Hem, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm, ya resulul-
laht›r ve bütün resullerin ekmeli ve bütün mahlûkat›n ef-
dalidir; veyahut—hâflâ, yüz bin defa hâflâ—Allah’a iftira
etti¤i ve Allah’› bilmedi¤i ve azab›na inanmad›¤› için, iti-
kats›z, esfel-i safilîne sukut etmifl bir befler farz etmek
(HA-
fi‹YE)
lâz›m gelir ki; bu ise, ey ‹blis, ne sen ve ne de gü-
vendi¤in Avrupa feylesoflar› ve Asya münaf›klar› bunu
diyemezsiniz ve diyememiflsiniz ve diyemeyeceksiniz ve
dememiflsiniz ve demeyeceksiniz. Çünkü, bu fl›kk› dinle-
yecek ve kabul edecek, dünyada yoktur. Onun içindir ki,
güvendi¤in o feylesoflar›n en müfsitleri ve o Asya mü-
naf›klar›n›n en vicdans›zlar› dahi diyorlar ki: “Muham-
med-i Arabî (a.s.m.) çok ak›ll› idi, çok güzel ahlâkl› idi.”
Madem, flu mesele iki fl›kka münhas›rd›r. Ve madem
ikinci fl›k muhaldir ve hiçbir kimse buna sahip ç›km›yor.
Ve madem kat’î hüccetlerle ispat ettik ki, ortas› yoktur.
Elbette, bizzarure, senin ve hizbüflfleytan›n ra¤m›na ola-
rak, bilbedahe ve bihakkalyakîn, Muhammed-i Arabî
Aleyhissalâtü Vesselâm resulullaht›r ve bütün resullerin
ekmelidir, bütün mahlûkat›n efdalidir.
1
u
¿BÉ n
é r
dGn
h p
¢ùr
fp
’r
Gn
h p
?n
? n
Ÿr
G p
On
ón
©p
H o
?n
Ó°s
ùdGn
h o
In
Ó°s
üdG p
¬r
«n
?n
Y
* * *
ahlâk:
güzel huylar.
aleyhissalâtü vesselâm:
salât ve
selâm onun üzerine olsun.
azap:
ceza.
befler:
insan.
bihakkalyakîn:
gerçe¤i kesin gö-
rür gibi inanmak, yaflar gibi.
bilbedahe:
aç›ktan.
bizzarure:
ister istemez.
efdal:
çok üstün.
ehl-i dalâlet:
dinsizli¤i benimse-
yenler.
ekmel:
(en, pek) mükemmel.
esfel-i safilîn:
afla¤›lar›n en afla¤›-
s›.
farz etmek:
kabul etmek; var-
saymak.
farz-› muhal:
olmayacak bir fleyi
düflünme.
feylesof:
filozof, felsefe düflünü-
rü, felsefe ile u¤raflan kifli.
fikr-i küfrî:
Allah’›, tan›mama dü-
flüncesi.
galiz:
çirkin.
hâflâ:
asla.
hafliye:
dipnot.
hizbüflfleytan:
fleytana uyanlar.
hüccet:
delil.
iblis:
fleytan.
iftira:
as›ls›z sözler.
iptal:
bozma, çürütme; hüküm-
süz.
ispat:
delil, kan›t, kan›tlama.
istinaden:
dayanarak.
itikat:
iman.
kabul:
benimseme, tasvip.
kâfir:
dinsiz, ‹slâm› reddeden.
kat’î:
kesin.
küfriyat:
dinsizli¤e ait.
lâz›m:
gerek.
madem:
çünkü, bundan dolay›,
hele.
mahlûkat:
yarat›lm›fllar.
mecbur:
zorunluluk.
mesele:
önemli ifl.
muhal:
olmas› düflünülmeyen,
imkâns›z.
muhaliyet:
imkâns›zl›k, inkâns›z
olufl.
Muhammed-i Arabî:
Arap mille-
tinden olan Hz. Muhammed.
müfsit:
fesatç›, bozguncu.
münaf›k:
iki yüzlü.
münhas›r:
ayr›lm›fl.
ra¤m›na:
ona ra¤men.
resul:
Allah’›n elçisi.
Resulullah:
Allah’›n Resulü,
Hz. Muhammed.
sahip ç›kmak:
kabullenmek,
benimsemek.
sukut:
düflüfl.
suret:
flekil.
fl›k:
seçenek.
tabirat:
ifadeler.
vicdan:
ahlâkî duygu, iyiyi
kötüden hayr› flerden ay›rt
etmeye yard›mc› olan ahlâkî
duygu.
zikir:
anma.
1.
Melekler, insanlar ve cinler adedince ona salât ve selâm eyle.
310 | SÖZLER
O
N
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
HAfi‹YE:
Kur’ân-› Hakîm, kâfirlerin küfriyatlar›n› ve galiz tabiratlar›n› ip-
tal etmek için zikretti¤ine istinaden, ehl-i dalâletin fikr-i küfrîlerinin bütün
bütün muhaliyetini ve bütün bütün çürüklü¤ünü göstermek için, flu tabi-
rat› farz-› muhal suretinde titreyerek kullanmaya mecbur oldum.