Sözler - page 417

gibi çok ayat-› beyyinatla ins ve cinnin enzar›n› flu mu’ci-
ze-i ebediyenin vücuh-u i’caz›ndan en zahir ve en parlak
veçhine çeviriyor. Bütün ins ve cinnin damarlar›na do-
kunduruyor. Dostlar›n›n flevklerini, düflmanlar›n›n inad›-
n› tahrik edip, azîm bir teflvik ile, fliddetli bir tergip ile
dost ve düflmanlar›, onu tanzire ve taklide, yani nazirini
yapmak ve kelâm›n› ona benzetmek için sevk ediyor;
hem öyle bir surette o mu’cizeyi nazargâh-› enâma ko-
yuyor. Güya insan›n bu dünyaya geliflinden gaye-i yegâ-
nesi, o mu’cizeyi hedef ve düstur ittihaz edip, ona baka-
rak, netice-i hilkat-i insaniyeye bilerek yürümektir.
E l hâ s › l
: Sair enbiya aleyhimüsselâm›n mu’cizatlar›,
birer havarik-› sanata iflaret ediyor ve Hazret-i Âdem
Aleyhisselâm›n mu’cizesi ise, esasat-› sanat ile beraber,
ulûm ve fünunun, havarik ve kemalât›n›n fihristesini bir
suret-i icmalîde iflaret ediyor ve teflvik ediyor.
Amma, mu’cize-i kübra-i Ahmediye (a.s.m.) olan
Kur’ân-› Mu’cizülbeyan ise, talim-i esman›n hakikatine
mufassalan mazhariyetini, hak ve hakikat olan ulûm ve
fünunun do¤ru hedeflerini ve dünyevî, uhrevî kemalât›
ve saadat› vaz›han gösteriyor; hem pek çok azîm teflvi-
katla, befleri onlara sevk ediyor.
Hem öyle bir tarzda sevk eder, teflvik eder ki, o tarz
ile flöyle anlatt›r›yor: “Ey insan! fiu kâinattan maksad-›
âlâ, tezahür-ü rububiyete karfl›, ubudiyet-i külliye-i insa-
niyedir; ve insan›n gaye-i aksâs›, o ubudiyete ulûm ve ke-
malât ile yetiflmektir.”
SÖZLER | 417
Y
‹RM‹NC‹
S
ÖZ
kelâm:
bir mana ifade den söz di-
zimi; cümleler veya cümlecikler.
kemalât:
kemaller, mükemmel-
likler.
Kur’ân:
Allah taraf›ndan vahiy
yoluyla Hz. Muhammed’e indiril-
mifl, semavî kitaplar›n sonuncu-
su.
Kur’ân-› Mu’cizülbeyan:
aç›kla-
malar›yla ak›llar› benzerini yap-
maktan âciz b›rakan Kur’ân.
maksad-› âlâ:
büyük gaye.
mazhariyet:
görünme ve tezahür
yeri olma.
mu’cizat:
mu’cizeler.
mu’cize:
benzerini yapmaktan
insanlar›n âciz kald›¤› fley.
mu’cize-i ebediye:
sonsuz mu’ci-
ze.
mu’cize-i kübra-i Ahmediye:
Peygamberimizin en büyük
mu’cizesi.
mufassalan:
tafsilâtl› olarak, ay-
r›nt›l› biçimde.
nazargâh-› enâm:
bütün yarat›k-
lar›n bakt›¤› yer.
nazir:
benzer.
netice-i hilkat-i insaniye:
insa-
n›n yarat›l›fl›n›n neticesi.
saadat:
saadetler, mutluluklar.
sair:
di¤er, baflka.
suret:
biçim, tarz.
suret-i icmalî:
k›sa ve özlü bir
tarz.
flevk:
fliddetli arzu, afl›r› istek.
tahrik:
harekete geçirme; k›flk›rt-
ma.
talim-i esma:
isimleri ö¤retme.
tanzir:
nazire yapma, benzetme.
tergip:
isteklendirme.
teflvik:
flevklendirme, cesaret
verme.
teflvikat:
teflvikler.
tezahür-i rububiyet:
Cenab-›
Hakk›n terbiye edicili¤inin ortaya
ç›kmas›, görünmesi.
ubudiyet:
kulluk.
ubudiyet-i külliye-i insaniye:
in-
san›n büyük ve genifl kullu¤u.
uhrevî:
ahiret âlemiyle ilgili.
ulûm:
ilimler.
vaz›han:
aç›k olarak, aç›kça.
vecih:
yön.
vücuh-i i’caz:
i’caz nevileri ve ve-
cihleri.
zahir:
aç›k, meydanda.
ayat-› beyyinat:
apaç›k ayet-
ler.
azîm:
büyük.
befler:
insanl›k.
dünyevî:
dünya ile ilgili.
düstur:
kaide, kural.
elhâs›l:
sonuç olarak, özetle.
enbiya:
nebîler, peygamber-
ler.
enzar:
bak›fllar.
esasat-› sanat:
sanat›n esas-
lar›.
fihrist:
içindekiler, katalog.
fünun:
fenler.
gaye-i aksâ:
en son gaye.
gaye-i yegâne:
tek gaye, as›l
maksat.
hakikat:
gerçek.
havarik:
harikalar.
havarik-› sanat:
sanat hari-
kalar›.
Hazret-i Âdem:
ilk insan ve
ilk peygamber.
ins:
insan, befler.
ittihaz:
edinme.
kâinat:
bütün âlemler, varl›k-
lar.
1...,407,408,409,410,411,412,413,414,415,416 418,419,420,421,422,423,424,425,426,427,...1482
Powered by FlippingBook