Sözler - page 302

fieytan döndü ve dedi: “Kur’ân befler kelâm›na benzi-
yor; onlar›n muhaveresi tarz›ndad›r. Demek, befler kelâ-
m›d›r. E¤er, Allah’›n kelâm› olsa, Ona yak›flacak, her ci-
hetçe harikulâde bir tarz› olacakt›. Onun sanat› nas›l be-
fler sanat›na benzemiyor; kelâm› da benzememeli.”
Cevaben dedim: Nas›l ki, Peygamberimiz (a.s.m.)
mu’cizat›ndan ve hasaisinden baflka, ef’al ve ahval ve et-
var›nda befleriyette kal›p, befler gibi, âdet-i ‹lâhiyeye ve
evamir-i tekviniyesine münkad ve mutî olmufl; o da so-
¤uk çeker, elem çeker, ve hakeza... Her bir ahval ve et-
var›nda harikulâde bir vaziyet verilmemifl—tâ ki, ümme-
tine ef’aliyle imam olsun, etvar›yla rehber olsun, umum
harekât›yla ders versin. E¤er, her etvar›nda harikulâde
olsa idi, bizzat her cihetçe imam olamazd›, herkese mür-
flid-i mutlak olamazd›, bütün ahvaliyle “rahmetenlilâle-
mîn”
1
olamazd›.
Aynen öyle de, Kur’ân-› Hakîm, ehl-i fluura imamd›r,
cin ve inse mürflittir, ehl-i kemale rehberdir, ehl-i hakika-
te muallimdir. Öyle ise, beflerin muhaverat› ve üslûbu
tarz›nda olmak zarurî ve kat’îdir. Çünkü, cin ve ins mü-
nacat›n› ondan al›yor, duas›n› ondan ö¤reniyor, mesaili-
ni onun lisan›yla zikrediyor, edeb-i muafleretini ondan ta-
allüm ediyor, ve hakeza, herkes onu merci yap›yor. Öy-
le ise, e¤er Hazret-i Mûsa Aleyhisselâm›n Tur-i Sina’da
iflitti¤i kelâmullah tarz›nda olsa idi, befler bunu dinlemek-
te, iflitmekte tahammül edemezdi ve merci edemezdi.
Hazret-i Mûsa Aleyhisselâm gibi bir ulülazm, ancak
âdet:
her vakit yap›lan.
âdet-i ‹lâhiye:
Allah’›n âdeti, ka-
nunu.
ahval:
hâller, durumlar.
befler:
insan.
befleriyet:
insanl›k.
bizzat:
kendisi.
cevaben:
cevap olarak.
cihet:
yön.
cihetçe:
yönüyle.
cin:
gözle görünmez manevî bir
varl›k.
edeb-i muafleret:
görgü ve ahlâk
kural›.
ef’al:
fiiller, ifller.
ehl-i hakikat:
do¤ru yana.
ehl-i kemal:
olgun de¤erli.
ehl-i fluur:
fluur sahipleri.
elem:
üzüntü, ac›.
etvar:
tav›rlar, hareketler.
evamir-i tekviniye:
yaratma içe-
ren emirler.
hakeza:
böylece.
harekât:
hareket.
harikulâde:
fevkalâde, ola¤anüs-
tü.
hasais:
vas›flar, özellikler.
Hazret-i Mûsa:
bkz. fiah›s Bilgile-
ri, Mûsa (a.s.).
imam:
önder, rehber, delil.
ins:
insan.
kat’î:
kesin.
kelâm:
söz.
kelâmullah:
Allah’›n kelâm›.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmetler ve fay-
dalar bulunan Kur’ân.
lisan:
dil.
merci:
kaynak, bafl vurulacak
yer.
mesail:
meseleler, problemler.
muallim:
ders veren ö¤retmen.
mu’cizat:
mu’cizeler.
muhaverat:
karfl›l›kl› konuflma-
lar.
muhavere:
konuflma.
mutî:
itaat eden, emre uyan.
münacat:
gizlice dua etmek.
münkad:
boyun e¤en.
mürflid-i mutlak:
gerçek irflat
edici.
mürflit:
do¤ru yolu gösteren, irflat
eden, rehber.
rahmetenlilâlemîn:
bütün âlem-
lere rahmet olan.
rehber:
yol gösteren, delil.
sanat:
ustal›k, hüner, marifet.
taallüm:
ö¤renme.
tahammül:
dayanma.
tarz:
flekil, biçim, suret.
Tur-i Sina:
Sina Da¤›.
ulülazm:
üstün azim ve irade
sahipleri. Bu özelliklere sahip
Hz. Muhammed, Hz. ‹sa, Hz.
Mûsa, Hz. ‹brahim, Hz. Nuh
aleyhimessalâtü vesselâm.
umum:
bütün.
ümmet:
bütün Müslümanlar.
üslûp:
ifade yolu, flekli.
vaziyet:
durum, hâl.
zarurî:
mecburî, zorunlu.
zikir:
anma.
1.
Enbiya Suresi: 107.
302 | SÖZLER
O
N
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
1...,292,293,294,295,296,297,298,299,300,301 303,304,305,306,307,308,309,310,311,312,...1482
Powered by FlippingBook