Evet, flu fânî dünyada kemal-i süratle vaveylâ-i firak
koparan giden ekser mevcudatla alâkadar bir ruhun âb-
hayat ise, her fleye bedel bir Mabud-u Bâkînin, bir
Mahbub-u Sermedînin çeflme-i rahmetine, namaz ile te-
veccüh etmekle içilebilir.
Evet, ftraten ebediyeti isteyen ve ebed için halk olu-
nan ve ezelî ve ebedî bir Zatn âyinesi olan ve nihayetsiz
derecede nazik ve letafetli bulunan zîfluur bir srr- insa-
nî, zînur bir lâtife-i Rabbaniye, flu kasavetli, ezici ve skn-
tl, geçici ve zulümatl ve bo¤ucu olan ahval-i dünyeviye
içinde, elbette teneffüse pek çok muhtaçtr. Ve ancak
namazn penceresiyle nefes alabilir.
ÜÇÜNCÜ KAZ
Ey sabrsz nefsim! Acaba, geçmifl günlerdeki ibadet
külfetini ve namazn meflakkatini ve musibet zahmetini
bugün düflünüp muztarip olmak, hem gelecek günlerde-
ki ibadet vazifesini ve namaz hizmetini ve musibet elemi-
ni bugün tasavvur edip sabrszlk göstermek hiç kâr-
akl mdr?
fiu sabrszlkta misalin flöyle bir sersem kumandana
benzer ki: Düflmann sa¤ cenah kuvveti onun sa¤ndaki
kuvvetine iltihak etmifl ve ona taze bir kuvvet oldu¤u hâl-
de, o tutar, mühim bir kuvvetini sa¤ cenaha gönderir,
merkezi zayflafltrr. Hem, sol cenahta düflmann askeri
yok iken ve daha gelmeden büyük bir kuvvet gönderir.
Atefl et! emrini verir. Merkezi bütün bütün kuvvetten
düflürtür. Düflman ifli anlar, merkeze hücum eder, tarü-
mar eder.
âb- hayat:
hayat suyu.
ahval-i dünyeviye:
dünya hâlleri;
dünya meseleleri, gündelik ifller.
alâkadar:
iliflkili, ilgili.
âyine:
ayna.
bedel:
karfllk.
cenah:
taraf, kanat.
çeflme-i rahmet:
rahmet çeflme-
si.
ebed:
sonsuzluk.
ebedî:
sonu olmayan, sürekli.
ebediyet:
sonsuzluk.
ekser:
çokça, daha ziyade.
elem:
üzüntü, tasa.
ezelî:
ezel ile ilgili, bafllangçsz.
fânî:
ölümlü, geçici.
ftraten:
yaratlfltan.
halk:
yaratma.
hizmet:
görev.
hücum:
saldr; saldrma.
ibadet:
Allaha karfl kulluk vazi-
fesini yapma.
ikaz:
uyar.
iltihak:
karflma, katlma.
kâr- akl:
akl ifli, akl kâr.
kasavet:
kayg, sknt.
kemal-i sürat:
tam bir sürat.
kumandan:
komutan.
külfet:
zahmet, sknt.
lâtife-i Rabbaniye:
lâhî hakikat-
lerin hissedilmesine ve manevî
zevklerin alnmasna yarayan his,
duygu, lâhî marifetin parlak bir
aynas.
letafet:
lâtif, güzel.
Mabud-i Bâkî:
kendisine ibadet
edilen sonsuz, ölümsüz, daimî
varlk; Cenab- Hak.
Mahbub-u Sermedî:
varl¤ son-
suz ve ebediyyen sonsuz sevgiye
lâyk olan Allah.
meflakkat:
güçlük, zorluk.
mevcudat:
var olan her fley, ya-
ratlmfllar.
misal:
benzer.
musibet:
belâ, sknt.
muztarip:
sknts olan, ztrap
çeken.
mühim:
önemli.
namaz:
slâmn befl flartndan
biri.
nazik:
narin, zarif.
nefis:
her zaman kötülü¤e
sevk eden güç.
nihayetsiz:
sonsuz.
ruh:
insan ve hayvanlardaki
dirilik kayna¤, can
sersem:
akl zihni karflmfl.
srr- insanî:
ruh âlemi ile di-
yalo¤u olan, insana âit sr.
tarümar:
periflan etme, da-
¤tma.
tasavvur:
düflünme, göz önü-
ne getirme.
teneffüs:
nefes alma.
teveccüh:
yönelme
vaveylâ-i firak:
ayrlk ç¤lk-
lar.
vazife:
görev, ödev.
zat:
kifli.
zînur:
nurlu.
zîfluur:
akl, fluur sahibi.
zulümat:
karanlklar.
426 | SÖZLER
Y
RM
B
RNC
S
ÖZ