Sözler - page 317

dünyada bütün ümmetinin salâvatlar›n› birden iflitir ve k›-
yamette bütün asfiya ile bir anda görüflür; biri birisine
mâni olmaz. Hatta evliyadan, ziyade nuraniyet kesp
eden ve abdal denilen bir k›sm›, bir anda birçok yerlerde
müflahede ediliyormufl. Ayn› zat, ayr› ayr› çok iflleri gö-
rüyormufl.
Evet, nas›l cismaniyata cam ve su gibi fleyler âyine
olur; öyle de, ruhaniyata dahi hava ve esîr ve âlem-i mi-
salin baz› mevcudat› âyine hükmünde ve berk ve hayal
sür’atinde bir vas›ta-i seyir ve seyahat suretine geçerler.
Ve o ruhanîler, hayal sür’atiyle o merâyâ-i nazifede, o
menazil-i lâtifede gezerler. Bir anda binler yerlere girer-
ler.
Madem günefl gibi âciz ve musahhar mahlûklar ve ru-
hanî gibi madde ile mukayyet nimnuranî masnular, nura-
niyet s›rr›yla, bir yerde iken, pek çok yerlerde bulunabi-
lirler; mukayyet bir cüz’î iken, mutlak bir küllî hükmünü
al›rlar; bir anda cüz’î bir ihtiyar ile, pek çok muhtelif ifl-
leri yapabilirler. Acaba, maddeden mücerret ve muallâ
ve tahdid-i kay›t ve zulmet-i kesafetten münezzeh ve mü-
berra; ve flu umum envar ve bütün nuraniyat Onun en-
var-› kudsiye-i esmas›n›n bir kesif z›lâli; ve umum vücut
ve bütün hayat ve âlem-i ervah ve âlem-i misal nimfleffaf
bir âyine-i cemali; ve s›fât› muhita ve fluunat› külliye olan
bir Zat-› Akdes’in irade-i külliye ve kudret-i mutlaka ve
ilm-i muhitle tecelli-i s›fât› ve cilve-i ef’ali içindeki tevec-
cüh-ü ehadiyetinden hangi fley saklanabilir, hangi ifl a¤›r
SÖZLER | 317
O
N
A
LTINCI
S
ÖZ
kudret-i mutlaka:
hiçbir s›n›r ta-
n›mayan ve her fleyi bir fley gibi
tesirine alan Allah’›n kudreti.
külli:
bütünsel, bütüne ait.
maddeden mücerret ve muallâ:
maddeye muhtaç olmayan, yüce
olan.
mahlûk:
sonradan yarat›lm›fl var-
l›klar.
mâni:
engel.
menazil-i lâtife:
hofl ve güzel
yerler.
merâyâ-i nazife:
temiz, pak ay-
nalar.
mevcudat:
varl›klar.
mukayyet:
kay›tl›, ba¤l›, s›n›rl›.
musahhar:
boyun e¤en, emir al-
t›na giren.
mutlak:
s›n›rs›z, kay›ts›z.
müflahede:
görme ve görünme.
nimnuranî masnular:
sanatl› ola-
rak yarat›lan, yar› nuranî ve ›fl›k
saçan cisimler.
nimfleffaf:
yar› fleffaf.
nuraniyat:
nurdan yarat›lm›fl var-
l›klar.
nuraniyet s›rr›:
fleffaf fleylerden
yans›yan parlakl›k, ayd›nl›k özelli-
¤i.
nuraniyet:
nurluluk, parlakl›k.
ruhanî:
gözle görülmeyen, cismi
olmayan, elle tutulmayan varl›k.
ruhanîler:
cisim olmay›p gözle
görülmeyen cinler ve melekler
gibi varl›klar.
ruhaniyat:
ruhanîler; cisim olma-
y›p, gözle görülmeyen cin ve me-
lekler gibi varl›klar.
salâvat:
Peygamberimize rahmet
ve esenlik duas›.
s›fât› muhita:
her fleyi kuflatan
s›fatlar.
suret:
flekil.
sür’at:
h›z.
fluunat› külliye:
Allah’›n fiillerinin
her yeri ihata ederek ifl görmesi.
tahdid-i kay›t :
kay›t alt›na alma.
tecelli-i s›fât:
s›fatlar›n tecellisi,
‹lâhî s›fatlar›n görünmesi.
teveccüh-ü ehadiyet:
Allah’›n,
her bir fleyde birli¤i tecelli etmesi
manas›nda ehadiyet s›fat›yla bir
fleye yönelmesi.
umum:
bütün.
vas›ta-i seyir ve seyahat:
gezip
görme arac›.
zat:
flah›s, kifli.
Zat-› Akdes:
her türlü kusur ve
noksandan uzak olan zat, Allah.
ziyade:
fazla.
zulmet-i kesafetten münezzeh
ve müberra:
maddenin kat›l›k ve
yo¤unluk karanl›¤›ndan uzak ve
ar›nm›fl olmak
abdal:
evliyadan nuraniyet
kazanm›fl ve bir anda birkaç
yerde görünebilen zatlar.
âciz:
baflkas›na muhtaç, ken-
di gücü olmayan.
âlem-i ervah:
ruhlar âlemi.
âlem-i misal:
görüntüler âle-
mi, misal âlemi
asfiya:
Peygamberimizin yo-
lunda ilim ve amel, takva ve
ibadet ile safiyet kazananlar.
âyine hükmünde:
ayna özel-
li¤inde.
âyine-i cemal:
güzelli¤i gös-
teren ayna.
berk:
flimflek.
cilve-i ef’al:
fiillerin tecellisi ,
fiillerin görünmesi.
cismaniyat:
maddî fleyler, ci-
sim hâlinde olan varl›klar.
cüz’î bir ihtiyar ile:
küçük bir
arzu ve irade ile.
cüz’î:
fert, birey; az.
envar:
nurlar.
envar-› Kudsiye-i Esma:
Al-
lah’›n kudsî isimlerinin nurlar›.
esir:
kâinattaki bütün boflluk-
lar› dolduran, elektrik ›s› ve
›fl›¤› nakleden madde.
evliya:
velîler, Allah dostlar›.
hayal sür’ati:
hayal h›z›.
hükmünü almak:
yerine geç-
mek.
ilm-i muhit:
her fleyi kuflatan
ve bütün yönleri ile bilen Al-
lah’›n ilmi.
irade-i külliye:
her fleyi ta-
sarrufuna alan ve her fleye
tesir eden Allah’›n iradesi
kesif z›lâli:
koyu gölgesi.
kesb etmek:
kazanmak.
k›yamet:
kâinat›n ölümü.
1...,307,308,309,310,311,312,313,314,315,316 318,319,320,321,322,323,324,325,326,327,...1482
Powered by FlippingBook