hâflâsahtekâr, Allahtan korkmaz ve bilmez ve haysiye-
tini tanmaz, insaniyetin adî derecesinde farz etmekle
yüz derece muhali birden irtikâp etmek lâzm gelir. Çün-
kü, flu meselenin ortas yoktur. Zira, farz- muhal olarak,
Kurân kelâmullah olmazsa, Arfltan düflse, ortada kala-
maz; belki, yerde yalanc birinin mal oldu¤unu kabul et-
mek lâzm gelir. Bu ise, ey fleytan, yüz derece, sen, kat-
merli bir fleytan olsan, bozulmamfl hiçbir akl kandra-
mazsn ve çürümemifl hiçbir kalbi ikna edemezsin.
fieytan döndü, dedi: Nasl kandramam? Ekser insan-
lara ve insann meflhur âkllerine Kurân ve Muham-
medi inkâr ettirdim.
E l cevap
:
Evvelâ
: Gayet uzak mesafeden baklsa, en büyük fley,
en küçük fley gibi görünebilir; bir yldz, bir mum kadar
denilebilir.
Saniyen
: Hem, tebeî, sathî bir nazarla baklsa, gayet
muhal bir fley, mümkün görünebilir. Bir zaman, bir ihti-
yar adam, Ramazan hilâlini görmek için semaya bakmfl.
Gözüne bir beyaz kl inmifl; o kl ay zannetmifl, Ay gör-
düm demifl. flte, muhaldir ki, hilâl, o beyaz kl olsun.
Fakat, kasten ve bizzat aya bakt¤ ve o saç tebeî ve do-
laysyla ve ikinci derecede göründü¤ü için, o muhali
mümkün telâkki etmifl.
Salisen
: Hem, kabul etmemek baflkadr, inkâr etmek
baflkadr. Adem-i kabul bir lâkaytlktr, bir göz kapamak-
tr ve cahilâne bir hükümsüzlüktür. Bu surette, çok mu-
hal fleyler onun içinde gizlenebilir; onun akl onlarla
SÖZLER | 307
O
N
B
EfiNC
S
ÖZ
lâzm:
gerekli, gerek.
mesafe:
ara.
mesele:
sorun.
meflhur:
tannmfl, flöhretli.
muhal:
olmas düflünülemeyen,
imkânsz.
mümkün:
olabilir, kabil.
nazar:
bakfl.
sahtekâr:
düzenbaz.
salisen:
üçüncüsü.
saniyen:
ikincisi.
sathî:
yüzeysel, dfltan.
sema:
gökyüzü.
suret:
biçim, flekil.
fleytan:
iblis, sapkn.
tebeî:
ikinci plânda.
telâkki:
anlama.
zan:
sanma.
zira:
çünkü.
adem-i kabul:
kabul etme-
me.
adî:
de¤ersiz.
âkl:
(âkller) kendilerini akll
sananlar.
arfl:
gö¤ün en yüksek kat.
bizzat:
kendisi.
cahilâne:
cahilce, bilgisizce.
elcevap:
yant, cevap.
evvelâ:
birincisi.
farz etmek:
kabul etme, var-
saymak.
farz- muhal:
olmas düflü-
nülmeyen, imkânsz varsa-
ym.
gayet:
çok, fazla, sonsuz.
hâflâ:
asla.
haysiyet:
fleref.
hilâl:
yeni ay.
hüküm:
karar.
ikna:
inanmasn sa¤lama.
inkâr:
inanmama, reddetme,
Allah tanmama.
insaniyet:
insanlk.
irtikâp etmek:
kötülük iflle-
mek.
kasten:
isteyerek.
katmer:
kat, misil.
kelâmullah:
Allahn sözleri.
lâkayt:
ilgisiz, alâkasz.