BEfiNC VECH
Mesail-i imaniyede flüphe suretinde gelen vesvesedir.
Bîçare vesveseli adam, bazen tahayyülü, taakkul ile ilti-
bas eder. Yani, hayale gelen bir flüpheyi, akla girmifl bir
flüphe tevehhüm edip, itikadna halel gelmifl zanneder.
Hem, bazen tevehhüm etti¤i bir flüpheyi, imana zarar
veren bir flek zanneder. Hem, bazen tasavvur etti¤i bir
flüpheyi, tasdik-i aklîye girmifl bir flüphe zanneder. Hem,
bazen bir emr-i küfrîde tefekkürü, küfür zanneder; yani
dalâletin esbabn anlamak suretinde kuvve-i müfekkire-
nin cevelânn ve tetkikatn ve bîtarafâne muhakemesi-
ni, hilâf- iman zanneder. flte telkinat- fleytaniyenin ese-
ri olan flu zanlardan ürkerek, Eyvah, kalbim bozulmufl,
itikadma halel gelmifl der. O hâller, galiben ihtiyarsz ol-
du¤undan, cüz-i ihtiyarîsiyle slah edemedi¤inden yese
düfler. Bu yarann merhemi fludur ki:
Tahayyül-ü küfür, küfür olmad¤ gibi, tevehhüm-ü kü-
für dahi, küfür de¤ildir. Tasavvur-u dalâlet, dalâlet olma-
d¤ gibi, tefekkür-ü dalâlet dahi, dalâlet de¤ildir. Çünkü,
hem tahayyül, hem tevehhüm, hem tasavvur, hem tefek-
kür, tasdik-i aklîden ve izan- kalbîden ayrdrlar, baflka-
drlar. Onlar bir derece serbesttirler, cüz-i ihtiyariyeyi pek
dinlemiyorlar, teklif-i dinî altna çok giremiyorlar. Tasdik
ve izan, öyle de¤iller; bir mizana tâbidirler.
Hem, tahayyül, tevehhüm, tasavvur, tefekkür, nasl ki
tasdik ve izan de¤iller; öyle de, flüphe ve tereddüt sayl-
mazlar. Fakat, e¤er lüzumsuz tekrar ede ede müstakar
SÖZLER | 439
Y
RM
B
RNC
S
ÖZ
izan:
anlayfl, akl.
izan- kalbî:
kalbin anlayp kabul
etmesi.
kuvve-i müfekkire:
düflünme
gücü.
küfür:
Allah inkâr etme, inanç-
szlk.
lüzum:
gerekme.
merhem:
yaraya sürülen ilâç.
mesail-i imaniye:
imanî mesele-
ler.
mizan:
terazi, ölçü.
muhakeme:
akl yürütüp do¤ru
bir sonuç çkarma.
müstakar:
karar bulan, kararl.
suret:
biçim, görünüfl.
flek:
flüphe.
flüphe:
tereddüt, kuflku.
taakkul:
akletme; zihin yorarak
anlama, akl erdirme.
tâbi:
uyan, ba¤l olan.
tahayyül:
hayalde canlandrma.
tahayyül-ü küfür:
küfrü hayal
etme.
tasavvur:
bir fleyi zihinde flekil-
lendirme, düflünüp tasarlama.
tasavvur-u dalâlet:
dinsizli¤i dü-
flünme, aklndan geçirme.
tasdik:
do¤rulama.
tasdik-i aklî:
akln kabul etmesi,
onay.
tefekkür:
bir mesele hakknda
zihni faaliyet gösterme, düflün-
me.
tefekkür-ü dalâlet:
dinsizli¤in
sebeplerini anlamak için, zihni fa-
aliyetle düflünme ifli.
teklif-i dini:
dinin kifliye yükledi-
¤i görev.
telkinat- fleytaniye:
fleytann
telkinleri, fleytann fikir afllamala-
r.
tereddüt:
kararszlk, bir konuda
flüphede kalma.
tetkikat:
tetkikler, dikkatle arafl-
trmalar.
tevehhüm:
vehimlenme, gerçek-
te var olmayan var zannetmekle
ümitsizli¤e ve korkuya düflme.
tevehhüm-ü küfür:
küfre girdi¤i-
ni zannetme.
vecih:
yön.
vesvese:
kalbe gelen flüphe, ku-
runtu.
yeis:
ümitsizlik.
zan:
sanma.
bîçare:
çaresiz, zavall.
bîtarafâne:
tarafszca.
cevelân:
dolaflma, hareketli-
lik.
cüz-i ihtiyarî:
istedi¤ini seç-
me hakk, tercih hürriyeti.
dalâlet:
iman ve slâmiyetten
ayrlma, sapknlk.
derece:
kademe.
emr-i küfrî:
Allah inkâr em-
ri.
esbap:
nedenler, sebepler.
galiben:
ço¤u zaman, ço¤un-
lukla.
hâl:
durum, vaziyet.
halel:
bozukluk, eksiklik.
hayal:
asl esas olmadan zi-
hinde kurulan fley.
hilâf- iman:
imana zt.
slah:
düzeltme, iyilefltirme.
ihtiyar:
irade, istek.
iltibas:
karfltrma.
iman:
inanma, inanç.
itikat:
inanç, iman.