vard›r. fiu binler bafllar› olan zeminin her bafl›nda yüz
binler lisanlar bulunan ve her lisanda yüz bin tarzda tes-
bihat çiçeklerini, tahmidat meyvelerini, âlem-i misalde
tercümanl›k edip gösterecek ve âlem-i ervahta temsil
edip ilân edecek, ona göre elbette bir melek-i müekkeli
vard›r.
Evet, müteaddit eflya bir cemaat flekline girse, bir
flahs-› manevîsi olacakt›r. E¤er o cemiyet, imtizaç edip it-
tihat fleklini alsa, onu temsil edecek bir flahs-› manevîsi,
bir nevi ruh-u manevîsi ve vazife-i tesbihiyesini görecek
bir melek-i müekkeli olacakt›r. ‹flte bak; misal olarak bu
Barla a¤z›n›n, flu da¤ lisan›n›n bir muazzam kelimesi
olan bu odam›z›n önündeki ç›nar a¤ac›na bak, gör. A¤a-
c›n flu üç bafl›n›n her bafl›nda, kaç yüz dal dilleri var; ve
her dilde, bak, kaç yüz mevzun ve muntazam meyve ke-
limeleri var; ve her meyvede, dikkat et, kaç yüz kanatl›
mevzun tohumcuk harfleri, emr-i
1
o
¿ƒo
µ n
«n
a r
øo
c
’e malik Sâ-
ni-i Zülcelâl’ine ne kadar beli¤ bir medih ve fasih bir tes-
bih etti¤ini iflitti¤in, gördü¤ün gibi, ona müekkel melek
dahi, ona göre âlem-i manada müteaddit diller ile tesbi-
hat›n› temsil ediyor ve hikmeten öyle olmak gerektir.
DÖRDÜNCÜSÜ:
Meselâ,
p
án
YÉ s
°ùdG o
ô r
en
G B É n
e n
h
2
@ o
¿ƒo
µ n
«n
a r
øo
c o
¬ n
d n
?ƒo
?n
j r
¿n
G É k
Ä r
« n
°T n
OGn
Qn
G B Gn
P p
G = o
? o
ô r
en
G BÉ n
ªs
f p
G
o
êo
ôr
©n
J
4
@ p
ój/
Q n
ƒ r
dG p
? r
Ñn
M r
øp
e p
¬r
« n
dp
G o
Ün
ôr
bn
G o
ør
ën
f n
h
3
@ p
ö n
ü n
Ñ r
dG p
í r
ªn
?n
c s
’ p
G
5
@ m
á n
æ° n
S n
? r
dn
G n
Ú
p
°ù r
ªn
N o
?o
QGn
ór
?p
e n
¿É n
c
m
? r
ƒn
j ?
p
a p
¬ r
« n
dp
G o
ìh t
ôdGn
h o
án
µ
p
Ä '
?n
Ÿr
G
SÖZLER | 269
O
N
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
fasih:
güzel, aç›k ve düzgün ko-
nuflan.
hikmeten:
hikmet bak›m›ndan.
imtizaç:
uyuflma, kaynafl›p kar›fl-
ma.
ittihat:
birlik oluflturma.
lisan:
dil.
malik:
sahip.
medih:
övme.
melek:
Allah’›n nurdan yaratt›¤›,
iradeleri, cinsiyetleri, yeme ve iç-
meleri olmayan, çeflitli flekillere
girebilen, göze her zaman görül-
meyen, Allah’›n emirlerine tam
itaat eden mahlûk.
melek-i müekkel:
görevli melek.
mevzun:
ölçülü.
misal:
örnek.
muazzam:
çok büyük.
muntazam:
düzenli.
müekkel:
vekil tayin edilmifl, gö-
revli.
müteaddit:
çeflitli, birden fazla,
birçok.
ruh-u manevî:
manevî ruh.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz haflmet ve
yücelik sahibi olan ve her fleyi sa-
natla yaratan Allah.
flahs-› manevî:
belli bir kifli olma-
y›p bir topluluktan meydana ge-
len manevî kiflilik.
tahmidat:
Allah’› övüp flükretme-
ler.
tarz:
biçim, flekil.
temsil etmek:
bir ifli baflkas›n›n
ad›na yapma.
tesbih:
Allah’› bütün kusur ve
noksan s›fatlardan uzak tutma.
tesbihat:
Cenab-› Hakk›n bütün
noksan s›fatlardan uzak ve bütün
kemal s›fatlara sahip oldu¤unu
ifade eden sözler, Allah’› bütün
kusur ve noksan s›fatlardan uzak
tutan sözler.
vazife-i tesbihiye:
Allah’›n her
türlü kusur ve noksandan uzak
oldu¤unu belirtme vazifesi.
zemin:
yeryüzü.
âlem-i ervah:
ruhlar âlemi.
âlem-i mana:
mana âlemi.
âlem-i misal:
ruhlar›n ve me-
leklerin bulundu¤u âlem.
beli¤:
maksad›n› noksans›z
ve güzel sözlerle anlatan.
cemaat:
topluluk, gurup.
cemiyet:
topluluk, grup.
emr:
emir, kanun.
1.
“Ol!” der; oluverir. (Âl-i ‹mran Suresi: 59; Yâsin Suresi: 82.)
2.
Bir fleyin olmas›n› murat etti¤i zaman, Onun ifli sadece “Ol” demektir; o da oluverir. (Yâsin
Suresi: 82.)
3.
K›yametin gerçekleflmesi ise göz aç›p kapay›ncaya kadard›r (Nahl Suresi: 77.)
4.
Çünkü Biz ona flah damar›ndan daha yak›n›z. (Kaf Suresi: 16.)
5.
Melekler ve Cebrail, elli bin sene uzunlu¤unda bir gün olan K›yamet Gününde, Allah’›n em-
rini almak üzere Arfla yükselirler. (Mearic Suresi: 4.)
=