Sözler - page 413

için, flu tarz bürudetle, etraf›ndaki su gibi mayi fleyleri in-
cimat ettirip, manen bürudetiyle ihrak eder. ‹flte zemhe-
rir, bürudetiyle ihrak eden bir s›n›f atefltir. Öyle ise, ate-
flin bütün derecat›na ve umum enva›na cami olan Ce-
hennem içinde, elbette zemheririn bulunmas› zarurîdir.
•
Üçüncüsü
: Cehennem ateflinin tesirini men edecek
ve emân verecek iman gibi bir madde-i maneviye, ‹slâ-
miyet gibi bir z›rh oldu¤u misillü, dünyevî ateflinin dahi
tesirini men edecek bir madde-i maddiye vard›r. Çünkü,
Cenab-› Hak, ism-i Hakîm iktizas›yla, bu dünya dârülhik-
met olmak hasebiyle, esbap perdesi alt›nda icraat yap›-
yor. Öyle ise, Hazret-i ‹brahim’in cismi gibi, gömle¤ini
de atefl yakmad›; ve atefle karfl› mukavemet hâletini ver-
mifltir. ‹brahim’i yakmad›¤› gibi, gömle¤ini de yakm›yor.
‹flte bu iflaretin remziyle, manen flu ayet diyor ki: “Ey
millet-i ‹brahim! ‹brahimvari olunuz; tâ maddî ve manevî
gömlekleriniz, en büyük düflman›n›z olan atefle hem bu-
rada, hem orada bir z›rh olsun. Ruhunuza iman› giydirip,
Cehennem atefline karfl› z›rh›n›z oldu¤u gibi; Cenab-›
Hakk›n zeminde sizin için saklad›¤› ve ihzar etti¤i baz›
maddeler var, onlar sizi ateflin flerrinden muhafaza eder.
Aray›n›z, ç›kar›n›z, giyiniz.”
‹flte, beflerin mühim terakkiyat›ndan ve keflfiyat›ndan-
d›r ki, bir maddeyi bulmufl. Atefl yakmayacak ve atefle
dayan›r bir gömlek giymifl. fiu ayet ise, ona mukabil bak
ne kadar ulvî, lâtif ve güzel ve ebede kadar y›rt›lmayacak
“
Hanîfen Müslîmen
” tezgâh›nda dokunacak bir hulleyi
gösteriyor.
SÖZLER | 413
Y
‹RM‹NC‹
S
ÖZ
hafliye:
bir kitab›n sayfalar›n›n
kenar›na veya alt›na yaz›lan aç›k-
lay›c› yaz›, dipnot.
hulle:
elbise.
‹brahimvari:
Hz. ‹brahim gibi.
icraat:
ifller.
ihrak:
yakma.
ihzar:
haz›rlama.
iktiza:
gerekme.
iman:
inanma, inanç.
incimat:
donma.
ism-i Hakîm:
Cenab-› Hakk›n hik-
metle, faydalar› takip ederek ifl
gören manas›ndaki ismi.
keflfiyat:
keflifler.
lâtif:
hofl, güzel.
madde-i maddiye:
maddî mad-
de.
madde-i maneviye:
manevî
madde.
maddî:
cismanî.
manen:
manevî olarak.
manevî:
manaya ait.
mayi:
ak›c›, s›v›.
men etmek:
mâni olma, yasakla-
mak.
millet-i ‹brahim:
‹brahim milleti.
misillü:
benzeri.
muhafaza:
koruma.
mukabil:
karfl›l›k.
mukavemet:
karfl› koyma, diren-
me.
mühim:
önemli.
remiz:
iflaretle anlatma.
fler:
fenal›k.
tefsir:
Kur’ân-› Kerîm’i aç›klamak
maksad›yla yaz›lan kitap.
terakkiyat:
terakkiler, ilerleme-
ler, geliflmeler.
tesir:
etki.
ulvî:
yüce.
umum:
bütün.
zarurî:
mecburî, zorunlu.
zemherir:
Cehennemde bulunan
ve so¤uklu¤u ile yakan bir atefl
zemin:
yeryüzü.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümle-
si.
befler:
insanl›k.
bürudet:
so¤ukluk, so¤uk ol-
ma.
cami:
toplayan, içine alan.
Cenab-› Hak:
Hakk›n tâ ken-
disi olan, fleref ve azamet sa-
hibi yüce Allah.
dârülhikmet:
ifllerin bir se-
bep ve hikmete ba¤l› olarak
görüldü¤ü yer olan dünya.
derecat:
dereceler.
dünyevî:
dünyaya ait.
ebed:
sonsuzluk.
emân verme:
eminlik, korku-
suzluk.
enva:
çeflitler.
esbap:
sebepler.
hâlet:
hâl.
hanîfen müslimen:
Müslim
ve hanîf olarak.
haseb:
dolay›.
1...,403,404,405,406,407,408,409,410,411,412 414,415,416,417,418,419,420,421,422,423,...1482
Powered by FlippingBook