verdiremezsin, bozulmamfl hiçbir akl kandramazsn.
Yalnz, manen pek uzaktan baktrmakla aldatyorsun; yl-
dz, yldz böce¤i gibi küçük gösteriyorsun.
Salisen
: Hem, Kurân befler kelâm farz etmek, lâ-
zm gelir ki, âsâryla, tesiratyla, netaiciyle âlem-i insani-
yetin bilmüflahede en ruhlu ve hayatfeflan, en hakikatli
ve saadetresan, en cemiyetli ve mucizbeyan, âlî mezi-
yetleriyle yaldzl bir Furkann gizli hakikati, hâflâ, mu-
avenetsiz, ilimsiz bir tek insann sahtekâr, adî fikrinin tas-
niat olsun; ve yakndan onu temafla eden ve merakla
dikkat eden büyük zekâlar, ulvî dehalar, onda hiçbir za-
man, hiçbir cihette sahtekârlk ve tasannu eserini gör-
mesin, daima ciddiyeti, samimiyeti, ihlâs bulsun.
Bu ise, yüz derece muhal olmakla beraber, bütün ah-
valiyle, akvaliyle, harekâtyla bütün hayatnda emaneti,
iman, emniyeti, ihlâs, ciddiyeti istikameti gösteren ve
ders veren ve sddkînleri yetifltiren, en yüksek, en par-
lak, en âlî haslet telâkki edilen ve kabul edilen bir zat en
emniyetsiz, en ihlâssz, en itikatsz farz etmekle, muzaaf
bir muhali vaki görmek gibi, fleytan dahi utandracak bir
hezeyan- küfrîdir. Çünkü flu meselenin ortas yoktur.
Zira, farz- muhal olarak, Kurân kelâmullah olmazsa,
Arfltan zemine düfler gibi sukut eder, ortada kalmaz.
Mecma- hakaik iken menba- hurafat olur. Ve o harika
ferman gösteren zathâflâ, sümme hâflâe¤er Resu-
lullah olmazsa, âlâyilliyyin den esfel-i safilîne sukut et-
mek ve menba- kemalât derecesinden maden-i desais
makamna düflmek lâzm gelir; ortada kalmaz. Zira,
SÖZLER | 305
O
N
B
EfiNC
S
ÖZ
farz etmek:
kabul etme, varsay-
ma.
farz- muhal:
olmayan var say-
ma.
ferman:
emir.
Furkan:
Kurân- Kerîmin bir ismi.
hakikat:
gerçek.
harekât:
hareketler.
harika:
ola¤anüstü.
haslet:
güzel huy.
hâflâ:
katiyen, asla, öyle de¤ildir.
hayatfeflan:
hayat saçan.
ihlâs:
içten samimî, samimiyet.
iman:
inanma, inanç.
istikamet:
dos do¤ruluk.
itikat:
bir fikre ba¤lanma.
kelâmullah:
Allahn sözleri.
kemalât:
iyilikler, mükemmel
fleyler.
lâzm:
gerekli.
maden-i desais:
hilelerin kayna¤
makam:
yer, mevki.
mecma- hakaik:
gerçeklerin
topland¤ yer.
menba:
kaynak.
mesele:
misal, örnek.
muavenet:
yardm.
mucizbeyan:
beyan herkesi âciz
brakan.
muhal:
imkânsz.
muzaaf:
iki kat.
netaiç:
neticeler.
Resulullah:
Allahn Resulü, Hz.
Muhammed.
saadetresan:
insan mutlu klan.
sahtekâr:
düzenbaz.
salisen:
üçüncüsü.
samimiyet:
içtenlik.
sddkîn:
davasna sadk, do¤ru.
sukut:
düflme.
sümme hâflâ:
katiyen olmaz.
fleytan:
iblis, sapkn.
tasannu eseri:
yapmack ve uy-
durma; yakfltrma sonucu.
tasannuat:
yapmack hareketler
ifller.
telâkki:
anlayfl.
temafla:
dikkatle seyretme.
tesirat:
tesirler, etkiler.
ulvî:
yüksek.
vaki:
vuku bulan, olan.
zat:
kendi, kifli, flahs.
zekâ:
düflünme, akl yürütme.
zemin:
yer.
zira:
çünkü.
adî:
baya¤.
ahval:
durumlar.
akval:
sözler.
âlâyilliyyin:
Allah katnda en
iyilerin derecesi.
âlem-i insaniyet:
insanlk
âlemi.
âlî:
yüksek.
arfl:
gökler üstü yükseklik.
âsâr:
eserler.
befler kelâm:
insan sözü.
bilmüflahede:
görerek.
cemiyetli:
kapsaml.
ciddiyet:
ciddîlik, a¤r bafll.
cihet:
yön, taraf.
daima:
her vakit.
deha:
çok aklllk, üstün ze-
kâ.
desais:
hileler, aldatmalar.
emanet:
güvenilir kimseye
braklan.
emniyet:
güvenlik.
esfel-i safilîn:
afla¤larn en
afla¤s.