Sözler - page 408

‹flte, beflerin, sanat ve fennin imtizac›ndan süzülen,
maddî ve manevî fevkalâde hassasiyetinden tezahür
eden ispirtizma gibi celb-i ervah ve cinlerle muhabereyi,
flu ayet en nihayet hududunu çiziyor ve en faydal› suret-
lerini tayin ediyor ve ona yolu dahi aç›yor. Fakat, flimdi-
ki gibi, bazen kendine emvat nam›n› veren cinlere ve
fleytanlara ve ervah-› habiseye musahhar ve maskara
olup oyuncak olmak de¤il, belki t›ls›mat-› Kur’âniye ile
onlar› teshir etmektir, flerlerinden kurtulmakt›r.
Hem temessül-ü ervaha iflaret eden Hazret-i Süley-
man Aleyhisselâm›n ifritleri celp ve teshirine dair ayetler,
hem
1
Év
jp
ƒn
°S Gk
ôn
°ûn
H Én
¡n
d n
?s
ã`n
ªn
à`n
a Én
æn
Mho
Q Én
¡r
«n
d p
G BÉ n
æ r
?n
°Sr
Qn
Én
a
misillü baz›
ayetler, ruhanîlerin temessülüne iflaret etmekle beraber,
celb-i ervaha dahi iflaret ediyorlar. Fakat, iflaret olunan
celb-i ervah-› tayyibe ise, medenîlerin yapt›¤› gibi, heze-
liyat suretinde baz› oyuncaklara o pek ciddî ve ciddî bir
âlemde olan ruhlara hürmetsizlik edip, kendi yerine ve
oyuncaklara celp etmek de¤il, belki ciddî olarak ve ciddî
bir maksat için Muhyiddin-i Arabî gibi zatlar ki, istedi¤i
vakit ervah ile görüflen bir k›s›m ehl-i velâyet misillü, on-
lara müncelip olup münasebet peyda etmek ve onlar›n
yerine gidip âlemlerine bir derece takarrüp etmekle ru-
haniyetlerinden manevî istifade etmektir ki, ayetler ona
iflaret eder ve iflaret içinde bir teflviki ihsas ediyorlar ve
bu nevi sanat ve fünun-u hafiyenin en ileri hududunu çi-
ziyor ve en güzel suretini gösteriyorlar.
âlem:
dünya, cihan.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümlesi.
befler:
insanl›k.
Cebrail:
dört büyük melekten
olan vahiy mele¤i. Allah taraf›n-
dan peygamberlere vahiy götür-
mekle vazifeli melek.
celb-i ervah:
ruh ça¤›rma.
celb-i ervah-› tayyibe:
temiz
ruhlar›n ça¤r›lmas›.
celp:
çekme, kendine çekme, ça-
¤›rma.
ehl-i velâyet:
velî olanlar, Allah’›n
dostlu¤unu kazananlar.
emvat:
ölüler.
ervah:
ruhlar.
ervah-› habise:
kötü ruhlar.
fevkalâde:
ola¤anüstü.
fünun-u hafiye:
gizli ilimler.
hassasiyet:
hassasl›k, ihtimam.
hezeliyat:
ciddî olmayan sözler.
hudut:
s›n›r, s›n›rlar.
hürmet:
sayg›, ihtiram.
ifrit:
cin taifesinden çok zararl›,
kötü ve korkunç bir cins.
imtizaç:
uyuflma, birleflme.
ispirtizma:
ruhlarla baz› flartlar
alt›nda haberleflmenin mümkün
bulundu¤una inanan görüfl ve bu
maksatla yap›lan faaliyet.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma.
maksat:
var›lmak istenen nokta.
manevî:
manaya ait; maddî ol-
mayan.
maskara:
gülünç, soytar›.
medenî:
hayat tarz›, bilgi seviye-
si bak›m›ndan yüksek durumda
bulunan.
misillü:
benzeri, gibi, ayn›s›, ben-
zer gibi, efl kabîlinden.
muhabere:
haberleflme.
Muhyiddin-i Arabî:
Hicrî 560 y›-
l›nda do¤an büyük mutasavv›f,
âlim.
musahhar:
boyun e¤en, emir al-
t›na giren.
münasebet:
alâka, rab›ta.
müncelip:
celp edilen, çekilen.
peyda:
kurmak.
ruhanî:
gözle görülmeyen, cismi
olmayan, elle tutulamayan var-
l›klar.
ruhaniyet:
ruhanîlik.
suret:
biçim, görünüfl, tarz.
fler:
kötülük.
takarrüp:
yaklaflmak.
temessül:
bir surete girme,
cisimlenme.
temessül-i ervah:
ruhlar›n bir
yerde flekil ve özelliklerinin
aksetmesi.
teshir etme:
emri alt›na al-
ma, itaat ettirme..
tezahür:
ortaya ç›kma.
t›ls›mat-› Kur’âniye:
Kur’ân’-
›n fevkalâde kuvvetli ve tesir-
li dualar›.
zat:
kifli.
1.
Derken ona Cebrail’i gönderdik; o da aynen bir befler suretinde ona görünüverdi. (Meryem
Suresi: 17.)
408 | SÖZLER
Y
‹RM‹NC‹
S
ÖZ
1...,398,399,400,401,402,403,404,405,406,407 409,410,411,412,413,414,415,416,417,418,...1482
Powered by FlippingBook