Meselâ, çekirge afetinin istilâsna karfl, çekirgeyi yeme-
den mahveden s¤rck kufllarnn dili bilinse ve harekât
tanzim edilse, ne kadar faydal bir hizmette, ücretsiz ola-
rak istihdam edilebilir. flte kufllardan flu nevi istifade ve
teshiri ve telefon ve fonograf gibi camidat konuflturmak
ve tuyurdan istifade etmek; en münteha hududunu flu
ayet çiziyor, en uzak hedefini tayin ediyor, en haflmetli
suretine parmakla iflaret ediyor ve bir nevi teflvik eder.
flte, Cenab- Hak flu ayetlerin lisan- remziyle manen
diyor ki: Ey insanlar! Bana tam abd olan bir hemcinsi-
nize, onun nübüvvetinin ismetine ve saltanatnn tam
adaletine medar olmak için, mülkümdeki muazzam mah-
lûkat ona musahhar edip konuflturuyorum ve cünudum-
dan ve hayvanatmdan ço¤unu ona hizmetkâr veriyo-
rum. Öyle ise, her birinize de madem gök ve yer ve da¤-
lar, hamlinden çekindi¤i bir emanet-i kübray tevdi etmi-
flim, halife-i zemin olmak istidadn vermiflim; flu mahlû-
katn da dizginleri kimin elinde ise, ona ram olmanz lâ-
zmdr. Tâ Onun mülkündeki mahlûklar da size ram ola-
bilsin; ve onlarn dizginleri elinde olan Zatn namna el-
de edebilseniz ve istidatlarnza lâyk makama çksanz...
Madem hakikat böyledir. Manasz bir e¤lence hük-
münde olan fonograf ifllettirmek, güvercinlerle oyna-
mak, mektup postacl¤ yapmak, papa¤anlar konufltur-
maya bedel, en hofl, en yüksek, en ulvî bir e¤lence-i ma-
sumâneye çalfl ki, da¤lar sana Davudvari birer muazzam
fonograf olabilsin ve hava-i nesiminin dokunmasyla efl-
car ve nebatattan birer tel-i musiki gibi na¤amat- zikriye
SÖZLER | 411
Y
RMNC
S
ÖZ
ismet:
günahszlk, masumluk.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma.
istihdam:
çalfltrma.
istilâ:
yaylma.
lâyk:
liyakatli, uygun.
lisan- remiz:
iflaret dili.
mahlûk:
yaratk.
mahlûkat:
yaratklar.
makam:
durulacak yer, mevki.
mana:
anlam.
manen:
manevî olarak.
medar:
vesile.
muazzam:
çok büyük.
musahhar:
boyun e¤en, emir al-
tna giren.
mülk:
sahip olunan, üzerinde ta-
sarruf hakk bulunan fley.
münteha:
son yer, nihayet.
na¤amat- zikriye:
Allah zikir
na¤meleri.
nam:
ad.
nebatat:
bitkiler.
nevi:
çeflit, tür.
nübüvvet:
nebîlik, peygamberlik.
ram:
itaat eden, boyun e¤mifl.
saltanat:
sultanlk, hükümdarlk.
suret:
biçim, görünüfl.
tanzim:
düzenleme.
tel-i musiki:
düzenli, ahenkli ve
hofl ses çkaran tel.
teshir:
emri altna alma, boyun
e¤dirme.
teflvik:
flevklendirmek.
tevdi:
emanet olarak brakma.
tuyur:
kufllar.
ulvî:
yüksek, yüce.
zat:
azamet ve ululuk sahibi kifli;
Allah.
abd:
kul.
afet:
belâ.
ayet:
Kurânn her bir cümle-
si.
camidat:
canszlar.
Cenab- Hak:
Hakkn tâ ken-
disi olan, fleref ve azamet sa-
hibi yüce Allah.
cünud:
askerler.
Davudvari:
Hz. Davud gibi.
dizgin:
idare etme ve yönlen-
dirme için kullanlan kayfl.
e¤lence-i masumâne:
ma-
sumca, günahsz e¤lence.
emanet-i kübra:
en büyük
emanet.
eflcar:
a¤açlar.
fonograf:
ses cihaz.
hakikat:
gerçek.
halife-i zemin:
yerin halifesi.
haml:
yüklenme.
haflmet:
ihtiflam, heybet.
hava-i nesim:
temiz hava.
hemcins:
ayn cinsten olan.