KALBE FAR‹SÎ OLARAK TAHATTUR EDEN
B‹R MÜNACAT
1
?/
Sp
QÉn
Ø r
dG p
¿É n
« n
Ñ r
dÉp
H Gn
òn
µ
n
g p
Ör
?n
? r
dG p
‘ r
än
ô s
£n
în
J o
IÉn
LÉn
æ o
Ÿr
G p
?p
ò'
g
Yani, “
Bu münacat, kalbe Farisî olarak tahattur etti-
¤inden Farisî yaz›lm›flt›r
.” Evvelce matbu olan Hubab Ri-
salesinde derç edilmiflti.
Gn
Qr
Oƒo
N p
Or
Qn
O r
?n
Or
ôn
c?/
e r
ôn
¶n
f r
ân
¡p
L r
¢ûn
°ûn
H +r
Ün
Q Én
j
r
?n
ój/
O /
?n
‰ r
¿Én
er
Qn
O
Yâ Rab! Tevekkülsüz, gafletle, iktidar ve ihtiyar›ma da-
yan›p derdime derman aramak için cihat-› sitte denilen
alt› cihette nazar gezdirdim. Maatteessüf derdime der-
man bulamad›m. Manen bana denildi ki: “Yetmez mi
dert, derman sana?”
âr
°ùn
æn
e r
Qn
ón
> p
QGn
õn
e r
Rho
Q i/
O :¬p
c r
?n
ój/
O ?/
e r
âr
°SGn
Q r
Qn
O
Evet, gafletle sa¤›mdaki geçmifl zamandan teselli al-
mak için bakt›m. Fakat, gördüm ki; dünkü gün, pederi-
min kabri ve geçmifl zaman, ecdad›m›n bir mezar-› ekbe-
ri suretinde göründü. Teselli yerine vahflet verdi.
(HAfi‹YE 1)
HAfi‹YE 1:
‹man, o vahfletli mezar-› ekberi, ünsiyetli bir meclis-i mü-
nevver ve bir mecma-› ahbap gösterir.
â r
°ùn
æ n
e p
ô r
Ñn
b G n
O r
ôn
a :¬ p
c r
? n
ój p
O r
' n
¸ r
Q n
O n
h
Sonra, soldaki istikbale bakt›m; derman bulamad›m.
Belki yar›nki gün, benim kabrim ve istikbal ise, emsalimin
cihat-› sitte:
alt› yön.
cihet:
yön.
derç:
aras›na koyma.
derman:
çare.
ecdat:
dedeler, atalar.
emsali:
benzerleri.
Farisî:
‹ran dili, Farsça.
Farsça:
‹ran dili.
gaflet:
‹slâm›n ve iman›n getirdi¤i
hakikatlerden haberi olmayarak
ya da unutarak varl›klara ve hâdi-
selere bakma, dikkatsizlik, tem-
bellik.
hafliye:
aç›klay›c› not, dipnot.
Hubab Risalesi:
Risale-i Nur’un
kitaplar›ndan biri.
ibareler:
cümleler.
ihtiyar:
irade, tercih belirleme.
iktidar:
güç, kuvvet.
iman:
Allah’a inanma.
istikbal:
gelecek zaman.
kabir:
mezar.
maatteessüf:
üzülerek, ne yaz›k
ki.
matbu:
bas›lm›fl kitap.
meal:
anlam, mana.
meclis-i münevver:
nurlu toplu-
luk.
mecma-› ahbap:
dost toplulu¤u.
mezar-› ekber:
en büyük mezar.
münacat:
Allah’a dua etme, yal-
varma.
nazar:
görüfl, bak›fl.
peder:
baba, ata.
Rab:
yaratan, besleyen, terbi-
ye eden Allah.
suret:
flekil, biçim.
tahattur:
hat›ra gelme, hat›r-
lama.
teselli:
avunma.
tevekkül:
Allah’a güvenme,
vekil olarak tan›y›p teslim ol-
ma.
ünsiyet:
al›flkanl›k, yak›nl›k.
vahflet:
korku.
1.
Bu k›sm›n Arapça ve Farsça ibarelerinin manalar› ve aç›klamalar› hemen altlar›nda verildi-
¤inden, baflka bir meal konulmam›flt›r.
336 | SÖZLER
O
N
Y
ED‹NC‹
S
ÖZ