Sözler - page 391

ve ihtisar edilmifl. Evet, i’caz-› Kur’ân’›n bir esas› olan
icaz, hem hidayet-i Kur’ân’›n bir nuru olan lütf-u irflat ve
hüsnüifham, iktiza ediyorlar ki, Kur’ân’›n muhataplar›
içinde ekseriyeti teflkil eden avama karfl› küllî hakikatleri
ve derin ve umumî düsturlar›, me’lûf ve cüz’î suretler ile
gösterilsin ve fikirleri basit olan umumî avama karfl›, mu-
azzam hakikatlerin yaln›z uçlar› ve basit bir sureti göste-
rilsin. Hem âdet perdesi taht›nda ve zeminin alt›nda ha-
rikulâde olan tasarrufat-› ‹lâhiye, icmalen gösterilsin. ‹flte
bu s›rra binaendir ki, Kur’ân-› Hakîm, flu ayetle diyor:
Ey benîisrail ve ey benîâdem! Sizlere ne olmufl ki,
kalpleriniz tafltan daha camit ve daha ziyade kat›laflm›fl-
t›r. Zira görmüyor musunuz ki, o pek sert ve pek camit
ve toprak alt›nda bir tabaka-i azîme teflkil eden o koca
tafllar, o kadar evamir-i ‹lâhiyeye karfl› mutî ve musahhar
ve icraat-› Rabbaniye alt›nda o kadar yumuflak ve emir-
berdir ki, havada a¤açlar›n teflkilinde tasarrufat-› ‹lâhiye,
ne derece sühuletle cereyan ediyor. Öyle de; tahtezze-
min ve o sert, sa¤›r tafllarda o derece sühulet ve intizam
ile, hatta damarlara karfl› kan›n cevelân› gibi muntazam
su cetvelleri
(HAfi‹YE)
ve su damarlar›, kemal-i hikmetle o
SÖZLER | 391
Y
‹RM‹NC‹
S
ÖZ
lan aç›klay›c› yaz›.
hakikat:
gerçek.
harikulâde:
ola¤anüstü.
hidayet-i Kur’ân:
Kur’ân’›n yol
göstericili¤i.
hüsnüifham:
anlat›m güzelli¤i.
i’caz-› Kur’ân:
Kur’ân’›n mu’cizeli-
¤i.
icmalen:
k›saca.
icraat-› Rabbaniye:
her fleyi ter-
biye eden Allah’a ait fiiller.
ihtisar:
k›saltma.
iktiza:
gerektirme.
intizam:
düzenlilik.
kemal-i hikmet:
tam ve eksiksiz
bir hikmet.
kudret-i ‹lâhiye:
Cenab-› Allah’›n
gücü.
kudret-i Rabbaniye:
Cenab-› Al-
lah’›n gücü.
Kur’ân:
Allah taraf›ndan vahiy
yoluyla Hz. Muhammed’e indiril-
mifl, semavî kitaplar›n sonuncu-
su.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
küllî:
genel.
lütf-u irflat:
do¤ru yola erifltirme
nimeti.
me’lûf:
al›flm›fl.
muazzam:
çok büyük.
muhatap:
konuyla ilgili say›lan
kimse.
muhteflem:
görkemli.
muntazam:
intizaml›, düzenli.
musahhar:
boyun e¤en.
mutî:
itaat eden.
mühim:
önemli.
nebatat:
bitkiler.
seyyar:
gezici.
sühulet:
kolayl›k.
tabaka-i azîme:
büyük tabaka.
tahtezzemin:
yer alt›.
tasarrufat-› ‹lâhiye:
Allah’›n kud-
retiyle yapt›¤› ifller.
tavzif edilmek:
görevlendirilmek.
umumî:
genel.
zemin:
yer.
âdet:
kanun.
avam:
halk›n büyük k›sm›.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümle-
si.
benîâdem:
Âdemo¤ullar›.
benîisrail:
‹srailo¤ullar›.
beyan etmek:
aç›klamak, an-
latmak.
binaen:
-den dolay›.
camit:
sert.
cevelân:
dolaflma.
cüz’î suret:
küçük görünüfl.
dayelik:
dad›l›k, bak›c›l›k, süt
annelik.
deveran-› dem:
kan dolafl›m›.
düstur:
prensip.
ekseriyet:
ço¤unluk.
emirber:
emir alan.
evamir-i ‹lâhiye:
Allah’›n
emirleri.
Fât›r-› Zülcelâl:
haflmet sahi-
bi yarat›c› olan Allah.
hafliye:
bir kitab›n sayfalar›-
n›n kenar›na veya alt›na yaz›-
HAfi‹YE:
Evet, zemin denilen muhteflem ve seyyar saray›n temel tafl›
olan tafl tabakas›n›n Fât›r-› Zülcelâl taraf›ndan tavzif edilen en mühim üç
vazifeyi beyan etmek, ancak Kur’ân’a yak›fl›r.
‹flte
birinci vazifesi:
Topra¤›n, kudret-i Rabbaniye ile nebatata anal›k
edip yetifltirdi¤i gibi, kudret-i ‹lâhiye ile, tafl dahi, topra¤a dâyelik edip ye-
tifltiriyor.
‹kinci vazifesi:
Zeminin bedeninde deveran-› dem hükmünde olan sula-
r›n muntazam cevelân›na hizmetidir.
ċ
1...,381,382,383,384,385,386,387,388,389,390 392,393,394,395,396,397,398,399,400,401,...1482
Powered by FlippingBook