tafllarda mukavemet görmeyerek cereyan ediyor. Hem
havada nebatat ve a¤açlarn dallarnn sühuletle suret-i
intiflar gibi o derece sühuletle köklerin nazik damarlar,
yer altndaki tafllarda mümanaat görmeyerek evamir-i
lâhî ile muntazaman intiflar etti¤ini Kurân iflaret ediyor
ve genifl bir hakikati, flu ayetle ders veriyor ve o ders ile,
o kasavetli kalplere bu manay veriyor ve remzen diyor:
Ey benîisrail ve ey benîâdem! Zaaf ve acziniz içinde
nasl bir kalp taflyorsunuz ki, öyle bir Zatn evamirine
karfl o kalp, kasavetle mukavemet ediyor. Hâlbuki, o ko-
ca sert tafllarn tabaka-i muazzamas, o Zatn evamiri
önünde kemal-i inkyatla karanlkta nazik vazifelerini
mükemmel ifa ediyorlar. taatsizlik göstermiyorlar. Belki
o tafllar, toprak üstünde bulunan bütün zevilhayata, âb-
hayatla beraber sair medar- hayatlarna öyle bir hazine-
darlk ediyor ve öyle bir adaletle taksimata vesiledir ve
öyle bir hikmetle tevziata vasta oluyor ki, Hakîm-i Zül-
celâlin dest-i kudretinde, bal mumu gibi ve belki hava gi-
bi yumuflaktr, mukavemetsizdir ve azamet-i kudretine
karfl secdededir. Zira toprak üstünde müflahede etti¤i-
miz flu masnuat- muntazama ve flu hikmetli ve inayetli
tasarrufat- lâhiye misillü, zemin altnda aynen cereyan
ediyor. Belki hikmeten daha acip ve intizamca daha ga-
rip bir surette hikmet ve inayet-i lâhiye tecelli ediyor.
Baknz! En sert ve hissiz o koca tafllar, nasl bal mumu
âb- hayat:
hayat suyu.
adalet:
her hak sahibine hakknn
tam ve eksiksiz verilmesi.
azamet-i kudret:
kudretin bü-
yüklü¤ü.
benîâdem:
Âdemo¤ullar.
benîisrail:
srailo¤ullar.
cevelân:
dolaflma.
dâye:
dad.
delâil-i vahdaniyet:
birlik delille-
ri.
dest-i kudret:
kudret eli, yapabil-
me gücü.
deveran- dem:
kan dolaflm.
enhar:
nehirler.
evamir:
emirler, buyruklar.
evamir-i lâhî:
Allahn emirleri.
Fâtr- Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi ve benzeri olmayan fleyle-
ri yaratan Allah.
Hakîm-i Zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük sahibi ve her fleyi hikmetle
yaratan Allah.
hafliye:
dipnot.
hikmet:
kâinattaki ve yaratlflta-
ki lâhî gaye.
ifa:
yerine getirme.
inayet:
yardm, ihsan.
inayet-i lâhiye:
Allahn yardm.
intiflar:
yaylma.
intizam:
düzgünlük, tertipli olma.
itaat:
uyma, yerine getirme.
kasavet:
keder, kayg.
kemal-i inkyat:
mükemmel ve
kusursuz boyun e¤me.
kudret-i lâhiye:
Allahn kudreti,
Allahn kudretiyle yapt¤ ifller, fi-
iller, tasarruflar.
kudret-i Rabbaniye:
her fleyi ter-
biye eden Allahn sonsuz kudret
ve kuvveti.
masnuat- muntazam:
intizaml
ve sanatl olan varlklar.
medar- hayat:
hayat sebebi.
misillü:
benzeri.
muhteflem:
ihtiflaml, görkemli.
mukavemet:
dayanma, direnme,
karfl koyma.
muntazaman:
düzenli olarak ola-
rak.
mümanaat:
engel olma.
müflahede:
gözle görme.
nebatat:
bitkiler.
remzen:
iflaret ederek.
sair:
di¤er, baflka.
seyyar:
hareket eden.
suret:
biçim, görünüfl.
suret-i intiflar:
yaylma flekli.
sühulet:
kolaylk.
tabaka-i muazzama:
aza-
metli tabaka.
taksimat:
taksimler, bölüfl-
türmeler.
tasarrufat- lâhiye:
Allahn
kudretiyle yapt¤ ifller.
tavzif:
görevlendirme.
tevziat:
da¤tmalar.
uyun:
pnarlar, su gözenekle-
ri.
vasta:
arac.
vazife-i ftriye:
yaratlfla ait
vazife.
vesile:
vasta.
zevilhayat:
hayat sahipleri.
zuhur:
meydana çkma.
392 | SÖZLER
Y
RMNC
S
ÖZ
Üçüncü vazife-i ftriyesi:
Çeflmelerin ve rmaklarn, uyûn ve enharn
muntazam bir mizan ile zuhur ve devamlarna hazinedarlk etmektir. Evet,
tafllar, bütün kuvvetiyle ve a¤zlarnn dolusuyla akttklar âb- hayat sure-
tinde delâil-i vahdaniyeti, zemin yüzüne yazp serpiyor.