da¤ parçalan›p da¤›lmas› ve o haflyetten tafllar›n etrafa
yuvarlanmas› olan vak›a-i meflhureyi ihtar ile flöyle bir
manay› ders veriyor ki:
Ey kavm-i Mûsa! Nas›l Allah’tan korkmuyorsunuz?
Hâlbuki, tafllardan ibaret olan da¤lar, Onun haflyetinden
ezilip da¤›l›yor ve sizden ahz-› misak için üstünüzde Ce-
bel-i Tur’u tuttu¤unu, hem taleb-i rü’yet hâdisesinde da-
¤›n parçalanmas›n› bilip ve gördü¤ünüz hâlde, ne cesa-
retle Onun haflyetinden titremeyip kalbinizi kat›l›k ve ka-
savette bulunduruyorsunuz?
Hem, birinci f›krada diyor:
1
o
QÉn
¡ r
fn
’r
G o
¬ r
æ p
e o
ô s
én
Øn
àn
j n
Én
Ÿ p
I n
QÉ n
é p
ër
dG n
ø p
e s
¿ p
Gn
h
Bu f›kra ile, da¤lardan nebean eden Nil-i mübarek,
Dicle ve F›rat gibi ›rmaklar› hat›rlatmakla, tafllar›n eva-
mir-i tekviniyeye karfl› ne kadar harikanüma ve mu’cize-
vari bir surette mazhar ve musahhar oldu¤unu ifham
eder. Ve onunla böyle bir manay› müteyakk›z kalplere
veriyor ki:
fiöyle azîm ›rmaklar›n, elbette mümkün de¤il, flu da¤-
lar hakikî menbalar› olsun. Çünkü, faraza o da¤lar tama-
men su kesilse ve mahrutî birer havuz olsalar, o büyük
nehirlerin flöyle sür’atli ve kesretli cereyanlar›na muvaze-
neyi kaybetmeden, birkaç ay ancak dayanabilirler. Ve o
kesretli masarife karfl›, galiben bir metre kadar toprakta
nüfuz eden ya¤mur, kâfi varidat olamaz. Demek ki, flu
enhar›n nebeanlar›, adî ve tabiî ve tesadüfî bir ifl de¤ildir.
Belki pek harika bir surette, Fât›r-› Zülcelâl onlar› s›rf ha-
zine-i gayptan ak›tt›r›yor.
SÖZLER | 395
Y
‹RM‹NC‹
S
ÖZ
man.
hâdise:
vak›a, olay.
harikanüma:
harika gösteren.
haflyet:
korku, dehflet.
hazine-i gayp:
var olan fakat gö-
rünmeyen hazine.
ifham:
anlatma, bildirme.
ihtar:
hat›rlatma.
kâfi:
yeterli.
kasavet:
sertlik, kat›l›k.
kavm-i Mûsa:
Mûsa’n›n kavmi,
halk›.
kesret:
çokluk, ziyadelik.
mahrutî:
koni fleklinde olan.
masarif:
masraflar, harcamalar.
mazhar:
nail olma, flereflenme.
menba:
kaynak, her hangi bir fle-
yin ç›kt›¤› yer.
mu’cizevari:
mu’cize gibi.
musahhar:
boyun e¤en.
muvazene:
denge.
müteyakk›z:
uyan›k.
nebean:
yerden ç›kma, kaynama.
Nil-i mübarek:
mübarek Nil Neh-
ri.
nüfuz:
iflleme.
taleb-i rü’yet:
Hz. Mûsa’n›n Ce-
nab-› Hakk› görmek istemesi.
tesadüfî:
rastgele.
vak›a-i meflhure:
meflhur olay.
varidat:
gelirler.
ahz-› misak:
söz ve yemin al-
ma.
azîm:
büyük.
Cebel-i Tur:
Tur Da¤›, Hz. Mû-
sa’n›n Allah’›n kelâm›na nail
oldu¤u da¤›n ismi.
cereyan:
ak›fl, ak›nt›.
enhar:
›rmaklar, nehirler.
evamir-i tekviniye:
varl›¤›n
yarat›l›fl›yla ilgili ifller.
faraza:
farz edelim ki.
Fât›r-› Zülcelâl:
sonsuz bü-
yüklük sahibi ve benzeri ol-
mayan fleyleri yaratan Allah.
galiben:
çok kere, ço¤u za-
1.
Öyle tafllar vard›r ki, ba¤r›ndan nehirler akar. (Bakara Suresi: 74.)