ona hiç muttali olmadn. Senin namazn ve abdestin
hem sahihtir, hem hasendir. Mutezile der: Hakikatte ka-
bih ve fasittir. Lâkin senden kabul edilir. Çünkü cehlin
var, bilmedin ve özrün var. Öyle ise Ehl-i Sünnet mez-
hebine göre, zahir-i fleriata muvafk olarak iflledi¤in ame-
line, Acaba sahih olmufl mu? deyip, vesvese etme. Fa-
kat, Kabul olmufl mu? de; gururlanma, ucba girme.
kinci Merhem
: Dinde, hareç yoktur.
1
p
ĝj
u
ódG p
n
ên
ôn
M n
Madem dört mezhep haktr. Madem isti¤fara müncer
olan derk-i kusur ise gurura müncer olan hüsnüamelin
rüyetineböyle vesveseli adamamüreccahtr; yani
böyle vesveseli adam, amelini güzel görüp gurura düfl-
mektense, amelini kusurlu görse, isti¤far etse, daha ev-
lâdr.
Madem böyledir, sen vesveseyi at, fleytana de ki: fiu
hâl, bir hareçtir.
Hakikat-i hâle muttali olmak güçtür. Dindeki yüsre
münafidir.
2
p
ĝj
u
ódG p
n
ên
ôn
M n
@ l
ô°r
ùo
j o
ĝj
u
ódn
G
esasna muha-
liftir. Elbette, böyle amelim, bir mezheb-i hakka muvafk
gelir. O bana kâfidir. Hem, lâakal ben aczimi itiraf ede-
rek ibadeti lâyk- veçhile eda edemedi¤imden, isti¤far ve
tazarru ile merhamet-i lâhiyeye dehalet edip, kusurum
affolunmak, kusurlu amelim kabul olunmak için mütezel-
lilâne bir niyaza vesiledir.
acz:
zayflk, güçsüzlük.
amel:
bir insann dinî emirler ve
yasaklara göre yapt¤ ifl, hareket
fiil, ibadet ifli.
ayet:
Kurânn her bir cümlesi.
cehil:
cahillik, bilmezlik.
dehalet:
s¤nmak, yardm iste-
yifl.
derk-i kusur:
kusuru anlama.
eda:
yerine getirme.
Ehl-i Sünnet:
amel ve inançta Hz.
Peygamber ve Ashabna uyanlar.
evlâ:
daha uygun, daha iyi.
fasit:
bozuk, bozulmufl.
gurur:
kibir, büyüklük taslama,
kendini be¤enme.
hadis:
Hz. Peygamberin sözü.
hakikat:
gerçek.
hakikat-i hâl:
iflin asl.
hâl:
durum, vaziyet.
hareç:
zorlama, bask.
hasen:
güzel olma.
hüsnüamel:
güzel amel.
ibadet:
Allahn emrettiklerini ye-
rine getirme.
iktibas:
ksmen aktarlma.
isti¤far:
af dileme, manevî pifl-
manlk tevbe etme.
kabih:
kötü, çirkin olma.
kabul:
raz olma.
kâfi:
yeterli.
lâakal:
en azndan.
lâyk- vecih:
usulüne uygun du-
rum.
merhamet-i lâhiye:
Allahn
merhameti, ba¤fl.
merhem:
yaraya sürülen ilâç.
mezheb-i hak:
do¤ru kabul edil-
mifl mezhep, hak mezhep.
mezhep:
bir dinin baz noktalar-
da görüfl farklar bulunan kolla-
rndan her biri.
muhalif:
aykrlk gösteren, uy-
mayan.
Mutezile:
meseleleri srf aklla
izaha çalflan, aklî esaslara daya-
narak kul, fiilinin yaratcsdr de-
mekle kaderi inkâr yoluna giden
ve hak mezheplerden ayrlan
inanç, itikadî bir frka.
muttali:
bir iflten haberdar olma;
bir iflten haberi olan..
muvafk:
uygun, münasip.
münafi:
zt, ters.
müncer:
dayanmak, neticelenen.
müreccah:
tercih edilen.
mütezellilâne:
kendi hiçli¤ini, za-
yfl¤n gösterir bir flekilde.
namaz:
slâmn befl flartndan bi-
ri.
niyaz:
yalvarma, dua.
rüyet:
görülme.
sahih:
do¤ru, kusursuz.
tazarru:
yalvarma, Allaha
huflû içinde yalvarma.
ucub:
kendini be¤enme.
vesile:
arac, sebep.
vesvese:
kalbe gelen flüphe,
kuruntu.
yüsr:
kolaylk.
zahir-i fleriat:
slâm dininin
genel, bilinen kurallar.
1.
Dinde zorluk, sknt yoktur. (Ayet ve hadislerden iktibas edilen dinî bir kaide.)
2.
Din kolaylktr. (
Keflfül-Hafa
, c. 1., s. 414;
Kenzül-Ummal
, 3:33, 36, 47;
Buharî
, man: 29.)
Dinde zorluk, sknt yoktur.
438 | SÖZLER
Y
RM
B
RNC
S
ÖZ