Acaba, bu misafirhane-i dünyada âciz ve fakir kalbine
kut ve gnâ ve elbette bir menzilin olan kabrinde gda ve
ziya ve her hâlde mahkemen olan mahflerde senet ve
berat ve ister istemez üstünden geçilecek Srat Köprü-
sünde nur ve burak olacak bir namaz, neticesiz midir?
Veyahut ücreti az mdr?
Bir adam sana yüz liralk bir hediye vaat etse, yüz gün
seni çalfltrr. Hulfülvaat edebilir. O adama itimat eder-
sin, fütursuz ifllersin. Acaba hulfülvaat, hakknda muhal
olan bir Zat, Cennet gibi bir ücreti ve saadet-i ebediye gi-
bi bir hediyeyi sana vaat etse, pek az bir zamanda, pek
güzel bir vazifede seni istihdam etse; sen hizmet etmez-
sen veya isteksiz, suhre gibi veya usançla, yarm yama-
lak hizmetinle Onu vaadinde ittiham ve hediyesini istih-
faf etsen, pek fliddetli bir tedibe ve dehfletli bir tazibe
müstahak olaca¤n düflünmüyor musun? Dünyada, hap-
sin korkusundan, en a¤r ifllerde fütursuz hizmet etti¤in
hâlde, Cehennem gibi bir haps-i ebedînin havf, en hafif
ve lâtif bir hizmet için sana gayret vermiyor mu?
BEfiNC KAZ
Ey dünyaperest nefsim! Acaba ibadetteki füturun ve
namazdaki kusurun, meflagil-i dünyeviyenin kesretinden
midir? Veyahut derd-i maifletin meflgalesiyle vakit bula-
mad¤ndan mdr? Acaba srf dünya için mi yaratlmfl-
sn ki, bütün vaktini ona sarf ediyorsun?
Sen istidat cihetiyle bütün hayvanatn fevkinde oldu-
¤unu ve hayat- dünyeviyenin levazmatn tedarikte, ikti-
dar cihetiyle, bir serçe kufluna yetiflemedi¤ini biliyorsun.
âciz:
güçsüz.
berat:
temize çkma, affedilmek.
burak:
Hz. Muhammedin (a.s.m.)
Miraçta bindi¤i binek.
cihet:
yön, bakmndan, sebep.
dehfletli:
korkutucu.
derd-i maiflet:
geçim sknts.
dünyaperest:
dünyaya taparcas-
na düflkünlük.
elbette:
her halde.
fakir:
zavall, bîçare.
fevkinde:
üstünde.
fütur:
gevfleklik, bkknlk, bkma.
gayret:
çalflma iste¤i.
gda:
insan besleyen fleyler.
gnâ:
bolluk.
haps-i ebedî:
sonsuza dek kal-
nacak hapis.
havf:
korku.
hayat- dünyeviye:
dünyaya ait
olan hayat.
hayvanat:
hayvanlar.
hizmet:
bir u¤urda bir iflin yapl-
mas için çalflma, çabalama.
hulfülvaat:
sözünden dönme.
ibadet:
Allaha karfl kulluk vazi-
fesini yapma.
ikaz:
uyar.
iktidar:
güç yetirme.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
istihdam:
bir hizmette kullanma.
istihfaf:
küçümseme, önem ver-
meme.
itimat:
güvenme.
ittiham:
suçlama, töhmet altnda
olma.
kabir:
mezar.
kesret:
çokluk.
kut:
yiyecek, rzk.
lâtif:
güzel, hofl.
levazmat:
lüzumlu maddeler.
mahkeme:
karar alnan, hüküm
yeri.
mahfler:
kyamette ölülerin dirilip
toplanacaklar yer.
menzil:
varlacak yer, ev.
meflagil-i dünyeviye:
dünyaya
ait u¤rafllar.
meflgale:
ifl, u¤rafl.
misafirhane-i dünya:
dünya mi-
safirhanesi, kona¤.
muhal:
imkânsz
müstahak:
hak eden.
namaz:
slâmn befl flartndan bi-
ri.
nefis:
insan her zaman kötülü¤e
sevk eden güç.
netice:
semere.
nur:
aydnlatc flk.
saadet-i ebediye:
sonsuz
mutluluk.
sarf:
harcama.
senet:
güvence, bilet.
srat:
slâm inancnda, Cehen-
nem üzerine çekilmifl oldu¤u-
na inanlan, kldan ince klç-
tan keskin gibi ifadelerle va-
sflandrlan köprü.
srf:
sadece.
suhre:
alaya alma, hafife al-
ma, maskaralk; alayc, mas-
kara.
tazip:
azap etmek, eziyet et-
mek.
tedarik:
sa¤lama, elde etme.
tedip:
terbiye.
vaat:
söz verme.
vazife:
yükümlülük.
zat:
kifli.
ziya:
flk, nur.
428 | SÖZLER
Y
RM
B
RNC
S
ÖZ