Sözler - page 282

görmüyorlar; tâ ki intibaha gelsinler. Bunlar›n istinat et-
ti¤i maddenin bir hakikati var m›d›r?
Elcevap:
Dalâletten baflka hiçbir hakikati yoktur.
Çünkü, her sene elli milyondan ziyade münakkafl, mun-
tazam gömlekleri giyen ve de¤ifltiren küre-i arz›n üstün-
de binler enva›n bir tek nev’i olan, meselâ, sinek taife-
sinden hadsiz efrad›ndan bir tek ferdin yüzer azas›ndan
bir tek uzvu olan kanad›n›n kas›t ve irade ve mefliet ve
hikmet cilvesine mazhariyeti ve ona lâkayt kalmamas› ve
bafl›bofl b›rakmamas› gösteriyor ki, de¤il hadsiz zîfluurun
befli¤i ve anas› ve mercii ve hamîsi olan koca küre-i ar-
z›n ehemmiyetli ef’al ve ahvali, belki hiçbir fleyi, cüz’î ol-
sun küllî olsun, irade ve ihtiyar ve kasd-› ‹lâhî haricinde
olmaz. Fakat, Kadîr-i Mutlak, hikmetinin muktezas›yla,
zahir esbab› tasarrufat›na perde ediyor. Zelzeleyi irade
etti¤i vakit, bazen de bir madeni harekete emredip, atefl-
lendiriyor.
Haydi madenî ink›lâbat dahi olsa, yine emir ve hik-
met-i ‹lâhî ile olur; baflka olamaz. Meselâ, bir adam, bir
tüfek ile birisini vurdu. Vuran adama hiç bak›lmasa, yal-
n›z fiflekteki barutun atefl almas› noktas›na hasr-› nazar
edip, bîçare maktulün büsbütün hukukunu zayi etmek,
ne derece belâhat ve divaneliktir; aynen öyle de, Kadîr-i
Zülcelâl’in musahhar bir memuru, belki bir gemisi, bir
tayyaresi olan küre-i arz›n içinde bulunan ve hikmet ve
irade ile iddihar edilen bir bombay›, ehl-i gaflet ve tu¤ya-
n› uyand›rmak için, “Atefllendir!” diye olan emr-i Rabba-
nîyi unutmak ve tabiata sapmak, hamakat›n en eflneidir.
ahval:
hâller, durumlar.
aza:
organ.
belâhat:
ahmakl›k, aptall›k.
bîçare:
çaresiz, zavall›.
cilve:
esma-i ‹lâhînin tecellisi; efl-
ya ve insanda, ‹lâhî kudret eserle-
rinin belirip görünmesi.
cüz’î:
az, küçük.
dalâlet:
inançs›zl›k, do¤ru yoldan
ve gerçeklerden ayr›lmak.
divanelik:
delilik.
ef’al:
fiiller, ifller.
efrat:
fertler, bireyler.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i gaflet ve tu¤yan:
Allah’a ve
emirlerine ald›r›fl etmeyenler ve
azg›nlar güruhu.
emr-i Rabbanî:
Allah’›n emri.
enva:
çeflitler, türler.
esbap:
sebepler, vas›talar.
eflne:
en kötü.
fert:
birey.
hadsiz:
s›n›rs›z.
hakikat:
do¤ruluk, gerçeklik, ger-
çek.
hamakat:
ahmakl›k, beyinsizlik,
anlay›fls›zl›k.
hamî:
koruyucu.
haricinde:
d›fl›nda.
hasr-› nazar:
sadece bir fleye ba-
k›p ona dikkat etme.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak faydal› ve tam ye-
rinde olmas›.
hikmet-i ‹lâhî:
Allah’›n hikmeti,
Allah’›n her fleyi bir sebebe ba¤-
lamas›.
hukuk:
hak.
iddihar:
depolama, yerlefltirme.
ihtiyar:
seçme, tercih, irade.
ink›lâbat:
de¤iflmeler.
intibaha gelmek:
uyanmak, ha-
kikatlerin fark›na varmak.
irade etmek:
olmas›n› istemek.
irade:
dileme, isteme, istek, arzu.
istinat:
dayanma, güvenme.
Kadîr-i Mutlak:
hiç bir kay›t
ve flarta tâbi olmaks›z›n her
fleye gücü yeten sonsuz kud-
ret sahibi, Allah.
Kadîr-i Zülcelâl:
sonsuz bü-
yüklük, haflmet ve kudret sa-
hibi, Allah.
kas›t:
bir ifli bilerek ve isteye-
rek yapmak.
kast-› ‹lâhî:
Cenab-› Allah’›n
bir fleyi bilerek, isteyerek
yapmas›.
küllî:
çok, büyük.
küre-i arz:
yer küre, dünya.
lâkayt:
kay›ts›z, ilgisiz.
maktul:
öldürülen kifli.
mazhariyet:
görünme yeri
olma, ulaflma.
memur:
görevli.
merci:
merkez, kaynak.
mefliet:
dileme, irade, istek.
mukteza:
gereken, lâz›m ge-
len.
muntazam:
düzenli.
musahhar:
emir dinleyen,
itaat eden.
münakkafl:
ifllemeli, süslü
nev:
tür, çeflit.
taife:
tür, kabile, güruh.
tasarrufat:
faaliyetler, icraat-
lar.
tayyare:
uçak.
tu¤yan:
azma, azg›nl›k.
uzuv:
organ.
zahir:
görünen.
zayi etmek:
kaybetmek.
zelzele:
yer sars›nt›s›, dep-
rem.
zîfluur:
fluurlu, fluur sahibi.
ziyade:
fazla.
282 | SÖZLER
O
N
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
1...,272,273,274,275,276,277,278,279,280,281 283,284,285,286,287,288,289,290,291,292,...1482
Powered by FlippingBook