Sözler - page 412

kula¤›na gelsin ve da¤, binler dilleriyle tesbihat yapan bir
acaibülmahlûkat mahiyetini göstersin ve ekser kufllar,
Hüdhüd-ü Süleymanî gibi birer munis arkadafl veya mu-
tî birer hizmetkâr suretini giysin. Hem seni e¤lendirsin,
hem müstait oldu¤un kemalâta da seni flevk ile sevk et-
sin, öteki lehviyat gibi, insaniyetin iktiza etti¤i makam-
dan seni düflürtmesin.
Hem meselâ, Hazret-i ‹brahim Aleyhisselâm›n bir
mu’cizesi hakk›nda olan
1
n
º«/
g '
ôr
Hp
G = '
¤n
Y Ék
en
Ón
°Sn
h Gk
O r
ôn
H /
ʃo
c o
QÉn
f Én
j Én
æ r
?o
b
ayetinde üç iflaret-i
lâtife var.
Birincisi
: Atefl dahi, sair esbab-› tabiiye gibi kendi
keyfiyle, tabiat›yla, körü körüne hareket etmiyor. Belki
emir taht›nda bir vazife yap›yor ki, Hazret-i ‹brahim’i
(aleyhisselâm) yakmad› ve ona, “Yakma!” emrediliyor.
‹kincisi
: Ateflin bir derecesi var ki, bürudetiyle ihrak
eder, yani ihrak gibi bir tesir yapar. Cenab-› Hak,
(HAfi‹YE)
Ék
en
Ón
°S
lâfz›yla, bürudete diyor ki: “Sen de hararet
gibi bürudetinle ihrak etme!” Demek, o mertebedeki
atefl, so¤uklu¤uyla, yand›r›r gibi tesir gösteriyor; hem
atefltir, hem berddir. Evet, hikmet-i tabiiyede, nâr-› bey-
za hâlinde ateflin bir derecesi var ki, harareti etraf›na
neflretmiyor ve etraf›ndaki harareti kendine celp etti¤i
acaibülmahlûkat:
yarat›lm›fllar›n
flafl›rt›c›, hayret verici hâlleri.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümlesi.
berd:
so¤ukluk.
bürudet:
so¤ukluk, so¤uk olma.
celp:
çekme.
Cenab-› Hak:
Hakk›n tâ kendisi
olan, fleref ve azamet sahibi yüce
Allah.
ekser:
ço¤u.
esbab-› tabiiye:
tabiî sebepler.
hararet:
s›cakl›k.
hafliye:
bir kitab›n sayfalar›n›n
kenar›na veya alt›na yaz›lan aç›k-
lay›c› yaz›, dipnot.
hikmet-i tabiiye:
fizik bilgisi.
Hüdhüd-i Süleymanî:
Hz. Süley-
man zaman›nda, Belk›s ile Süley-
man aras›nda haberleflmeye ve-
sile olan kuflun ismi.
ihrak:
yakma, yakmak.
iktiza:
gerektirme.
iflaret-i lâtife:
güzel ve hofl iflaret.
kemalât:
iyilikler, mükemmellik-
ler.
lâf›z:
söz.
lehviyat:
e¤lenceler, faydas›z ifl-
ler.
mahiyet:
hakikat, iç yüz.
makam:
mevki, konum.
mertebe:
derece.
mu’cize:
benzerini yapmaktan
insanlar›n âciz kald›¤› fley.
munis:
cana yak›n.
mutî:
itaat eden, boyun e¤en.
müstait:
kabiliyet sahibi olan.
nâr-› beyza:
akkor.
neflretmek:
yaymak.
sair:
di¤er, baflka.
selâmet:
salimlik, kurtulma.
suret:
biçim, flekil.
tesbihat:
Cenab-› Hakk›n bü-
tün noksan s›fatlardan uzak
ve bütün kemal s›fatlara sa-
hip oldu¤unu ifade eden söz-
ler.
tesir:
etki; iz b›rakma.
1.
Dedik: “Ey atefl, ‹brahim için serin ve selâmetli ol.” (Enbiya Suresi: 69.)
412 | SÖZLER
Y
‹RM‹NC‹
S
ÖZ
HAfi‹YE:
Bir tefsir diyor:
Ék
en
Ón
°S
demese idi, bürudetiyle ihrak edecekti.
1...,402,403,404,405,406,407,408,409,410,411 413,414,415,416,417,418,419,420,421,422,...1482
Powered by FlippingBook