Hem,
m
?«/
dn
O r
øn
Y pD
?p
TÉs
ædG p
ôr
«n
¨r
dG p
?Én
ªp
àr
Mp
Ór
`p
d n
In
ôr
Ñp
Y n
’
yani, “
Bir
delilden nefl’et etmeyen bir ihtimalin hiç ehemmiyeti
yoktur
” olan kaide-i meflhure, hem usulüddin, hem usu-
lülf›kh›n kaide-i mukarreresindendir.
E¤er desen
: “Bu derece mü’minlere muz›r ve müz’iç
olan vesvese, ne hikmete binaen bize belâ olmufl?”
Elcevap
: ‹frata varmamak, hem galebe çalmamak
flart›yla, asl-› vesvese teyakkuza sebeptir, taharriye dâîdir,
ciddiyete vesiledir; lâkaytl›¤› atar, tehavünü defeder.
Onun için, Hakîm-i Mutlak, flu dâr-› imtihanda, flu mey-
dan-› müsabakada, bize bir kamç›-y› teflvik olarak, vesve-
seyi fleytan›n eline vermifl, beflerin bafl›na vuruyor. fiayet
ziyade incitse, Hakîm-i Rahîm’e flekva etmeli,
1
p
º«/
Ls
ôdG p
¿É n
£r
«°s
ûdG n
øp
e $Ép
Ho
Pƒo
Yn
G
demeli.
®
SÖZLER | 441
Y
‹RM‹
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
derece:
miktar, kadar.
din:
kaideleri Allah taraf›ndan be-
lirlenen ve peygamberler vas›ta-
s›yla insanlara tebli¤ edilen inanç
sistemi.
ehemmiyet:
önem.
elcevap:
cevap.
galebe:
üstün gelme.
Hakîm-i Mutlak:
sonsuz hikmet
sahibi ve her fleyi her hangi bir
kayda ve flarta ba¤l› olmaks›z›n
gayeli ve faydal› yaratan Allah.
Hakîm-i Rahîm:
her fleyi gaye ve
hikmetlerle yaratan, çok merha-
metli, Allah.
hikmet:
kâinattaki ve yarat›l›flta-
ki ‹lâhî gaye.
ifrat:
afl›r› gitme.
ihtimal:
olabilirlik.
kaide-i meflhure:
bilinen temel,
esas.
kaide-i mukarrere:
kesinleflmifl
kaide.
kamç›-y› teflvik:
teflvik kamç›s›.
lâkayt:
kay›ts›z, ilgisiz.
meydan-› müsabaka:
yar›flma
meydan›.
muz›r:
zararl›.
mü’min:
iman eden, inanan.
müz’iç:
rahats›z eden.
nefl’et:
meydana gelme.
rahmet:
Allah’›n kullar›n› esirge-
mesi, onlara ac›y›p ba¤›fllamas›.
flekva:
flikâyet, yak›nma.
taharri:
araflt›rma.
tehavün:
önemsememe, ald›r›fl
etmeme.
teyakkuz:
uyanma.
usulüddin:
itikada dair mesele-
lerden ‹slâmî esaslar çerçevesin-
de bahseden kelâm ilminin di¤er
ad›.
usulülf›k›h:
‹slâm hukukunu bir
sistem olarak iflleyen ilim dal›.
vesile:
sebep, vas›ta.
vesvese:
kalbe gelen as›ls›z kötü
ve sinsi düflünce kalbe gelen flüp-
he, kuruntu.
ziyade:
çok, fazla.
asl-› vesvese:
vesvesenin as-
l›.
belâ:
musibet, s›k›nt›.
befler:
insanl›k, âdemo¤lu.
binaen:
-den dolay›, ötürü.
ciddiyet:
ciddîlik.
dâî:
sebep, ça¤›ran.
dâr-› imtihan:
s›nanma, de-
nenme yeri.
def:
mâni olma, uzaklaflt›rma.
delil:
bir meseleyi ispata ya-
rayan fley, bürhan.
1.
Rahmetten kovulmufl fleytandan Allah’a s›¤›n›r›m. (
Buharî
, Bed’u’l-Halk: 11, Edep: 76.;
Müs-
lim
, Birr: 109;
Ebu Davud
, Salât: 18;
Tirmizî
, Mevakit: 65.)