birkaç kelâm› iflitmeye tahammül etmifltir. Mûsa Aleyhis-
selâm demifl:
1
p
án
æp
°ù r
dn
’r
G p
™«/
ªn
L o
Is
ƒo
b /
‹ *G n
?Én
b ? n
?o
en
Ón
c Gn
ò n
µ n
gn
G
fieytan döndü, yine dedi ki: “Kur’ân’›n mesaili gibi,
çok zatlar o çeflit meseleleri din nam›na söylüyorlar.
Onun için, bir befler, din nam›na böyle bir fley yapmak
mümkün de¤il mi?”
Cevaben Kur’ân’›n nuruyla dedim ki:
Evvelâ
: Dindar bir adam, din muhabbeti için, “Hak
böyledir, hakikat budur. Allah’›n emri böyledir” der. Yok-
sa, Allah’› kendi keyfine konuflturmaz. Hadsiz derece
haddinden tecavüz edip, Allah’›n taklidini yap›p, Onun
yerinde konuflmaz.
2
$G n
¤n
Y n
Ün
òn
c
r
ø s
ªp
e o
º n
? r
Xn
G r
øn
ªn
a
düstu-
rundan titrer.
Ve saniyen
: Bir befler kendi bafl›na böyle yapmas› ve
muvaffak olmas› hiçbir cihetle mümkün de¤ildir, belki,
yüz derece muhaldir. Çünkü, birbirine yak›n zatlar birbi-
rini taklit edebilirler, bir cinsten olanlar birbirinin sureti-
ne girebilirler, mertebece birbirine yak›n olanlar, birbiri-
nin makamlar›n› taklit edebilirler. Muvakkaten, insanlar›
i¤fal ederler; fakat, daimî i¤fal edemezler. Çünkü, ehl-i
dikkat nazar›nda alâküllihâl, etvar ve ahvali içindeki ta-
sannuatlar ve tekellüfatlar sahtekârl›¤›n› gösterecek; hile-
si devam etmeyecek. E¤er, sahtekârl›kla taklide çal›flan,
ötekinden gayet uzaksa, meselâ adî bir adam, ‹bni Sina
SÖZLER | 303
O
N
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
rine getiren.
ehl-i dikkat:
dikkatle inceleyen-
ler.
etvar:
hâl ve hareketler, ifller.
evvelâ:
birinci olarak.
had:
yetki, de¤er; s›n›r.
hadis-i flerif:
Peygamberimizden
aktar›lan sözlerin genel ad›.
hak:
do¤ru, gerçek.
hakikat:
gerçek.
hile:
aldatma.
i¤fal:
aldat›lma.
kelâm:
söz.
keyif:
heves.
mertebe:
derece, basamak.
mesail:
meseleler.
muhabbet:
sevgi.
muhal:
imkâns›z.
muvaffak:
baflar›.
muvakkaten:
geçici olarak.
mümkün:
imkân dahilinde, kabil,
olabilir.
nazar:
bak›fl.
sahtekâr:
düzenbaz.
saniyen:
ikinci olarak.
suret:
biçim.
tahammül:
dayanma, sab›r.
taklit:
benzetme.
tasannuat:
yapmac›k hareketler.
tekellüfat:
zoraki davran›fllar.
zalim:
zulmeden.
zat:
kifli.
adî:
baya¤›.
ahval:
hâller.
alâküllihâl:
ister istemez.
befler:
insan.
cevaben:
cevap olarak.
cihet:
yan, yön.
cins:
soy, çeflit.
daimî:
sürekli.
dindar:
dininin emirlerini ye-
1.
“Senin konuflman böyle midir?” Allah buyurdu: “Bütün dillerin kuvveti benimdir.” (
‹bni Ke-
sir
, 1:505;
Mu'cemü't-Taberanî
, Evsat, 1:991. Süyutî,
Dürrü’l-Mensur
, 3:536.)
2.
Allah ad›na yalan söyleyenden daha zalim kim vard›r? (Zümer Suresi: 32.)