emirle ifller yapt›¤›n› Kur’ân-› Mu’cizülbeyan ile ferman
ediyor.
Hâs›l›kelâm
: Bir k›s›m ayetler, eflyada, hususan bida-
yet-i icad›nda gayet derecede hüsnüsanat› ve nihayet de-
recede kemal-i hikmeti ilân ediyor; di¤er k›sm›, eflyada,
hususan tekrar icad›nda ve iadesinde gayet derecede sü-
hulet ve sür’atini nihayet derecede ink›yat ve külfetsizli-
¤ini beyan eder.
ÜÇÜNCÜ fiUA
Ey haddinden tecavüz etmifl nefs-i pürvesvas!
Diyorsun ki
:
n
ƒo
g s
’ p
G m
á s
H B G n
O r
øp
e Én
e
1
@ m
A r
?n
T u
?o
c o
äƒ o
µ n
?n
e /
?p
ón
«p
H
3
p
ój /
Qn
ƒ r
dG p
? r
Ñn
M r
øp
e p
¬ r
« n
dp
G o
Ün
ôr
bn
G o
ø r
ën
fn
h
2
@ Én
¡p
àn
«p
°UÉn
æ p
H l
ò p
N'
G
gibi ayet-
ler, nihayet derecede kurbiyet-i ‹lâhiyeyi gösteriyor.
o
?o
QGn
ó r
? p
e n
¿Én
c m
? r
ƒn
j /
‘
p
¬ r
« n
dp
G o
ìh t
ôdGn
h o
án
µ = p
Ä
n
? n
Ÿr
G o
êo
ôr
©n
J
4
@ n
¿ƒ o
©n
L r
ôo
J p
¬ r
« n
d p
Gn
h
5
@ m
á n
æ n
°S n
?r
dn
G n
Ú
p
°ù r
ªn
N
ve hadiste varit olan, “
Cenab-› Hak,
yetmifl bin hicap arkas›ndad›r
”
6
ve Miraç gibi hakikatler
nihayet derecede bu’diyetimizi gösteriyor. fiu s›rr-› gam›-
z› fehme takrip edecek bir izah isterim?
E l cevap
: Öyle ise dinle.
Evvelâ
: Birinci fiua›n ahirinde demifltik: “Nas›l ki, gü-
nefl, kay›ts›z nuruyla ve maddesiz aksi cihetiyle, sana se-
nin ruhun penceresi ve onun âyinesi olan göz bebe¤inden
daha yak›n oldu¤u hâlde, sen mukayyet ve maddede
SÖZLER | 321
O
N
A
LTINCI
S
ÖZ
akis:
yans›ma.
Arfl:
Yüce Allah’›n her fleyde ko-
layca tasarruf etti¤i ve isimlerinin
tecellisine ayna olan, her yere ay-
n› mesafede bulunan yüce ma-
kam.
âyine:
ayna.
beyan:
ifade.
bidayet-i icat:
yarat›l›fl›n bafllan-
g›c›.
bu’diyet:
uzakl›k.
cihetiyle:
yönüyle, özelli¤iyle.
emir:
buyruk.
evvelâ:
ilk önce, birinci olarak.
fehim:
akl›n anlamas›, idraki.
ferman etmek:
emretmek.
gayet:
son derece
haddinden tecavüz etmek:
s›n›r›
aflmak.
hadis:
Peygamberimizin sözü.
hâs›l›kelâm:
sözün özü.
hicap:
perde.
hususan:
bilhassa, özellikle.
hüküm:
karar, hâkimiyet.
hüsnüsanat:
güzel sanat.
iade:
benzerini yapma.
icat:
vücuda getirme, yapma.
ilân:
duyurma.
ink›yat:
itaat.
izah:
aç›klama.
kay›ts›z nur:
s›n›r tan›mayan nur.
kemal-i hikmet:
mükemmel, ek-
siksiz hikmet.
kudret:
Allah’›n bütün varl›¤› çev-
releyen ezelî kuvveti.
Kur’ân-› Mu’cizülbeyan:
ifadeleri
mu’cize ve harika olan Kur’ân-›
Kerîm.
kurbiyet-i ‹lâhiye:
Allah’›n yarat-
t›klar›na olan yak›nl›¤›.
külfet:
zorluk, zahmet.
Miraç:
Peygamberimizin Hicret-
ten bir-bir buçuk y›l önce Recep
ay›n›n 27. gecesinde Allah’›n hu-
zuruna ruhen ve cismen ç›kmas›.
mukayyet:
kay›tl›, s›n›rl›, ba¤l›.
nefs-i pürvesvas:
çok vesveseli
nefis.
nihayet:
son.
s›rr-› gam›z:
anlafl›lmas› zor gi-
zemli mesele.
sühulet:
kolayl›k.
sür’at:
h›z, çabukluk.
flah damar›:
atardamar.
flua:
bir ›fl›k kayna¤›ndan uzanan
›fl›k demeti.
takrip:
yak›nlaflt›rma.
tasarruf:
idare etme, kullanma.
varit:
söylenen, zikredilen; gelen,
ulaflan.
1.
Her fleyin hüküm ve tasarrufu Onun elindedir. (Yâsin Suresi: 83.)
2.
Hiçbir canl› yoktur ki, Allah onu aln›ndan tutup kudretine boyun e¤dirmifl olmas›n. (Hûd
Suresi: 56.)
3.
Biz ona flah damar›ndan daha yak›n›z. (Kaf Suresi: 16.)
4.
Siz de Ona döndürüleceksiniz. (Yâsin Suresi: 83; Zümer Suresi: 44; Fuss›let Suresi: 21; Zuhruf
Suresi: 85.)
5.
Melekler ve Cebrail, elli bin sene uzunlu¤unda bir gün olan k›yamet gününde, Allah’›n emri-
ni almak üzere Arfla yükselirler. (Mearic Suresi: 4.)
6.
‹mam-› Gazalî,
‹hya-i Ulûmiddin
, 1:101; Taberanî, Mu'cemü'l-Evsat, 6:278, Ebu Ya'lâ, Müsned,
13:520.