Dördüncüsü
: nsan- mümine nur-u iman ile gös-
terir ki, mevt idam de¤il, tebdil-i mekândr; kabir ise, zu-
lümatl bir kuyu a¤z de¤il, nuraniyetli âlemlerin kapsdr.
Dünya ise, bütün flaflaasyla, ahirete nispeten bir zindan
hükmündedir. Elbette, zindan- dünyadan bostan- cina-
na çkmak ve müziç da¤da¤a-i hayat- cismaniyeden
âlem-i rahata ve meydan- tayeran- ervaha geçmek ve
mahlûkatn skntl gürültüsünden syrlp huzur-u Rah-
mana gitmek, bin can ile arzu edilir bir seyahattir, belki
bir saadettir.
1
Beflincisi
: Kurân dinleyen insana, Kurândaki
ilm-i hakikati ve nur-u hakikatle dünyann mahiyetini bil-
dirmekli¤iyle, dünyaya aflk ve alâka pek manasz oldu¤u-
nu anlatmaktr.
2
Yani, insana der ve ispat eder ki:
Dünya bir kitab- Samedanîdir.
Huruf ve kelimat ne-
fislerine de¤il, belki baflkasnn zat ve sfât ve esmasna
delâlet ediyorlar. Öyle ise manasn bil, al; nukuflunu b-
rak, git.
Hem bir mezraadr.
3
Ek ve mahsulünü al, muhafaza
et; müzahrefatn at, ehemmiyet verme.
Hem birbiri arkasnda daim gelen geçen âyineler
mecmuasdr.
Öyle ise onlarda tecelli edeni bil, envarn
gör ve onlarda tezahür eden esmann tecelliyatn anla
ve müsemmalarn sev; ve zevale ve krlmaya mahkûm
olan o cam parçalarndan alâkan kes.
SÖZLER | 331
O
N
Y
EDNC
S
ÖZ
ahiret:
ebedî hayat yeri.
alâka:
ilgi.
âlem:
dünya.
âlem-i rahat:
rahat âlemi.
bostan- cinan:
Cennet bahçeleri.
da¤da¤a-i hayat- cismaniye:
maddî hayatn gürültülü sknts.
daim:
sürekli.
delâlet:
iflaret, delil olma.
ehemmiyet:
önem.
envar:
nurlar.
esma:
isimler.
huruf:
harfler.
huzur-u Rahman:
Allahn huzu-
ru.
idam:
yok olufl.
ilm-i hakikat:
gerçekleri, do¤ru-
lar gösteren ilim.
insan- mümin:
iman etmifl in-
san, Müslüman insan.
kabir:
mezar.
kelimat:
kelimeler.
kitab- Samedanî:
hiçbir fleye
muhtaç olmayan Allahn yaratt-
¤ ve bir kitap gibi manalar ifade
eden dünya, kâinat, bütün evren.
Kurân:
Allahn kelâm, sözleri.
mahiyet:
özellik.
mahlûkat:
yaratlmfl varlklar.
mahsul:
ürün.
manasz:
saçma, anlamsz.
mecmua:
toplanlp biriktirilmifl,
düzenlenmifl fleylerin hepsi.
mevt:
ölüm.
meydan- tayeran- ervah:
ruh-
larn uçufltu¤u meydan.
mezraa:
ziraat yaplacak yer, tar-
la.
muhafaza:
koruma, saklama.
müsemma:
isimlendirilmifl.
müzahrefat:
süprüntüler, pislik-
ler, çöpler.
müziç:
usanç veren, skan, rahat-
sz eden.
nefislerine:
kendilerine.
nispeten:
kyasla, göre.
nukufl:
nakfllar, süsler, ifllemeler.
nuraniyetli:
nurlu, aydnlk.
nur-u hakikat:
gerçe¤in aydnl¤.
nur-u iman:
imandan gelen do¤-
ru bakfl açs.
saadet:
mutluluk.
seyahat:
yolculuk.
sfat:
vasf, özellik.
flaflaa:
parlaklk, gösterifl, debde-
be.
tebdil-i mekân:
yer de¤ifltirme.
tecelli:
belirme.
tecelliyat:
tecelliler, Cenab- Hak-
kn yaratt¤ bütün sanatlarda gö-
rünen, beliren güzellikler.
tezahür:
aç¤a çkan.
zat:
flahs.
zeval:
sona erme.
zindan hükmünde:
hapishane
gibi; karanlkl, skntl bir yer gibi.
zindan- dünya:
dünya zindan.
zulümat:
karanlk.
1.
Bkz. Bakara Suresi: 155; Âl-i mran Suresi: 14; Nisâ Suresi: 74, 94; Tevbe Suresi: 38; Nahl Su-
resi: 30, 122; Furkan Suresi: 15; Ankebut Suresi: 64; Muhammed Suresi: 36; A'lâ Suresi: 16.
2.
Bkz. Bakara Suresi: 201; Âl-i mran Suresi: 14, 148; Nisa Suresi: 94, 134; Yunus Suresi: 24;
Kehf Suresi: 45-46; Tâhâ Suresi: 131; Ra'd Suresi: 26; Kasas Suresi: 60; Mü'min Suresi: 39; Zuh-
ruf Suresi: 35; Zilzal Suresi: 7-8.
3.
Bkz. Aclûnî,
Keflfü'l-Hafâ
, 1:495; Aliyyülkarî,
Esraru'l-Merfua
, s. 205.