Sözler - page 410

da¤lara da¤›lan azîm ordusuna bir anda “Allahü Ekber”
dedirir ve o koca da¤lar› konuflturur, velveleye getirir;
madem insan›n bir kumandan›, da¤lar› sekenelerinin li-
san›yla mecazî olarak konuflturur; elbette, Cenab-› Hak-
k›n haflmetli bir kumandan›, hakikî olarak konuflturur,
tesbihat yapt›r›r.
Bununla beraber, her cebelin bir flahs-› manevîsi bu-
lundu¤unu ve ona münasip birer tesbih ve birer ibadeti
oldu¤unu eski
Sözler
’de beyan etmifliz. Demek, her da¤,
insanlar›n lisan›yla, aks-i seda s›rr›yla tesbihat yapt›klar›
gibi, kendi elsine-i mahsusalar›yla dahi Hâl›k-› Zülcelâl’e
tesbihatlar› vard›r.
2
p
ôr
«` s
£dG n
?p
£r
æn
e Én
ær
ª u
?o
Y
1
@ k
In
Qƒo
°ûr
ën
e n
ôr
« s
£dGn
h
cümleleriyle, Hazret-i Davud ve Süleyman Aleyhimesse-
lâma kufllar enva›n›n lisanlar›n›, hem istidatlar›n›n dilleri-
ni, yani hangi ifle yarad›klar›n› onlara Cenab-› Hakk›n ih-
san etti¤ini flu cümleler gösteriyorlar.
Evet, madem hakikattir, madem rûy-i zemin bir sofra-i
Rahman’d›r, insan›n flerefine kurulmufltur; öyle ise, o sof-
radan istifade eden sair hayvanat ve tuyurun ço¤u insa-
na musahhar ve hizmetkâr olabilir. Nas›l ki, en küçükle-
rinden bal ar›s› ve ipek böce¤ini istihdam edip ilham-›
‹lâhî ile azîm bir istifade yolunu açarak ve güvercinleri
baz› ifllerde istihdam ederek ve papa¤an misillü kufllar›
konuflturarak, medeniyet-i befleriyenin mehasinine güzel
fleyleri ilâve etmifltir; öyle de, baflka kufl ve hayvanlar›n
istidat dili bilinirse, çok taifeleri var ki, kar›ndafllar› hay-
vanat-› ehliye gibi, birer mühim iflte istihdam edilebilirler.
aks-i seda:
ses yank›lanmas›.
Allahü Ekber:
Allah en büyük ve
en yücedir.
azîm:
büyük.
beyan:
anlatma, izah.
cebel:
da¤.
Cenab-› Hak:
Hakk›n tâ kendisi
olan, fleref ve azamet sahibi yüce
Allah.
elsine-i mahsusa:
özel diller.
enva:
türler.
hakikat:
gerçek.
hakikî:
gerçek, sahici.
Hâl›k-› Zülcelâl:
“celâl, azamet ve
kibriya sahibi yarat›c›” anlam›nda
Allah’›n bir s›fat›.
haflmet:
ihtiflam, heybetli.
hayvanat-› ehliye:
evcil hayvan-
lar.
ibadet:
Allah’a karfl› kulluk vazi-
fesini yapma.
ihsan:
ikram etme, lütuf.
ilham-› ‹lâhî:
Allah taraf›ndan
kalbe indirilen duygu.
istidat:
yetenek, kabiliyet.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma.
istihdam:
hizmete alma, hizmet
ettirme, hizmette kullanma, çal›fl-
t›rma.
kar›ndafl:
kardefl.
lisan:
dil.
mecazî:
gerçek anlam›n›n d›fl›n-
da.
medeniyet-i befleriye:
insanlar›n
ilim ve teknikte ilerlemesi.
mehasin:
güzellikler, iyilikler.
misillü:
benzeri.
musahhar:
boyun e¤en, emir al-
t›na giren.
münasip:
uygun.
rûy-i zemin:
yeryüzü.
sair:
di¤er, baflka.
sekene:
ikamet edenler, oturan-
lar.
sofra-i Rahman:
rahmet sahibi
olan Allah’›n ihsan etti¤i sofra,
sonsuz nimetler.
flahs-› manevî:
maddî olma-
yan, manevî kiflilik, flahsiyet.
taife:
bölük.
tesbih:
Cenab-› Hakk› flan›na
lây›k ifadelerle anma.
tesbihat:
Cenab-› Hakk›n bü-
tün noksan s›fatlardan uzak
ve bütün kemal s›fatlara sa-
hip oldu¤unu ifade eden söz-
ler.
tuyur:
kufllar.
velvele:
gürültü.
1.
Kufllar da onun etraf›nda toplan›rd›. (Sad Suresi: 19.)
2.
Bize kufllar›n dili ö¤retildi. (Neml Suresi: 16.)
410 | SÖZLER
Y
‹RM‹NC‹
S
ÖZ
1...,400,401,402,403,404,405,406,407,408,409 411,412,413,414,415,416,417,418,419,420,...1482
Powered by FlippingBook