ince, zarif.
nefis:
kötülükleri emreden, ba-
¤msz düflünen, baflna buyruk
duygu; kendisi, flahs.
niyet:
namaz klmaya ve oruç
tutmaya karar verme ve bu iba-
detlere bafllamadan evvel bun-
larla ilgili dua okuma.
periflaniyet:
da¤nklk.
sandukça-i uhreviye:
ahiret
amellerini içine alan manevî san-
dkçk.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, her fleyi sanatla güzel ya-
ratan, Allah.
saray:
hükümdarlarn veya dev-
let baflkanlarnn oturdu¤u büyük
yap.
seccade:
üzerinde namaz klnan
küçük namazlk.
senet:
güvence, bilet.
flahadet:
flahitlik.
tâbi:
ba¤lanan.
tebeddülât:
de¤ifliklikler.
tenevvür:
nurlanmak, aydnlan-
mak.
teflkil:
flekillenip kurulan.
zira:
çünkü.
zulümat:
karanlklar.
âdeta:
sanki.
âlem:
dünya, ömür dünyas.
âlem-i misal:
görüntüler âle-
mi, dünyadaki ifllerin görün-
tülendi¤i ve gözlendi¤i, ruhla-
rn bulundu¤u yer.
aleyh:
karfl, zt.
amel:
fiil, ifl.
âyine:
ayna.
elhâsl:
netice, sonuç olarak.
hakikî:
gerçek.
harekât:
hareketler.
hercümerc-i
dünyeviye:
dünyadaki karflklklar.
hikmet:
lâhî gaye ve mak-
sat.
ihtiyat akçesi:
gelece¤i düflü-
nerek, zaman gelince harca-
mak için tutulan para.
intizam:
düzgünlük.
istikbal:
gelecek.
keyfiyet:
nitelik, durum.
kitabet-i kudret:
kudret ka-
lemiyle yazlmfl kitabet.