gelmeyen tezyinat ve mehasin ve nukufl ile süslendirip
tezyin etmesi, bilbedahe, mütefekkir istihsan edici ve
mütehayyir takdir edicilerin enzar›n› ister.
Evet, hüsün elbette bir âfl›k ister; taam ise, aç olana
verilir. Hâlbuki, ins ve cin, flu nihayetsiz vazifeye, flu hafl-
metli nezarete ve flu vüs’atli ubudiyete karfl› milyondan
birisini ancak yapabilir. Demek bu nihayetsiz ve müte-
nevvi’ vezaife ve ibadata nihayetsiz melâike enva› ve ru-
haniyat ecnas› lâz›md›r.
Baz› rivayat›n iflarat›yla ve intizam-› âlemin hikmetiyle
denilebilir ki, bir k›s›m ecsam-› seyyare, seyyarattan tut,
tâ katarata kadar bir k›s›m melâikenin merakibidirler.
1
Onlar, bunlara izn-i ‹lâhî ile binerler, âlem-i flahadeti sey-
redip, gezerler. Hem denilebilir ki, bir k›s›m ecsam-› hay-
vaniye, hadiste
2
l
ör
†o
N l
Qƒo
« o
W
tesmiye edilen Cennet kufl-
lar›ndan tut, tâ sineklere kadar bir cins ervah›n tayyare-
leridirler. Onlar, bunlar›n içine emr-i Hak ile girerler,
âlem-i cismaniyat› seyran edip, o cesetlerdeki hasselerin
pencereleriyle cismanî mu’cizat-› f›trat› temafla ederler.
Elbette kesafetli topraktan ve küduretli sudan müte-
madiyen letafetli hayat› ve nuraniyetli zevilidraki halk
eden Hâl›k’›n, elbette ruha ve hayata münasip flu nur de-
nizinden ve hatta zulmet bahrinden, bir k›s›m zîfluur
mahlûklar› vard›r; hem çok kesretli olarak vard›r. Melâ-
ike ve ruhaniyat›n vücutlar›na dair,
Nokta
nam›nda bir ri-
salemde ve Yirmi Dokuzuncu Sözde iki kere iki dört eder
âlem-i cismaniyat:
maddî varl›k-
lar›n bulundu¤u âlem.
âlem-i flahadet:
gözle gördü¤ü-
müz âlem.
bahir:
deniz.
bilbedahe:
aç›kça.
ceset:
beden, vücut.
cin:
gözle görünmez, lâtif cisim-
lerden ibaret bir yarat›k.
cismen:
maddî yap›da olan, görü-
nen.
ecnas:
cinsler.
ecsam-› hayvanî:
hayvan cisim-
leri, bedenler.
ecsam-› seyyare:
hareket eden
cisimler.
emr-i Hak:
Allah’›n emri.
enva:
türler, çeflitler.
enzar:
bak›fllar, nazarlar.
ervah:
ruhlar.
hadis:
Peygamber Efendimizin
sözleri.
Hâl›k:
yaratan, Allah.
halk etmek:
yaratmak, icat et-
mek.
hasse:
duygu, his.
haflmet:
gösterifllilik, heybet.
hikmet:
yerli yerinde, faydal›, an-
laml› olufl.
hüsün:
güzellik.
ibadat:
ibadetler.
ins:
insan.
intizam-› âlem:
kâinatta görünen
düzenlilik.
istihsan:
güzel bulma.
iflarat:
belirtmeler, iflaretler.
izn-i ‹lâhî:
Allah’›n izni.
katarat:
katreler.
kesafetli:
kat›, yo¤un.
kesretli:
çok say›da
küduretli:
bulan›k.
letafetli:
güzel, hofl.
mahlûk:
yarat›klar.
mehasin:
güzellikler.
melâike:
melekler.
merakip:
binekler.
mu’cizat-› f›trat:
yarat›l›fl mu’ci-
zeleri.
münasip:
uygun.
mütefekkir:
düflünür, düflünen.
mütehayyir:
hayrette kalan.
mütemadiyen:
sürekli olarak.
mütenevvi:
çeflitli.
nam:
ad, isim.
nezaret:
gözetim.
nihayetsiz:
sonsuz, say›s›z.
nukufl:
ifllemeler.
nur:
ayd›nl›k, ziya, ›fl›k.
nuraniyet:
nurluluk, ayd›nl›k.
risale:
küçük çapl› kitap.
rivayat:
hadisin verdi¤i haberler.
ruhaniyat:
ruhtan yarat›lm›fl,
maddî bedeni olmayan varl›klar.
seyran:
seyretme.
seyyarat:
gezegenler.
taam:
yenilen fley.
takdir etme:
be¤endi¤ini belirt-
me.
tayyare:
uçak, binek.
temafla:
hayretle ve dikkatle
bakma.
tesmiye:
ad verme.
tezyin:
süsleme.
tezyinat:
süslemeler.
ubudiyet:
kulluk.
vazife:
görev.
vezaif:
görevler.
vücut:
varl›k, var olma.
vüs’atli:
genifl, kapsaml›.
zevilidrak:
idrak sahipleri,
anlay›fl› olanlar.
zîfluur:
fluur sahibi.
zulmet:
karanl›k.
1.
Tirmizî
, Züht: 9;
‹bni Mâce
, Züht: 19.
2.
Yeflil kufllar. (
Müslim
, ‹mara: 121;
Ebu Davud
, Cihad: 25;
‹bni Mâce
, Cenaiz: 4, Cihad: 16.)
288 | SÖZLER
O
N
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ