ve ihtisar edilmifl. Evet, icaz- Kurânn bir esas olan
icaz, hem hidayet-i Kurânn bir nuru olan lütf-u irflat ve
hüsnüifham, iktiza ediyorlar ki, Kurânn muhataplar
içinde ekseriyeti teflkil eden avama karfl küllî hakikatleri
ve derin ve umumî düsturlar, melûf ve cüzî suretler ile
gösterilsin ve fikirleri basit olan umumî avama karfl, mu-
azzam hakikatlerin yalnz uçlar ve basit bir sureti göste-
rilsin. Hem âdet perdesi tahtnda ve zeminin altnda ha-
rikulâde olan tasarrufat- lâhiye, icmalen gösterilsin. flte
bu srra binaendir ki, Kurân- Hakîm, flu ayetle diyor:
Ey benîisrail ve ey benîâdem! Sizlere ne olmufl ki,
kalpleriniz tafltan daha camit ve daha ziyade katlaflmfl-
tr. Zira görmüyor musunuz ki, o pek sert ve pek camit
ve toprak altnda bir tabaka-i azîme teflkil eden o koca
tafllar, o kadar evamir-i lâhiyeye karfl mutî ve musahhar
ve icraat- Rabbaniye altnda o kadar yumuflak ve emir-
berdir ki, havada a¤açlarn teflkilinde tasarrufat- lâhiye,
ne derece sühuletle cereyan ediyor. Öyle de; tahtezze-
min ve o sert, sa¤r tafllarda o derece sühulet ve intizam
ile, hatta damarlara karfl kann cevelân gibi muntazam
su cetvelleri
(HAfiYE)
ve su damarlar, kemal-i hikmetle o
SÖZLER | 391
Y
RMNC
S
ÖZ
lan açklayc yaz.
hakikat:
gerçek.
harikulâde:
ola¤anüstü.
hidayet-i Kurân:
Kurânn yol
göstericili¤i.
hüsnüifham:
anlatm güzelli¤i.
icaz- Kurân:
Kurânn mucizeli-
¤i.
icmalen:
ksaca.
icraat- Rabbaniye:
her fleyi ter-
biye eden Allaha ait fiiller.
ihtisar:
ksaltma.
iktiza:
gerektirme.
intizam:
düzenlilik.
kemal-i hikmet:
tam ve eksiksiz
bir hikmet.
kudret-i lâhiye:
Cenab- Allahn
gücü.
kudret-i Rabbaniye:
Cenab- Al-
lahn gücü.
Kurân:
Allah tarafndan vahiy
yoluyla Hz. Muhammede indiril-
mifl, semavî kitaplarn sonuncu-
su.
Kurân- Hakîm:
her ayet ve su-
resinde saysz hikmet ve fayda-
lar bulunan Kurân.
küllî:
genel.
lütf-u irflat:
do¤ru yola erifltirme
nimeti.
melûf:
alflmfl.
muazzam:
çok büyük.
muhatap:
konuyla ilgili saylan
kimse.
muhteflem:
görkemli.
muntazam:
intizaml, düzenli.
musahhar:
boyun e¤en.
mutî:
itaat eden.
mühim:
önemli.
nebatat:
bitkiler.
seyyar:
gezici.
sühulet:
kolaylk.
tabaka-i azîme:
büyük tabaka.
tahtezzemin:
yer alt.
tasarrufat- lâhiye:
Allahn kud-
retiyle yapt¤ ifller.
tavzif edilmek:
görevlendirilmek.
umumî:
genel.
zemin:
yer.
âdet:
kanun.
avam:
halkn büyük ksm.
ayet:
Kurânn her bir cümle-
si.
benîâdem:
Âdemo¤ullar.
benîisrail:
srailo¤ullar.
beyan etmek:
açklamak, an-
latmak.
binaen:
-den dolay.
camit:
sert.
cevelân:
dolaflma.
cüzî suret:
küçük görünüfl.
dayelik:
dadlk, bakclk, süt
annelik.
deveran- dem:
kan dolaflm.
düstur:
prensip.
ekseriyet:
ço¤unluk.
emirber:
emir alan.
evamir-i lâhiye:
Allahn
emirleri.
Fâtr- Zülcelâl:
haflmet sahi-
bi yaratc olan Allah.
hafliye:
bir kitabn sayfalar-
nn kenarna veya altna yaz-
HAfiYE:
Evet, zemin denilen muhteflem ve seyyar sarayn temel tafl
olan tafl tabakasnn Fâtr- Zülcelâl tarafndan tavzif edilen en mühim üç
vazifeyi beyan etmek, ancak Kurâna yakflr.
flte
birinci vazifesi:
Topra¤n, kudret-i Rabbaniye ile nebatata analk
edip yetifltirdi¤i gibi, kudret-i lâhiye ile, tafl dahi, topra¤a dâyelik edip ye-
tifltiriyor.
kinci vazifesi:
Zeminin bedeninde deveran- dem hükmünde olan sula-
rn muntazam cevelânna hizmetidir.
ċ