gibi çok ayat- beyyinatla ins ve cinnin enzarn flu muci-
ze-i ebediyenin vücuh-u icazndan en zahir ve en parlak
veçhine çeviriyor. Bütün ins ve cinnin damarlarna do-
kunduruyor. Dostlarnn flevklerini, düflmanlarnn inad-
n tahrik edip, azîm bir teflvik ile, fliddetli bir tergip ile
dost ve düflmanlar, onu tanzire ve taklide, yani nazirini
yapmak ve kelâmn ona benzetmek için sevk ediyor;
hem öyle bir surette o mucizeyi nazargâh- enâma ko-
yuyor. Güya insann bu dünyaya geliflinden gaye-i yegâ-
nesi, o mucizeyi hedef ve düstur ittihaz edip, ona baka-
rak, netice-i hilkat-i insaniyeye bilerek yürümektir.
E l hâ s l
: Sair enbiya aleyhimüsselâmn mucizatlar,
birer havarik- sanata iflaret ediyor ve Hazret-i Âdem
Aleyhisselâmn mucizesi ise, esasat- sanat ile beraber,
ulûm ve fünunun, havarik ve kemalâtnn fihristesini bir
suret-i icmalîde iflaret ediyor ve teflvik ediyor.
Amma, mucize-i kübra-i Ahmediye (a.s.m.) olan
Kurân- Mucizülbeyan ise, talim-i esmann hakikatine
mufassalan mazhariyetini, hak ve hakikat olan ulûm ve
fünunun do¤ru hedeflerini ve dünyevî, uhrevî kemalât
ve saadat vazhan gösteriyor; hem pek çok azîm teflvi-
katla, befleri onlara sevk ediyor.
Hem öyle bir tarzda sevk eder, teflvik eder ki, o tarz
ile flöyle anlattryor: Ey insan! fiu kâinattan maksad-
âlâ, tezahür-ü rububiyete karfl, ubudiyet-i külliye-i insa-
niyedir; ve insann gaye-i aksâs, o ubudiyete ulûm ve ke-
malât ile yetiflmektir.
SÖZLER | 417
Y
RMNC
S
ÖZ
kelâm:
bir mana ifade den söz di-
zimi; cümleler veya cümlecikler.
kemalât:
kemaller, mükemmel-
likler.
Kurân:
Allah tarafndan vahiy
yoluyla Hz. Muhammede indiril-
mifl, semavî kitaplarn sonuncu-
su.
Kurân- Mucizülbeyan:
açkla-
malaryla akllar benzerini yap-
maktan âciz brakan Kurân.
maksad- âlâ:
büyük gaye.
mazhariyet:
görünme ve tezahür
yeri olma.
mucizat:
mucizeler.
mucize:
benzerini yapmaktan
insanlarn âciz kald¤ fley.
mucize-i ebediye:
sonsuz muci-
ze.
mucize-i kübra-i Ahmediye:
Peygamberimizin en büyük
mucizesi.
mufassalan:
tafsilâtl olarak, ay-
rntl biçimde.
nazargâh- enâm:
bütün yaratk-
larn bakt¤ yer.
nazir:
benzer.
netice-i hilkat-i insaniye:
insa-
nn yaratlflnn neticesi.
saadat:
saadetler, mutluluklar.
sair:
di¤er, baflka.
suret:
biçim, tarz.
suret-i icmalî:
ksa ve özlü bir
tarz.
flevk:
fliddetli arzu, aflr istek.
tahrik:
harekete geçirme; kflkrt-
ma.
talim-i esma:
isimleri ö¤retme.
tanzir:
nazire yapma, benzetme.
tergip:
isteklendirme.
teflvik:
flevklendirme, cesaret
verme.
teflvikat:
teflvikler.
tezahür-i rububiyet:
Cenab-
Hakkn terbiye edicili¤inin ortaya
çkmas, görünmesi.
ubudiyet:
kulluk.
ubudiyet-i külliye-i insaniye:
in-
sann büyük ve genifl kullu¤u.
uhrevî:
ahiret âlemiyle ilgili.
ulûm:
ilimler.
vazhan:
açk olarak, açkça.
vecih:
yön.
vücuh-i icaz:
icaz nevileri ve ve-
cihleri.
zahir:
açk, meydanda.
ayat- beyyinat:
apaçk ayet-
ler.
azîm:
büyük.
befler:
insanlk.
dünyevî:
dünya ile ilgili.
düstur:
kaide, kural.
elhâsl:
sonuç olarak, özetle.
enbiya:
nebîler, peygamber-
ler.
enzar:
bakfllar.
esasat- sanat:
sanatn esas-
lar.
fihrist:
içindekiler, katalog.
fünun:
fenler.
gaye-i aksâ:
en son gaye.
gaye-i yegâne:
tek gaye, asl
maksat.
hakikat:
gerçek.
havarik:
harikalar.
havarik- sanat:
sanat hari-
kalar.
Hazret-i Âdem:
ilk insan ve
ilk peygamber.
ins:
insan, befler.
ittihaz:
edinme.
kâinat:
bütün âlemler, varlk-
lar.