Sözler - page 422

E l c ev ap
: Din bir imtihand›r. Teklif-i ‹lâhî bir tecrübe-
dir. Tâ ervah-› âliye ile ervah-› safile müsabaka meyda-
n›nda birbirinden ayr›ls›n. Nas›l ki bir madene atefl veri-
liyor, tâ elmasla kömür, alt›nla toprak birbirinden ayr›l-
s›n. Öyle de, bu dâr-› imtihanda olan teklifat-› ‹lâhiye bir
iptilâd›r ve bir müsabakaya sevktir ki, istidad-› befler ma-
deninde olan cevahir-i âliye ile mevadd-› süfliye birbirin-
den tefrik edilsin.
Madem Kur’ân, bu dâr-› imtihanda bir tecrübe suretin-
de, bir müsabaka meydan›nda beflerin tekemmülü için
nazil olmufltur; elbette flu dünyevî ve herkese görünecek
umur-u gaybiye-i istikbaliyeye yaln›z iflaret edecek ve
hüccetini ispat edecek derecede akla kap› açacak. E¤er
sarahaten zikretse, s›rr-› teklif bozulur. Âdeta gökyüzün-
deki y›ld›zlarla vaz›han
1
*G s
’ p
G n
¬
n
d p
G n
=’
yazmak misillü bir be-
dahete girecek; o zaman, herkes ister istemez tasdik
edecek. Müsabaka olmaz; imtihan fevt olur. Kömür gibi
bir ruh ile elmas gibi bir ruh
(HAfi‹YE)
beraber kalacaklar.
E l hâ s › l
: Kur’ân-› Hakîm, hakîmdir; her fleye k›ymeti
nispetinde bir makam verir. ‹flte Kur’ân, bin üç yüz sene
evvel, istikbalin zulümat›nda müstetir ve gaybî olan se-
merat ve terakkiyat-› insaniyeyi görüyor; ve gördü¤ü-
müzden ve görece¤imizden daha güzel bir surette göste-
rir. Demek, Kur’ân öyle bir Zat›n kelâm›d›r ki, bütün za-
manlar› ve içindeki bütün eflyay› bir anda görüyor.
âdeta:
sanki.
bedahet:
aç›kl›k, aflikâr.
befler:
insanl›k, âdemo¤lu.
cevahir-i âliye:
yüksek, k›ymetli
cevherler.
dâr-› imtihan:
imtihan yeri.
dünyevî:
dünya ile ilgili.
Ebu Cehil:
Hazret-i Resul-i Ekrem
zaman›nda, mu’cizeleri ve çok
delilleri ve Peygamber Aleyhissa-
lâtü Vesselâm› gördü¤ü hâlde
iman etmeyen din düflman› puta
tapan gururlu bir müflrikin lâkab›-
d›r. Bedir Gazâs›nda öldürüldü.
elcevap:
cevap.
elhâs›l:
sonuç olarak, özetle.
ervah-› âliye:
yüce ruhlar.
ervah-› safile:
kötü ruhlar.
fevt:
kaybolma.
gaybî:
gaypla ilgili.
hakîm:
her fleyi bir maksatla uy-
gun ve hikmetli olan.
hafliye:
bir kitab›n sayfalar›n›n
kenar›na veya alt›na yaz›lan aç›k-
lay›c› yaz›, dipnot.
hüccet:
delil.
imtihan:
Allah’›n çeflitli flekillerde
kullar›n› denemesi.
imtihan:
Allah’›n kullar›n› dene-
mesi.
iptilâ:
imtihan.
istidad-› befler:
insan›n kabiliyeti.
istikbal:
gelecek.
kelâm:
söz, lâf›z.
Kur’ân:
Allah taraf›ndan vahiy
yoluyla Hz. Muhammed’e indiril-
mifl, semavî kitaplar›n sonuncu-
su.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
lain:
herkesin k›nad›¤›, lânetle-
nen.
makam:
mevki, yer.
mevadd-› süfliye:
alçak ve basit
maddeler.
misillü:
benzeri.
müsabaka:
yar›fl, yar›flma.
müsavi:
eflit, denk.
müstetir:
gizli.
nazil:
nüzul olma, inme.
nispet:
ölçü.
sarahaten:
aç›kça.
semerat:
semereler, meyve-
ler.
suret:
biçim, görünüfl.
s›rr-› teklif:
insanlar›n dünya-
ya gelip, Allah taraf›ndan va-
zifelendirilmeleri s›rr›.
tecrübe:
deneyim.
tefrik:
ay›rt etme, ayr› tutma.
tekemmül:
olgunlaflma, ke-
male do¤ru gitme.
teklifat-› ‹lâhiye:
Allah’›n
yükledi¤i vazifeler.
teklif-i ‹lâhî:
Allah’›n insanlar›
kullu¤a ve dinine daveti.
terakkiyat-› insaniye:
insan-
l›¤›n yükselifli ve ilerlemeleri.
umur-u gaybiye-i istikbali-
ye:
gelecekteki bilinmeyen
ifller.
vaz›han:
aç›kça.
zat:
azamet ve ululuk sahibi;
Allah.
zayi:
elden ç›kan.
zikir etmek:
bildirmek.
zulümat:
karanl›klar.
1.
Allah'tan baflka hiçbir ilâh yoktur. (Muhammed Suresi: 19.)
422 | SÖZLER
Y
‹RM‹NC‹
S
ÖZ
HAfi‹YE:
Ebu Cehil-i Lâin ile Ebu Bekir-i S›dd›k, müsavi görünecek;
s›rr-› teklif zayi olacak.
1...,412,413,414,415,416,417,418,419,420,421 423,424,425,426,427,428,429,430,431,432,...1482
Powered by FlippingBook