görmüyorlar; tâ ki intibaha gelsinler. Bunlarn istinat et-
ti¤i maddenin bir hakikati var mdr?
Elcevap:
Dalâletten baflka hiçbir hakikati yoktur.
Çünkü, her sene elli milyondan ziyade münakkafl, mun-
tazam gömlekleri giyen ve de¤ifltiren küre-i arzn üstün-
de binler envan bir tek nevi olan, meselâ, sinek taife-
sinden hadsiz efradndan bir tek ferdin yüzer azasndan
bir tek uzvu olan kanadnn kast ve irade ve mefliet ve
hikmet cilvesine mazhariyeti ve ona lâkayt kalmamas ve
baflbofl brakmamas gösteriyor ki, de¤il hadsiz zîfluurun
befli¤i ve anas ve mercii ve hamîsi olan koca küre-i ar-
zn ehemmiyetli efal ve ahvali, belki hiçbir fleyi, cüzî ol-
sun küllî olsun, irade ve ihtiyar ve kasd- lâhî haricinde
olmaz. Fakat, Kadîr-i Mutlak, hikmetinin muktezasyla,
zahir esbab tasarrufatna perde ediyor. Zelzeleyi irade
etti¤i vakit, bazen de bir madeni harekete emredip, atefl-
lendiriyor.
Haydi madenî inklâbat dahi olsa, yine emir ve hik-
met-i lâhî ile olur; baflka olamaz. Meselâ, bir adam, bir
tüfek ile birisini vurdu. Vuran adama hiç baklmasa, yal-
nz fiflekteki barutun atefl almas noktasna hasr- nazar
edip, bîçare maktulün büsbütün hukukunu zayi etmek,
ne derece belâhat ve divaneliktir; aynen öyle de, Kadîr-i
Zülcelâlin musahhar bir memuru, belki bir gemisi, bir
tayyaresi olan küre-i arzn içinde bulunan ve hikmet ve
irade ile iddihar edilen bir bombay, ehl-i gaflet ve tu¤ya-
n uyandrmak için, Atefllendir! diye olan emr-i Rabba-
nîyi unutmak ve tabiata sapmak, hamakatn en eflneidir.
ahval:
hâller, durumlar.
aza:
organ.
belâhat:
ahmaklk, aptallk.
bîçare:
çaresiz, zavall.
cilve:
esma-i lâhînin tecellisi; efl-
ya ve insanda, lâhî kudret eserle-
rinin belirip görünmesi.
cüzî:
az, küçük.
dalâlet:
inançszlk, do¤ru yoldan
ve gerçeklerden ayrlmak.
divanelik:
delilik.
efal:
fiiller, ifller.
efrat:
fertler, bireyler.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i gaflet ve tu¤yan:
Allaha ve
emirlerine aldrfl etmeyenler ve
azgnlar güruhu.
emr-i Rabbanî:
Allahn emri.
enva:
çeflitler, türler.
esbap:
sebepler, vastalar.
eflne:
en kötü.
fert:
birey.
hadsiz:
snrsz.
hakikat:
do¤ruluk, gerçeklik, ger-
çek.
hamakat:
ahmaklk, beyinsizlik,
anlayflszlk.
hamî:
koruyucu.
haricinde:
dflnda.
hasr- nazar:
sadece bir fleye ba-
kp ona dikkat etme.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak faydal ve tam ye-
rinde olmas.
hikmet-i lâhî:
Allahn hikmeti,
Allahn her fleyi bir sebebe ba¤-
lamas.
hukuk:
hak.
iddihar:
depolama, yerlefltirme.
ihtiyar:
seçme, tercih, irade.
inklâbat:
de¤iflmeler.
intibaha gelmek:
uyanmak, ha-
kikatlerin farkna varmak.
irade etmek:
olmasn istemek.
irade:
dileme, isteme, istek, arzu.
istinat:
dayanma, güvenme.
Kadîr-i Mutlak:
hiç bir kayt
ve flarta tâbi olmakszn her
fleye gücü yeten sonsuz kud-
ret sahibi, Allah.
Kadîr-i Zülcelâl:
sonsuz bü-
yüklük, haflmet ve kudret sa-
hibi, Allah.
kast:
bir ifli bilerek ve isteye-
rek yapmak.
kast- lâhî:
Cenab- Allahn
bir fleyi bilerek, isteyerek
yapmas.
küllî:
çok, büyük.
küre-i arz:
yer küre, dünya.
lâkayt:
kaytsz, ilgisiz.
maktul:
öldürülen kifli.
mazhariyet:
görünme yeri
olma, ulaflma.
memur:
görevli.
merci:
merkez, kaynak.
mefliet:
dileme, irade, istek.
mukteza:
gereken, lâzm ge-
len.
muntazam:
düzenli.
musahhar:
emir dinleyen,
itaat eden.
münakkafl:
ifllemeli, süslü
nev:
tür, çeflit.
taife:
tür, kabile, güruh.
tasarrufat:
faaliyetler, icraat-
lar.
tayyare:
uçak.
tu¤yan:
azma, azgnlk.
uzuv:
organ.
zahir:
görünen.
zayi etmek:
kaybetmek.
zelzele:
yer sarsnts, dep-
rem.
zîfluur:
fluurlu, fluur sahibi.
ziyade:
fazla.
282 | SÖZLER
O
N
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ