derecesinde bir katiyetle ispat edilmifltir. E¤er istersen
ona müracaat et.
KNC BASAMAK
Zemin ile gökler, bir hükûmetin iki memleketi gibi bir-
birine alâkadardrlar. Ortalarnda ehemmiyetli irtibat ve
mühim muameleler vardr. Zemine lâzm olan ziya, hara-
ret ve bereket ve rahmet gibi fleyler semadan geliyor, ya-
ni gönderiliyor. Vahye istinat eden bütün edyan- sema-
viyenin icmayla ve fluhuda istinat eden bütün ehl-i kefl-
fin tevatürüyle, melâike ve ervah, semadan zemine geli-
yorlar.
Bundan, hisse karip bir hads-i katî ile bilinir ki, seke-
ne-i arz için, semaya çkmak için bir yol vardr. Evet, na-
sl herkesin akl ve hayal ve nazar her vakit semaya gi-
der; öyle de, a¤rlklarn brakan ervah- enbiya ve evli-
ya veya cesetlerini çkaran ervah- emvat, izn-i lâhî ile
oraya giderler. Madem hiffet ve letafet bulanlar oraya gi-
derler; elbette cesed-i misalî giyen ve ervah gibi hafif ve
lâtif bir ksm sekene-i arz ve hava, semaya gidebilirler.
ÜÇÜNCÜ BASAMAK
Semann, sükût ve sükûneti ve intizam ve ttrad ve
vüsat ve nuraniyeti gösterir ki, sekenesi, zeminin seke-
nesi gibi de¤iller; belki, bütün ahalisi mutîdirler. Ne em-
rolunsa onu ifllerler. Müzaheme ve münakaflay icap ede-
cek bir sebep yoktur. Zira, memleket genifl, ftratlar sa-
fî, kendileri masum, makamlar sabittir.
SÖZLER | 289
O
N
B
EfiNC
S
ÖZ
ttrat:
uygunluk, ritm.
icap etmek:
gerektirmek.
icma:
bir fikir etrafnda birleflme.
intizam:
düzgün, tertipli.
irtibat:
ba¤, ilgi, iliflki.
ispat edilmek:
kantlanmak.
istinat:
dayanak.
istinat etmek:
dayanmak.
izn-i lâhî:
Allahn müsaade et-
mesi.
karip:
yakn.
katiyetle:
kesinlikle.
lâtif:
incelmifl.
lâzm olmak:
gerekmek.
letafet:
maddî a¤rlk ve snrla-
malarla kaytl olmama.
makam:
seviye, derece.
masum:
günahsz, kusursuz.
melâike:
görünmeyen nurlu var-
lklar.
muamele:
ifl, ifllem, alfl verifl.
mutî:
itaatkâr, söz dinler.
mühim:
önemli.
münakafla:
kavga, tartflma.
müracaat etmek:
bafl vurmak.
müzaheme:
zahmet, sknt.
nazar:
bakfl.
nuraniyet:
parlaklk, aydnlk.
rahmet:
acma, yardm, flefkat et-
me.
sabit:
de¤iflmez, bir kararda.
safî:
temiz, saf.
sekene:
yaflayanlar, oturanlar.
sekene-i arz ve hava:
dünyada
ve gökte yaflayanlar.
sekene-i arz:
dünyada yaflayan-
lar.
sema:
gökler, gökyüzü.
sükûnet:
sakinlik, durgunluk.
sükût:
sessizlik.
fluhut:
kalp gözü ile görme.
tevatür:
farkl kanallardan gelen
do¤ru haber.
vahiy:
Allahn sözleri.
vakit:
zaman.
vüsat:
genifllik.
zemin:
yeryüzü, dünya.
ziya:
flk, aydnlk.
alâkadar:
ilgili.
bereket:
bolluk, hayrl olufl.
cesed-i misalî:
maddî yapda
olmayan.
ceset:
ölü beden.
edyan- semaviye:
Allah ta-
rafndan peygamberler eliyle
gönderilen dinler.
ehemmiyetli:
önemli, de¤er-
li.
ehl-i keflif:
manevî makamla-
ra ulaflan ve baz gerçekleri
gözleriyle görenler.
ervah:
ruhlar.
ervah- emvat:
ölülerin ruh-
lar.
ervah- enbiya ve evliya:
peygamberlerin ve velîlerin
ruhlar.
ftrat:
yaratlfl.
hads-i katî:
kesin ve do¤ru
bilgi.
hararet:
s, scaklk.
hiffet:
hafiflik; a¤rlksz duru-
ma gelme.
hisse karip:
ders alnmaya
de¤er.