On Beßinci Sözün Zeyli
[Y‹RM‹ ALTINCI MEKTUBUN B‹R‹NC‹ MEBHASI]
2
p
?p
ór
ªn
ë
p
H
o
íu
Ñ°n
ùo
j
s
’p
G m
Ar
?n
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
1
@ o
¬n
fÉn
ër
Ñ
°o
S
p
¬p
ª°r
SÉp
H
W
$Ép
H r
òp
©n
à°r
SÉn
a l
Ær
õn
f p
¿É n
£r
«°s
ûdG n
øp
e n
?s
æn
Zn
õr
æn
j És
ep
Gn
h
3
o
º«/
?n
©r
dG o
™«/
ª°s
ùdGn
ƒo
g o
¬s
fp
G
Hüccetü’l-Kur’ân Aleßßeytan ve Hizbihî
‹blisi ilzam, fleytan› ifhâm, ehl-i tu¤yan› iskât eden
Birinci Mebhas:
Bîtarafâne muhakeme içinde fleytan›n müthifl bir desi-
sesini kat’î bir surette reddeden bir vak›ad›r. O vak›an›n
mücmel bir k›sm›n› on sene evvel
Lemaat
’ta yazm›flt›m.
fiöyle ki:
Bu risalenin telifinden on bir sene evvel Ramazan-›
fierifte ‹stanbul Bayezit Cami-i fierifinde haf›zlar› dinli-
yordum. Birden, flahs›n› görmedim, fakat manevî bir ses
iflittim gibi bana geldi. Zihnimi kendine çevirdi; hayalen
dinledim. Bakt›m ki, bana der:
“Sen, Kur’ân’› pek âlî, çok parlak görüyorsun. Bîtara-
fâne muhakeme et, öyle bak. Yani bir befler kelâm› farz
et bak; acaba o meziyetleri, o ziynetleri görecek misin?”
dedi.
SÖZLER | 299
O
N
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
aleflfleytan ve hizbihî:
fleytan ve
taraftarlar›na.
âlî:
yüksek, yüce.
befler:
insan.
bîtarafâne:
tarafs›z olarak.
cami-i flerif:
flerefli cami.
desise:
hile.
ehl-i tu¤yan:
azg›nl›k ve taflk›nl›k
yapan putperest.
evvel:
önce.
farz etmek:
kabul etmek, var-
saymak.
haf›z:
Kur’ân-› Kerîm’i ezberden
okuyan.
hakk›yla bilmek:
en do¤rusunu
bilmek.
hayalen:
hayal olarak.
Hüccetü’l-Kur’ân:
Kur’ân’›n delili.
iblis:
fleytan.
ifhâm:
delil göstererek susturma.
ilzam:
susturma.
iskât:
hükümsüz k›lma.
kat’î:
kesin.
kelâm:
söz.
Lemaat:
Risale-i Nur’dan bir eser.
manevî:
maneviyat ile ilgili; mad-
dî olmayan.
mebhas:
k›s›m, bölüm.
meziyet:
vas›f, özellik.
muhakeme:
ak›l yürütme, de¤er-
lendirme.
muhakeme:
düflünme, ak›l yü-
rütme.
mücmel:
özetlenmifl.
müthifl:
korkunç.
Ramazan-› fierif:
flerefli Ramazan
ay›.
red:
kabul etmeme.
risale:
mektup.
suret:
tarz, biçim.
flah›s:
kendi.
fleytan:
iblis.
telif:
yaz›l›fl.
tesbih:
Allah’› anma.
vak›a:
olay.
vesvese:
flüphe.
zeyil:
ek, ilâve.
zihin:
ak›l, fikir.
ziynet:
süs, güzellik.
1.
Allah’›n ad›yla. O her türlü kusur ve noksandan uzakt›r.
2.
Hiçbir fley yoktur ki Onu övüp, Onu tesbih etmesin. (‹sra Suresi: 44.)
3.
Rahman ve Rahîm olan Allah’›n ad›yla. • fieytandan sana bir vesvese geldi¤inde Allah’a s›-
¤›n. fiüphesiz ki O her fleyi hakk›yla ifliten, her fleyi hakk›yla bilendir. (Fuss›let Suresi: 36.)
]
Ayn› zamanda Yirmi Al-
t›nc› Mektubun Birinci
Mebhas› da olan
On Be-
flinci Sözün Zeyli
, Bar-
la’da 1932’de telif edil-
mifltir.