esma-i Rabbaniyeme çkasnz ve o esmann dürbünüyle,
kalbinizle Rabbinize bakasnz.
Bir Nükte-i Mühimme ve Bir Srr- Ehem
fiu âyet-i acibe, insann camiiyet-i istidad cihetiyle
mazhar oldu¤u bütün kemalât- ilmiye ve terakkiyat-
fenniye ve havarik- suniyeyi talim-i esma ünvanyla
ifade ve tabir etmekte flöyle lâtif bir remz-i ulvî var ki:
Her bir kemalin, her bir ilmin, her bir terakkiyatn, her
bir fennin bir hakikat-i âliyesi var ki, o hakikat, bir ism-i
lâhîye dayanyor. Pek çok perdeleri ve mütenevvi tecel-
liyat ve muhtelif daireleri bulunan o isme dayanmakla o
fen, o kemalât, o sanat, kemalini bulur, hakikat olur.
Yoksa, yarm yamalak bir surette naks bir gölgedir.
Meselâ, hendese bir fendir. Onun hakikati ve nokta-i
müntehas Cenab- Hakkn ism-i Adl ve Mukaddirine ye-
tiflip, hendese âyinesinde o ismin hakîmâne cilvelerini
haflmetiyle müflahede etmektir.
Meselâ, tp bir fendir, hem bir sanattr. Onun da niha-
yeti ve hakikati Hakîm-i Mutlakn fiâfi ismine dayanp,
eczahane-i kübras olan rûy-i zeminde Rahîmâne cilvele-
rini, edviyelerde görmekle, tp, kemalâtn bulur, hakikat
olur.
Meselâ, hakikat-i mevcudattan bahseden hikmetülefl-
ya, Cenab- Hakkn (celle celâlühü) ism-i Hakîminin te-
celliyat- kübrasn müdebbirâne, mürebbiyâne, eflyada,
menfaatlerinde ve maslahatlarnda görmekle ve o isme
SÖZLER | 415
Y
RMNC
S
ÖZ
met sahibi ve her fleyi gayeli ya-
ratan Allah.
haflmet:
ihtiflam, heybet.
havarik- suniye:
sanat harikala-
r.
hendese:
geometri.
hikmetüleflya:
fizik, kimya, bota-
nik gibi ilimler; uygulamal ilimler.
ism-i Adl:
Adl ismi.
ism-i Hakîm:
Cenab- Hakkn hik-
metle, faydalar takip ederek ifl
gören manasndaki ismi.
ism-i lâhîye:
Allahn bir ismi.
kemal:
olgunluk, yetkinlik, tam
ve eksiksiz olma.
kemalât:
faziletler, olgunluklar,
mükemmellikler.
kemalât- ilmiye:
ilimdeki ilerle-
me, yükselmeler.
lâtif:
hofl, güzel.
maslahat:
faydal, maksatl ifl.
mazhar:
nail olma, flereflenme.
menfaat:
fayda, gelir.
muhtelif:
türlü türlü.
Mukaddir:
takdir eden Allah.
müdebbirâne:
tedbirlice, her ifli
önceden ayarlayarak düflünmek.
mürebbiyâne:
terbiye edecek
flekilde, e¤iterek.
müflahede:
seyretme.
mütenevvi:
çeflit çeflit.
naks:
eksik.
nihayet:
son.
nokta-i münteha:
en son nokta.
nükte-i mühimme:
çok önemli
nokta, bölüm.
perde:
gerçe¤i görmeyi engelle-
yen fley.
rahîmâne:
flefkat ve merhametli
bir flekilde.
remz-i ulvî:
yüce iflaret.
rûy-i zemin:
yeryüzü.
suret:
biçim, görünüfl.
srr- ehem:
mühim, önemli sr.
fiâfi:
flifa veren Allah.
tabir etmek:
söz olarak kullan-
mak.
talim-i esma:
isimleri ö¤retmek.
tecelliyat:
tecelliler.
tecelliyat- kübra:
en büyük te-
celliler.
terakkiyat:
terakkiler, ilerleme-
ler, geliflmeler.
terakkiyat- fenniye:
fennî ilerle-
meler.
ayet-i acibe:
insana hayret
veren ayet.
âyine:
ayna.
camiiyet-i istidat:
kabiliyetin
çok fleylerle alâkal oluflu.
Cenab- Hak:
Hakkn tâ ken-
disi olan, fleref ve azamet sa-
hibi yüce Allah.
cihet:
yön.
eczahane-i kübra:
en büyük
eczahane.
edviye:
ilâçlar, devalar.
esma:
isimler.
esma-i Rabbaniye:
her fleyi
terbiye eden Allahn isimleri.
fen:
uygulamal ilimler.
hakikat:
gerçek.
hakikat-i âliye:
yüce haki-
katler.
hakikat-i mevcudat:
varlkla-
rn hakikati.
hakîmâne:
hikmetli bir flekil-
de.
Hakîm-i Mutlak:
sonsuz hik-