sarf etsen, o vakit bereketli nafaka-i dünyeviye ile bera-
ber, senin nafaka-i uhreviyene ve zâd- ahiretine ehem-
miyetli bir menba olan iki maden-i manevî bulursun:
Birinci maden
: Bütün ba¤ndaki
(HAfiYE)
yetifltirdi-
¤in, çiçekli olsun, meyveli olsun, her nebatn, her a¤acn
tesbihatndan, güzel bir niyet ile, bir hisse alyorsun.
kinci maden
: Hem, bu ba¤dan çkan mahsulâttan
kim yesehayvan olsun, insan olsun, inek olsun, sinek
olsun, müflteri olsun, hrsz olsunsana bir sadaka hük-
müne geçer; fakat o flart ile ki, sen, Rezzak- Hakikî na-
mna ve izni dairesinde tasarruf etsen ve Onun maln
Onun mahlûkatna veren bir tevziat memuru nazaryla
kendine baksan...
flte, bak, namaz terk eden ne kadar büyük bir hasa-
ret eder, ne kadar ehemmiyetli bir serveti kaybeder! Ve
saye pek büyük bir flevk veren ve amelde büyük bir kuv-
ve-i manevî temin eden o iki neticeden ve o iki maden-
den mahrum kalr, iflâs eder. Hatta, ihtiyarlandkça bah-
çecilikten usanr, fütur gelir. Neme lâzm, der. Ben
zaten dünyadan gidiyorum. Bu kadar zahmeti ne için
çekece¤im? diyecek, kendini tembelli¤e atacak. Fakat
evvelki adam der: Daha ziyade ibadetle beraber, say-i
helâle çalflaca¤m. Tâ, kabrime daha ziyade flk gönde-
rece¤im. Ahiretime daha ziyade zahire tedarik edece-
¤im.
ahiret:
öteki dünya.
amel:
ifl, fiil.
ba¤:
bahçe, gezinti yeri, seyran-
gâh.
bereket:
bolluk.
beyan:
anlatma.
ehemmiyet:
önem, de¤er, ky-
met.
evvel:
önce.
fütur:
bezginlik.
hasaret:
zarar.
hafliye:
dipnot, kenar yaz.
hisse:
pay.
hükmü:
de¤eri.
ibadet:
Allahn emrettiklerini ye-
rine getirme, kulluk.
iflâs:
tükenme
kabir:
mezar.
kuvve-i manevî:
manevî güç,
kuvvet.
maden:
esas, kaynak.
maden-i manevî:
manevî kay-
nak.
mahlûkat:
yaratlmfl canllar.
mahrum:
nasipsiz, yoksun.
mahsulât:
ürün, meyve.
makam:
durak.
memur:
görevli tayin olunmufl
kimse.
menba:
kaynak.
nafaka-i dünyevî:
dünyaya ait
geçim kayna¤.
nafaka-i uhreviye:
ahirete âit
gerekli sevaplar, kazançlar.
nam:
ad, isim.
namaz:
slâmn befl flartndan bi-
ri.
nazar:
düflünce, görüfl, niyet.
nebat:
bitki.
neme lâzm:
bir fleyi umursuma-
ma durumu,
netice:
sonuç.
niyet:
düflünce.
Rezzak- Hakikî:
gerçek rzk
verici, Allah.
sadaka:
Allah rzas için ihti-
yaç sahibi fakirlere yaplan
yardm.
sarf:
harcama.
say:
çalflma.
say-i helâl:
helâl kazanç.
servet:
zenginlik.
flevk:
coflkulu istek.
tasarruf:
idareli kullanma, tü-
ketme.
tedarik:
hazrlama.
temin:
sa¤lama.
tesbihat:
her fleyin hâliyle, di-
liyle Allah anmas, tesbih et-
mesi.
tevziat:
da¤tm, da¤tc.
vakit:
zaman.
zâd- ahiret:
ahiret az¤.
zahire:
azk, sevap.
zahmet:
sknt, meflakkat.
zat:
kifli, flahs.
ziyade:
fazla.
430 | SÖZLER
Y
RM
B
RNC
S
ÖZ
HAfiYE:
Bu makam bir ba¤da, bir zata bir derstir ki, bu tarz ile beyan
edilmifltir.