flte, Kurân kymettar bir maldr. Befler kelâm Ce-
nab- Hakkn kelâmndan ne kadar uzaksa, o iki taraf, o
kadar, belki hadsiz birbirinden uzaktr. flte, serâdan Sü-
reyyaya kadar birbirinden uzak o iki taraf ortasnda b-
rakmak mümkün de¤ildir. Hem, ortas yoktur. Çünkü,
vücut ve adem gibi ve nakzeyn gibi iki zddrlar; ortas
olamaz. Öyle ise, Kurân için sahibülyed, taraf- lâhîdir.
Öyle ise, Onun elinde kabul edilip, öylece delâil-i ispata
baklacak. E¤er, öteki taraf Onun kelâmullah oldu¤una
dair bütün bürhanlar birer birer çürütse, elini Ona uza-
tabilir; yoksa uzatamaz.
Heyhat! Binler berahin-i katiyenin mhlaryla Arfl-
Azama çaklan bu muazzam prlantay, hangi el bütün o
mhlar söküp, o direkleri kesip onu düflürebilir?
flte ey fleytan! Senin ra¤mna, ehl-i hak ve insaf, bu
suretteki hakikatli muhakeme ile muhakeme ederler.
Hatta en küçük bir delilde dahi Kurâna karfl imanlarn
ziyadelefltirir. Senin ve flakirtlerinin gösterdi¤i yol ise:
Bir kere befler kelâm farz edilse, yani Arfla ba¤lanan
o muazzam prlanta yere atlsa, bütün mhlarn kuvvetin-
de ve çok bürhanlarn metanetinde bir tek bürhan lâzm
ki, onu yerden kaldrp Arfl- manevîye çaksn. Tâ küfrün
zulümatndan kurtulup, imann envarna eriflsin. Hâlbu-
ki, buna muvaffak olmak pek güçtür. Onun için, senin
desisen ile, flu zamanda bîtarafâne muhakeme sureti al-
tnda çoklar imann kaybediyorlar.
SÖZLER | 301
O
N
B
EfiNC
S
ÖZ
hâlbuki:
do¤rusu flu ki.
heyhat:
çok yazk!
iman:
inanç.
kabul:
raz olma,
kelâm:
söz.
kelâmullah:
Allahn kelâm.
kymettar:
de¤erli.
küfür:
imanszlk.
lâzm:
gerekli.
metanet:
sa¤lamlk.
mh:
çivi.
muazzam:
çok büyük.
muhakeme:
de¤erlendirme, dü-
flünme.
muvaffak:
baflarl.
mümkün:
imkân dahilinde.
nakzeyn:
zt olan iki fley.
ra¤mna:
zddna.
sahibülyed:
mal elinde tutan
kimse.
serâ:
yeryüzü.
suret:
biçim, flekil.
Süreyya:
Ülker Yldz.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
fleytan:
iblis.
taraf- lâhî:
Allahn taraf.
vücut:
varlk.
zt:
aksi, tersi.
ziyade:
çok, fazla.
zulümat:
karanlklar.
adem:
yokluk.
arfl:
gö¤ün en yüksek kat.
Arfl- Azam:
Allahn yüce ka-
t.
arfl- manevî:
manevî arfl,
makam.
berahin-i katiye:
kesin delil-
ler.
befler:
insan.
bîtarafâne:
tarafszca.
bürhan:
ispat.
Cenab- Hak:
Allah.
dair:
ait, ilgili.
delâil-i ispat:
ispatla ilgili de-
liller.
delil:
flahit.
desise:
aldatmaca, hile.
ehl-i hak:
hak ehli.
envar:
nurlar, aydnlklar.
farz etmek:
varsaymak, ka-
bul etmek.
had:
snr.
hadsiz:
snrsz.
hakikat:
gerçek.