Sözler - page 415

esma-i Rabbaniyeme ç›kas›n›z ve o esman›n dürbünüyle,
kalbinizle Rabbinize bakas›n›z.
Bir Nükte-i Mühimme ve Bir S›rr-› Ehem
fiu âyet-i acibe, insan›n camiiyet-i istidad› cihetiyle
mazhar oldu¤u bütün kemalât-› ilmiye ve terakkiyat-›
fenniye ve havarik-› sun’iyeyi “talim-i esma” ünvan›yla
ifade ve tabir etmekte flöyle lâtif bir remz-i ulvî var ki:
Her bir kemalin, her bir ilmin, her bir terakkiyat›n, her
bir fennin bir hakikat-i âliyesi var ki, o hakikat, bir ism-i
‹lâhîye dayan›yor. Pek çok perdeleri ve mütenevvi tecel-
liyat› ve muhtelif daireleri bulunan o isme dayanmakla o
fen, o kemalât, o sanat, kemalini bulur, hakikat olur.
Yoksa, yar›m yamalak bir surette nak›s bir gölgedir.
Meselâ, hendese bir fendir. Onun hakikati ve nokta-i
müntehas› Cenab-› Hakk›n ism-i Adl ve Mukaddir’ine ye-
tiflip, hendese âyinesinde o ismin hakîmâne cilvelerini
haflmetiyle müflahede etmektir.
Meselâ, t›p bir fendir, hem bir sanatt›r. Onun da niha-
yeti ve hakikati Hakîm-i Mutlak’›n fiâfi ismine dayan›p,
eczahane-i kübras› olan rûy-i zeminde Rahîmâne cilvele-
rini, edviyelerde görmekle, t›p, kemalât›n› bulur, hakikat
olur.
Meselâ, hakikat-i mevcudattan bahseden hikmetülefl-
ya, Cenab-› Hakk›n (celle celâlühü) ism-i Hakîm’inin te-
celliyat-› kübras›n› müdebbirâne, mürebbiyâne, eflyada,
menfaatlerinde ve maslahatlar›nda görmekle ve o isme
SÖZLER | 415
Y
‹RM‹NC‹
S
ÖZ
met sahibi ve her fleyi gayeli ya-
ratan Allah.
haflmet:
ihtiflam, heybet.
havarik-› sun’iye:
sanat harikala-
r›.
hendese:
geometri.
hikmetüleflya:
fizik, kimya, bota-
nik gibi ilimler; uygulamal› ilimler.
ism-i Adl:
Adl ismi.
ism-i Hakîm:
Cenab-› Hakk›n hik-
metle, faydalar› takip ederek ifl
gören manas›ndaki ismi.
ism-i ‹lâhîye:
Allah’›n bir ismi.
kemal:
olgunluk, yetkinlik, tam
ve eksiksiz olma.
kemalât:
faziletler, olgunluklar,
mükemmellikler.
kemalât-› ilmiye:
ilimdeki ilerle-
me, yükselmeler.
lâtif:
hofl, güzel.
maslahat:
faydal›, maksatl› ifl.
mazhar:
nail olma, flereflenme.
menfaat:
fayda, gelir.
muhtelif:
türlü türlü.
Mukaddir:
takdir eden Allah.
müdebbirâne:
tedbirlice, her ifli
önceden ayarlayarak düflünmek.
mürebbiyâne:
terbiye edecek
flekilde, e¤iterek.
müflahede:
seyretme.
mütenevvi:
çeflit çeflit.
nak›s:
eksik.
nihayet:
son.
nokta-i münteha:
en son nokta.
nükte-i mühimme:
çok önemli
nokta, bölüm.
perde:
gerçe¤i görmeyi engelle-
yen fley.
rahîmâne:
flefkat ve merhametli
bir flekilde.
remz-i ulvî:
yüce iflaret.
rûy-i zemin:
yeryüzü.
suret:
biçim, görünüfl.
s›rr-› ehem:
mühim, önemli s›r.
fiâfi:
flifa veren Allah.
tabir etmek:
söz olarak kullan-
mak.
talim-i esma:
isimleri ö¤retmek.
tecelliyat:
tecelliler.
tecelliyat-› kübra:
en büyük te-
celliler.
terakkiyat:
terakkiler, ilerleme-
ler, geliflmeler.
terakkiyat-› fenniye:
fennî ilerle-
meler.
ayet-i acibe:
insana hayret
veren ayet.
âyine:
ayna.
camiiyet-i istidat:
kabiliyetin
çok fleylerle alâkal› oluflu.
Cenab-› Hak:
Hakk›n tâ ken-
disi olan, fleref ve azamet sa-
hibi yüce Allah.
cihet:
yön.
eczahane-i kübra:
en büyük
eczahane.
edviye:
ilâçlar, devalar.
esma:
isimler.
esma-i Rabbaniye:
her fleyi
terbiye eden Allah’›n isimleri.
fen:
uygulamal› ilimler.
hakikat:
gerçek.
hakikat-i âliye:
yüce haki-
katler.
hakikat-i mevcudat:
varl›kla-
r›n hakikati.
hakîmâne:
hikmetli bir flekil-
de.
Hakîm-i Mutlak:
sonsuz hik-
1...,405,406,407,408,409,410,411,412,413,414 416,417,418,419,420,421,422,423,424,425,...1482
Powered by FlippingBook