Ne kadar Nebî hakkna hürmet ve ne kadar ezvacn
hukukuna merhamet var. fiu mühim tahflidat, yalnz hür-
met-i Nebînin azametini ve iki zaifenin flekvalarnn
ehemmiyetini ve haklarnn riayetini, Rahîmâne ifade et-
mek içindir.
YEDNC BASAMAK
Melekler ve semekler gibi, yldzlarn dahi gayet muh-
telif efratlar vardr. Bir ksm nihayet küçük, bir ksm ga-
yet büyüktür. Hatta, gökyüzünde her parlayana yldz de-
nilir. flte bu yldz cinsinden bir nevi de, nazenin sema
yüzünün murassa ziynetleri ve o a¤acn münevver mey-
veleri ve o denizin müsebbih balklar hükmünde, Fâtr-
Zülcelâl, Sâni-i Zülcemal onlar yaratmfl ve meleklerine
mesireler, binekler, menziller yapmfltr. Ve yldzlarn kü-
çük bir nevini de, fleyatinin recmine alet etmifl. flte bu
recm-i fleyatin için atlan flahaplarn üç manas olabilir:
Birincisi
: Kanun-u mübareze, en genifl dairede dahi
cereyan etti¤ine remiz ve alâmettir.
kincisi
: Semavatta hüflyar nöbettarlar, mutî sekene-
ler var. Arzl flerirlerin ihtilâtndan ve istimalarndan hofl-
lanmayan cünudullah bulundu¤una ilân ve iflarettir.
Üçüncüsü
: Müzahrefat- arziyenin mümessilât- habi-
seleri olan casus fleytanlar, temiz ve temizlerin meskeni
olan semay telvis etmemek ve nüfus-u habise hesabna
tecessüs ettirmemek için, edepsiz casuslar korkutmak
SÖZLER | 297
O
N
B
EfiNC
S
ÖZ
hürmet-i nebî:
peygambere say-
g.
hüflyar:
uyank.
ifade:
anlatma.
ihtilât:
karflma.
ilân:
duyurma.
istima:
dinleme.
iflaret:
niflan, iz. .
kanun-u mübareze:
çekiflme
mücadele kanunu.
mana:
anlam.
melek:
masum, temiz, nurdan
varlklar.
menzil:
konak, yer, mekân.
merhamet:
flefkatle koruma.
mesire:
seyir edilecek, gezilecek
yer.
mesken:
oturulan yer, ev.
muhtelif:
çeflitli, farkl.
murassa:
mücevherlerle süslen-
mifl.
mutî:
boyun e¤en.
mühim:
önemli.
mümessilât- habise:
kötü ve pis
temsilciler.
mümin:
iman eden.
münevver:
nurlanmfl, aydnlk.
müsebbih:
tesbih eden, Allah
anan.
müzahrefat- arziye:
yeryüzü-
nün pislikleri.
nazenin:
nazl.
nebî:
peygamber, Hz. Muham-
med.
nev:
çeflit, tür.
nihayet:
son derece.
nöbettar:
nöbetçi.
nüfus-u habise:
kötü olan nefis-
ler.
Rahîmâne:
merhametli olarak,
koruyarak.
recim:
tafllama.
recm-i fleyatin:
fleytanlar taflla-
ma.
remiz:
iflaretle ifade etme.
riayet:
gözetme, kollama.
salih:
iyi ifller sahibi.
Sâni-i Zülcemal:
sonsuz güzellik
ve haflmet sahibi sanatl yaratc,
Allah.
sekene:
bir yerde kalanlar, yafla-
yanlar.
sema:
gökyüzü.
semavat:
semalar, gökler.
semek:
balk.
flahap:
gök tafl, meteor.
flekva:
flikâyet.
flerir:
kötülük iflleyen, flerli.
fleyatin:
fleytanlar.
fleytan:
sapkn, iblis.
tahflidat:
y¤nak; öneminden do-
lay bir fleyin üzerinde fazla dur-
malar.
tecessüs:
gizlice arafltrma, ca-
susluk yapma.
telvis:
kirletme, pisletme.
zayf:
güçsüz.
ziynet:
süs.
alâmet:
iz belirti.
alet etmek:
vasta yapmak.
arzl:
dünyal, yerli.
azamet:
büyüklük.
casus:
gizli haber veren, ajan.
Cebrail:
dört büyük melekten
biri.
cereyan etme:
meydana gel-
me.
cünudullah:
Allahn askerle-
ri.
daire:
snr, saha, alan.
edep:
nezaket, utanma.
efrat:
fertler.
ehemmiyet:
çok önemli ol-
ma.
Ezvac- Tahirat:
peygamber
eflleri.
ezvaç:
efller, hanmlar.
Fâtr- Zülcelâl:
benzersiz
fleyleri yaratan sonsuz hafl-
met sahibi Allah.
gayet:
son derece, çok.
hak:
hisse, pay.
hukuk:
haklar.
hükmünde:
gibi, de¤erinde.
hürmet:
sayg.