gibi evamir-i tekviniyeye karfl› yumuflakl›k gösteriyorlar
ve memur-u ‹lâhî olan o lâtif sulara, o nazik köklere, o
ipek gibi damarlara o derece mukavemetsiz ve kasavet-
sizdir. Güya bir âfl›k gibi, o lâtif ve güzellerin temas›yla
kalbini parçal›yor, yollar›nda toprak oluyor.
Hem,
1
$G p
á` n
«°r
û n
N r
ø p
e o
§p
Ñ r
¡ n
j n
Én
Ÿ É n
¡ r
æ p
e s
¿ p
G n
h
ile flöyle bir haki-
kat-i muazzaman›n ucunu gösteriyor ki: Taleb-i rü’yet
hâdisesinde meflhur da¤›n tecelli ile parçalanmas› ve tafl-
lar›n›n da¤›lmas› gibi, umum rûy-i zeminde, asl›, sudan
incimat etmifl, âdeta yekpare tafllardan ibaret olan ekser
da¤lar›n zelzele veya baz› hâdisat-› arziye suretinde tecel-
liyat-› Celâliye ile, o da¤lar›n yüksek zirvelerinden o hafl-
yet verici tecelliyat-› Celâliyenin zuhuruyla tafllar parçala-
narak, bir k›sm› ufalan›p topra¤a kalbolup, nebatata
menfle olur. Di¤er bir k›sm› tafl kalarak, yuvarlan›p dere-
lere, ovalara da¤›l›p, sekene-i zeminin meskeni gibi bir-
çok ifllerinde hizmetkârl›k ederek ve mahfî baz› hikem ve
menafi için kudret ve hikmet-i ‹lâhiyeye secde-i itaat ede-
rek, desatir-i hikmet-i Sübhaniyeye emirber fleklini al›-
yorlar.
Elbette, o haflyetten o yüksek mevkii terk edip müte-
vaziâne afla¤› yerleri ihtiyar etmek ve o mühim menfaat-
lere sebep olmak; beyhude olmay›p, bafl›bofl de¤il ve te-
sadüfî dahi olmad›¤›n›, belki bir Hakîm-i Kadîr’in tasar-
rufat-› hakîmânesiyle, o intizams›zl›k içinde zahir nazara
görünmeyen bir intizam-› Hakîmâne bulundu¤una delil
ise; o tafllara müteallik faydalar, menfaatler ve onlar,
SÖZLER | 393
Y
‹RM‹NC‹
S
ÖZ
haflyet:
korku, ürperti.
hikem:
hikmetler.
hikmet-i ‹lâhiye:
mahlûkat›n ya-
rat›l›fl›nda Allah’›n gayeleri.
hikmet-i Sübhaniye:
Allah’a
mahsus hikmet.
hizmetkâr:
hizmetçi.
incimat:
donma, buz hâline gir-
me.
intizam:
düzgünlük, tertipli olma.
intizam-› hakîmâne:
hikmetlice
olan düzen, tertip.
kasavet:
sertlik, kat›l›k.
kudret:
Allah’›n bütün varl›¤› çev-
releyen ezelî kuvveti.
lâtif:
güzel, narin yumuflak, hofl.
mahfî:
gizli.
memur-u ‹lâhî:
Allah’›n memuru.
menafi:
menfaatler, faydalar.
menfaat:
fayda, kâr, gelir, ihtiyaç
karfl›l›¤› olan fley.
menfle:
nefl’et etti¤i yer, beslenip
yetiflilen yer.
mevki:
yer, mekân.
mukavemet:
bir gücün tesirine
karfl› koyan güç, direnç.
müteallik:
alâkal›, ilgili.
mütevaziâne:
alçak gönüllülükle.
nebatat:
bitkiler.
rûy-i zemin:
yeryüzü.
secde-i itaat:
itaat secdesi; bo-
yun e¤meyi kabul etmeyi bildi-
ren secde.
sekene-i zemin:
dünyada otu-
ranlar.
taleb-i rü’yet:
Hz. Mûsa’n›n (a.s.)
Cenab-› Hakk› görmek istemesi.
tasarrufat-› hakîmâne:
Allah’›n
hikmetle yapt›¤› idare ve icraat-
lar.
tecelli:
görünme.
tecelliyat-› Celâliye:
Allah’›n bü-
yüklü¤ünün tecellileri, görüntüle-
ri.
tesadüfî:
rastgele.
zahir:
d›fl yüz, görünüfl.
zelzele:
yer sars›nt›s›, deprem.
zuhur:
görünme, meydana ç›k-
ma.
beyhude:
bofluna.
desatir:
düsturlar, kaideler.
emirber:
emir alan.
evamir-i tekviniye:
varl›¤›n
yarat›l›fl›yla ilgili ifller.
hâdisat-› arziye:
yeryüzü hâ-
diseleri.
hakikat-i muazzama:
büyük
hakikat.
Hakîm-i Kadîr:
sonsuz kuv-
vet ve kudret sahibi ve her
fleyi hikmetle yaratan, Allah.
1.
Öyle tafllar vard›r ki, Allah’›n korkusundan parçalan›p afla¤›lara yuvarlan›r. (Bakara Suresi:
74.)