Sözler - page 397

etmesi; Güneflin ziyas›, Günefli gösterdi¤i gibi, o Fât›r-›
Zülcelâl’i gösterdi¤i hâlde, nas›l Onun o nur-u marifetine
karfl› kör olup görmüyorsunuz?
‹flte flu üç hakikate nas›l bir belâgat giydirilmifl gör. Ve
belâgat-i irfladiyeye dikkat et. Acaba hangi kasavet ve
kat›l›k vard›r ki, böyle hararetli flu belâgat-i irflada karfl›
dayanabilsin; ezilmesin?
‹flte bafltan buraya kadar anlad›nsa, Kur’ân-› Hakîm’in
irfladî bir lem’a-i i’caz›n› gör, Allah’a flükret!
1
o
º«/
µ n
`?r
G o
º«/
?n
©r
dG n
âr
fn
G n
?s
fp
G B É '
æn
àr
ª s
?n
Y Én
e
s
’p
G B É '
æ n
d n
º r
?p
Y '
’ n
?n
fÉn
ër
Ñ
°o
S
n
Ú/
e'
G =/
¬p
àn
e r
óp
îp
d Én
ær
? u
an
hn
h ?'
Vr
ôn
Jn
h t
Öp
ëo
J
Én
ªn
c p
¿'
G r
ôo
? r
dG n
QGn
ô r
°Sn
G Én
æ r
ªu
¡n
a -n
G
@ n
Ú/
ªp
MG s
ôdG n
ºn
Mr
Qn
G BÉ n
j n
?p
àn
ªr
Mn
ôp
H
/
¬p
d'
G '
=
¤ n
Yn
h o
º«`/
µ
n
?r
G o
¿
n
G r
ôo
? r
dG p
¬ r
« n
?n
Y n
?p
õr
fo
G r
øn
e
n
=
¤n
Y r
º u
?n
°Sn
h u
?n
°U s
ºo
¡
s
?dn
G
2
@ n
Ú/
©n
ªr
Ln
G = /
¬p
Ñ r
ën
°Un
h
®
SÖZLER | 397
Y
‹RM‹NC‹
S
ÖZ
belâgat-i irfladiye:
do¤ru yola
sevk eden, Allah’a yak›nl›k yolu-
nu gösteren belâgat.
belâgat-› irflat:
do¤ru yola sevk
eden belâgat.
emr-i ‹lâhî:
Allah’›n emri.
Hakîm-i Rahîm:
her fleyi gaye ve
hikmetlerle yaratan, çok çok
merhametli, Allah.
hararet:
coflkunluk, heyecanl›l›k.
hikmet:
kâinattaki ve yarat›l›flta-
ki ‹lâhî gaye.
hilkat-i arz:
yerin yarat›l›fl›.
incimat:
donma.
irfladî:
do¤ru yolu göstermekle il-
gili.
izn-i ‹lâhî:
Allah’›n izni.
kasavet:
sertlik, kat›l›k.
Kur’ân:
Allah taraf›ndan vahiy
yoluyla Hz. Muhammed’e indiril-
mifl, semavî kitaplar›n sonuncu-
su.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
lâf›z:
kelime.
lem’a-i i’caz:
mu’cizelik par›lt›s›.
makar:
mesken.
Mecmuatü’l-Ahzab:
fieyh Ah-
med Ziyaeddin Gümüflhanevî’nin
üç ciltlik dua kitab›.
merhamet:
flefkat göstermek.
muhakkak:
flüphesiz.
muvaffak:
Allah’›n yard›m›na na-
il olmufl kifli.
rahmet:
merhamet etme, flefkat
gösterme.
salât:
Hz. Muhammed’e, ashab›-
na, ailesine Allah’›n rahmet ve
ma¤firetini, meleklerin isti¤far›n›
ve mü’minlerin dualar›n› dileme.
tenzih:
Allah’› flan›na lây›k olma-
yan fleylerden, her türlü eksik ve
noksandan uzak ve yüce tutma.
zevilhayat:
canl›, hayat sahipleri.
ziya:
›fl›k.
nur-u marifet:
Allah’› bilmenin
sebep oldu¤u ayd›nl›k.
âmin:
“Yâ Rabbi! Öyle olsun,
kabul eyle!” anlam›nda du-
an›n sonunda söylenir.
Bakara Suresi:
Kur’ân’›n 2.
suresi.
belâgat:
sözün düzgün, ku-
sursuz, yerinde ve hâlin ve
makam›n icab›na göre söy-
lenmesi.
1.
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize ö¤retti¤inden baflka hiçbir bilgimiz yok-
tur. Muhakkak ki Sen her fleyi hakk›yla bilir, her ifli hikmetle yapars›n. (Bakara Suresi: 32.)
2.
Allah’›m! Sevdi¤in ve raz› oldu¤un flekilde Kur’ân’›n s›rlar›n› anlamay› nasip eyle. Ona hiz-
met etmeye bizi muvaffak k›l. Âmin. Bunu rahmetinle yap ey merhamet edenlerin en mer-
hametlisi! Allah’›m! Kur’ân-› Hakîm’in indi¤i zat›n kendisine, bütün Âl ve Ashab›na salât ve se-
lâm eyle.
Su gibi bir madde, emr-i ‹lâhî ile incimat eder, tafl olur. Tafl, izn-i ‹lâhî
ile toprak olur. Tesbihteki “arz” lâfz›, toprak demektir. Demek o su çok
yumuflakt›r, üstünde durulmaz. Tafl çok serttir, ondan istifade edilmez.
Onun için, Hakîm-i Rahîm topra¤› tafl üstünde serer, zevilhayata makar
eder.
1...,387,388,389,390,391,392,393,394,395,396 398,399,400,401,402,403,404,405,406,407,...1482
Powered by FlippingBook