Hem öyle bir surette ifade ediyor ki, o ifade ile flöyle
iflaret eder ki: Elbette nev-i befler, ahir vakitte ulûm ve
fünuna dökülecektir. Bütün kuvvetini ilimden alacaktr.
Hüküm ve kuvvet ise, ilmin eline geçecektir.
Hem, o Kurân- Mucizülbeyan, cezalet ve belâgat-i
Kurâniyeyi mükerreren ileri sürdü¤ünden, remzen an-
lattryor ki: Ulûm ve fünunun en parla¤ olan belâgat
ve cezalet, bütün envayla ahir zamanda en mergup bir
suret alacaktr. Hatta, insanlar kendi fikirlerini birbirleri-
ne kabul ettirmek ve hükümlerini birbirine icra ettirmek
için, en keskin silâhn cezalet-i beyandan ve en mukave-
metsûz kuvvetini, belâgat-i edadan alacaktr.
E l hâ s l
, Kurânn ekser ayetleri, her biri birer hazi-
ne-i kemalâtn anahtar ve birer define-i ilmin miftahdr.
E¤er istersen Kurânn semavatna ve ayatnn nücumla-
rna yetiflesin; geçmifl olan yirmi adet Sözleri, yirmi ba-
samakl
(HAfiYE)
bir merdiven yaparak çk. Onunla gör ki,
Kurân ne kadar parlak bir günefltir. Hakaik- lâhiyeye
ve hakaik- mümkinat üstüne nasl safî bir nur serpiyor
ve parlak bir ziya neflrediyor, bak.
Netice
: Madem enbiyaya dair olan ayetler, flimdiki te-
rakkiyat- befleriyenin harikalarna birer nevi iflaretle be-
raber, daha ilerideki hududunu çiziyor gibi bir tarz- ifa-
desi var; ve madem her bir ayetin müteaddit manalara
delâleti muhakkaktr, belki müttefekunaleyhtir; ve
ahir vakit:
son vakit.
ahir zaman:
dünya hayatnn k-
yamete yakn son devresi.
ayat:
ayetler.
ayet:
Kurânn her bir cümlesi.
belâgat:
sözün düzgün, kusursuz,
yerinde ve hâlin ve makamn ica-
bna göre söylenmesi.
belâgat-i Kurâniye:
Kurânn
kendine has olan belâgati.
belâgat- eda:
belâgatli.
cezalet:
güzel anlatm.
cezalet-i beyan:
anlatmn güzel-
li¤i.
dair:
alâkal, ilgili.
define-i ilim:
ilim definesi.
delâlet:
delil olma.
ekser:
ço¤u.
elhâsl:
sonuç olarak, özetle.
enbiya:
nebîler, peygamberler.
enva:
çeflitler, neviler.
fünun:
fenler.
hakaik-i mümkinat:
var veya
yok olmalar Allahn tercihine
muhtaç olan varlklarn hakikatle-
ri.
hakaik- lâhiye:
lâhî gerçekler.
hafliye:
bir kitabn sayfalarnn
kenarna veya altna yazlan açk-
layc yaz, dipnot.
hazine-i kemalât:
olgunluklar,
mükemmellikler hazinesi.
hudut:
snrlar.
hüküm:
karar.
icra:
verilen bir hükmü yerine ge-
tirme.
Kurân:
Allah tarafndan vahiy
yoluyla Hz. Muhammede indiril-
mifl, semavî kitaplarn sonuncu-
su.
Kurân- Mucizülbeyan:
açkla-
malaryla akllar benzerini yap-
maktan âciz brakan Kurân
mana:
anlam.
mergup:
be¤enilen, ra¤bet edi-
len.
miftah:
anahtar.
muhakkak:
kesinlik kazan-
mfl.
mukavemetsûz:
dayanmay
tesirsiz hâle koyan.
mükerreren:
tekrar olarak.
müteaddit:
birçok, çeflitli.
müttefekunaleyh:
üzerinde
birleflilen mesele.
neflretmek:
yayma.
nev-i befler:
insanlk, bütün
insanlar.
nevi:
çeflit.
nur:
ziya, flk.
nücum:
yldzlar.
remzen:
iflaretle.
safî:
saf olan, temiz.
semavat:
dereceler.
suret:
biçim, görünüfl, tarz.
tarz- ifade:
ifade tarz, anla-
tfl flekli.
terakkiyat- befleriye:
insana
ait yükselifller, ilerlemeler.
ulûm:
ilimler.
ziya:
flk.
418 | SÖZLER
Y
RMNC
S
ÖZ
HAfiYE:
Belki otuz üç adet Sözleri, otuz üç adet Mektuplar, otuz bir
Lemalar, on üç fiualar, yüz yirmi basamakl bir merdivendir.