her köflesinde cazibedarâne iflittirilmesi, bu korku azab-
n netice verdi.
k i nc i s ua l :
Niçin gâvurlarn memleketlerinde, bu
semavî tokat, bafllarna gelmiyor; bu bîçare Müslümanla-
ra iniyor?
Elcevap:
Büyük hatalar ve cinayetler, tehir ile büyük
merkezlerde ve küçücük cinayetler, tacil ile küçük mer-
kezlerde verildi¤i gibi; mühim bir hikmete binaen, ehl-i
küfrün cinayetlerinin ksm- azam, mahkeme-i kübra-i
haflre tehir edilerek, ehl-i imann hatalar, ksmen bu
dünyada cezas verilir.
(HAfiYE)
Üçüncü s ua l :
Baz eflhasn hatasndan gelen bu
musibet, bir derece memlekette umumî flekle girmesinin
sebebi nedir?
Elcevap:
Umumî musibet, ekseriyetin hatasndan ile-
ri gelmesi cihetiyle, ekser nâsn o zalim eflhasn harekâ-
tna fiilen veya iltizamen veya iltihaken taraftar olmasy-
la, manen ifltirak eder, musibet-i ammeye sebebiyet ve-
rir.
Dö r düncü s ua l :
Madem bu zelzele musibeti hata-
larn neticesi ve kefaretüzzünuptur. Masumlarn ve hata-
szlarn o musibet içinde yanmas nedendir? Adaletullah
nasl müsaade eder?
SÖZLER | 279
O
N
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
ekseriyet:
ço¤unluk.
elcevap:
cevap.
eflhas:
flahslar, kifliler.
fiilen:
bizzat yaparak.
gâvur:
slâm dfl olanlar, dinsizler.
gayretullah:
Allahn hak dinini
koruma sfât.
hak:
do¤ru.
harekât:
hareketler.
hafliye:
dipnot.
hata:
kusur, yanlfllk.
hiddet:
öfke, kzgnlk.
hikmet:
sebep, gaye.
ihanet:
kötülük.
iltihaken:
katlarak.
iltizamen:
taraftar olarak, gerekli
görerek.
ifltirak etmek:
ortak olmak.
kabil-i nesih olmayan:
hükmü
kaldrlamayan.
kefaretüzzünup:
günahlar karfl-
lk verilen ve onlar affettiren ce-
za.
ksm- azam:
büyük ksm.
mahkeme-i kübra-i haflir:
insan-
larn öldükten sonra diriltilerek
hesaba çekilmek üzere toplana-
ca¤ büyük mahkeme.
manen:
fikren ve düflünce olarak.
masumlar:
suçsuzlar, günahsz-
lar.
mensuh:
hükmü kaldrlmfl, ge-
çerlili¤i kalmamfl.
musibet:
felâket, belâ.
musibet-i amme:
büyük ve ge-
nel felâketler, belâlar.
mühim:
önemli.
müsaade etmek:
izin vermek.
nâs:
insanlar.
netice:
sonuç.
semavî:
Allah tarafndan gönderi-
len.
sual:
soru.
flekil:
görünüm.
tacil:
çabuklafltrma.
tahrif edilme:
bozulma.
tehir:
sonraya brakma, ertele-
me.
umumî:
genel.
zalim:
kötülük yapan, zulmeden.
zelzele musibeti:
deprem felâke-
ti.
zemin:
yer.
adaletullah:
Allahn adaleti.
azap:
sknt, ceza.
bîçare:
çaresiz, zavall.
binaen:
-den dolay, -den
ötürü.
cazibedarâne:
çekici bir fle-
kilde.
cihet:
yön, yan.
cinayet:
büyük suçlar, adam
öldürme.
ebedî:
sonu olmayan.
ehl-i iman:
iman edenler,
Müslümanlar.
ehl-i küfür:
kâfirler.
ekser:
daha çok, en çok.
HAfiYE:
Hem, Rus gibi olanlar, mensuh ve tahrif edilmifl bir dini terk
etmekle, hak ve ebedî ve kabil-i nesih olmayan bir dine ihanet etmek de-
recesinde gayretullaha dokunmad¤ndan, zemin flimdilik onlar brakp,
bunlara hiddet ediyor.