Sözler - page 430

sarf etsen, o vakit bereketli nafaka-i dünyeviye ile bera-
ber, senin nafaka-i uhreviyene ve zâd-› ahiretine ehem-
miyetli bir menba olan iki maden-i manevî bulursun:
•
Birinci maden
: Bütün ba¤›ndaki
(HAfi‹YE)
yetifltirdi-
¤in, çiçekli olsun, meyveli olsun, her nebat›n, her a¤ac›n
tesbihat›ndan, güzel bir niyet ile, bir hisse al›yorsun.
•
‹kinci maden
: Hem, bu ba¤dan ç›kan mahsulâttan
kim yese—hayvan olsun, insan olsun, inek olsun, sinek
olsun, müflteri olsun, h›rs›z olsun—sana bir sadaka hük-
müne geçer; fakat o flart ile ki, sen, Rezzak-› Hakikî na-
m›na ve izni dairesinde tasarruf etsen ve Onun mal›n›
Onun mahlûkat›na veren bir tevziat memuru nazar›yla
kendine baksan...
‹flte, bak, namaz› terk eden ne kadar büyük bir hasa-
ret eder, ne kadar ehemmiyetli bir serveti kaybeder! Ve
sa’ye pek büyük bir flevk veren ve amelde büyük bir kuv-
ve-i manevî temin eden o iki neticeden ve o iki maden-
den mahrum kal›r, iflâs eder. Hatta, ihtiyarland›kça bah-
çecilikten usan›r, fütur gelir. “Neme lâz›m,” der. “Ben
zaten dünyadan gidiyorum. Bu kadar zahmeti ne için
çekece¤im?” diyecek, kendini tembelli¤e atacak. Fakat
evvelki adam der: “Daha ziyade ibadetle beraber, sa’y-i
helâle çal›flaca¤›m. Tâ, kabrime daha ziyade ›fl›k gönde-
rece¤im. Ahiretime daha ziyade zahire tedarik edece-
¤im.”
ahiret:
öteki dünya.
amel:
ifl, fiil.
ba¤:
bahçe, gezinti yeri, seyran-
gâh.
bereket:
bolluk.
beyan:
anlatma.
ehemmiyet:
önem, de¤er, k›y-
met.
evvel:
önce.
fütur:
bezginlik.
hasaret:
zarar.
hafliye:
dipnot, kenar yaz›.
hisse:
pay.
hükmü:
de¤eri.
ibadet:
Allah’›n emrettiklerini ye-
rine getirme, kulluk.
iflâs:
tükenme
kabir:
mezar.
kuvve-i manevî:
manevî güç,
kuvvet.
maden:
esas, kaynak.
maden-i manevî:
manevî kay-
nak.
mahlûkat:
yarat›lm›fl canl›lar.
mahrum:
nasipsiz, yoksun.
mahsulât:
ürün, meyve.
makam:
durak.
memur:
görevli tayin olunmufl
kimse.
menba:
kaynak.
nafaka-i dünyevî:
dünyaya ait
geçim kayna¤›.
nafaka-i uhreviye:
ahirete âit
gerekli sevaplar, kazançlar.
nam:
ad, isim.
namaz:
‹slâm›n befl flart›ndan bi-
ri.
nazar:
düflünce, görüfl, niyet.
nebat:
bitki.
neme lâz›m:
bir fleyi umursuma-
ma durumu,
netice:
sonuç.
niyet:
düflünce.
Rezzak-› Hakikî:
gerçek r›z›k
verici, Allah.
sadaka:
Allah r›zas› için ihti-
yaç sahibi fakirlere yap›lan
yard›m.
sarf:
harcama.
sa’y:
çal›flma.
sa’y-i helâl:
helâl kazanç.
servet:
zenginlik.
flevk:
coflkulu istek.
tasarruf:
idareli kullanma, tü-
ketme.
tedarik:
haz›rlama.
temin:
sa¤lama.
tesbihat:
her fleyin hâliyle, di-
liyle Allah’› anmas›, tesbih et-
mesi.
tevziat:
da¤›t›m, da¤›t›c›.
vakit:
zaman.
zâd-› ahiret:
ahiret az›¤›.
zahire:
az›k, sevap.
zahmet:
s›k›nt›, meflakkat.
zat:
kifli, flah›s.
ziyade:
fazla.
430 | SÖZLER
Y
‹RM‹
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
HAfi‹YE:
Bu makam bir ba¤da, bir zata bir derstir ki, bu tarz ile beyan
edilmifltir.
1...,420,421,422,423,424,425,426,427,428,429 431,432,433,434,435,436,437,438,439,440,...1482
Powered by FlippingBook